DOSYA

DOSYA 2024'e Bakış/Dink Cinayeti davalarında neler yaşandı?

Zamana yayılan yargılamama refleksi ve/veya kararı bizi sürekli “zamanaşımı” zırhıyla güvenceye alınan cezasızlıkla karşı karşıya bırakıyor. Kaldı ki bu kararlar Ogün Samast’ın 10 yıl daha fazla ya da az cezaevinde kalmasına değil, cinayetin tüm yönleri ile etkin bir şekilde soruşturulmamasına yarayan ve bunu doğuran kararlardır.
DOSYA Unutulan geçmiş, unutulamayan yakın geçmiş

Nazar, Hrant, Tomo ve Sırpazan Karekin Bekçiyan… Bu sırayla tanıdım onları, ama kiminin ilk kez, kiminin yeniden, kiminin daha derinden hayatıma girmesi Hrant’ın 2004 yılı başlarında önce Agos’ta, sonra Hürriyet gazetesindeki “Sabiha Gökçen Ermeni miydi” haberiyle oldu. Sonrasını herkes biliyor, anlatıp acıları yeniden deşmeyeyim ama “böyle başkaları da var mı” sorusu o haberle, Hrant’ın başına gelenleri, gelecekleri sorgularken düştü aklıma o yıl. Bununla ilgili her şeye daha bir kulak kesilmişken kimin nerede yazdığını hatırlamadığım bir anektod düştü önüme; “Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Atatürk 1920’lerin sonunda, Çorlu’da yaşayan Aras Yayınevi’nin sahibi Yetvart Tomasyan’ın annesi Mari’yi tren istasyonunda görmüş, onu da evlat edinmek istemişti.” Tomo’yla, Yetvart Tomasyan’la beni Hrant tanıştırdı ve ona ilk sorumdu “Olmuş mu böyle bir şey?” “Evet” demişti Tomo, “olmuş evet, anlatırım bir gün, hatta annemle tanışırsın, o anlatır.”
DOSYA Առ այժմ  (Ar ayjım-Şimdilik)

Yetvart Tomasyan, eşine az rastlanır, yaratıcı, kucaklayıcı, örgütleyici insanlardan biri olarak hayatımıza, kültür ve sanat hayatına, Ermeni toplum hayatına derin, imrenilesi, güzel izler, anılar bırakarak ayrıldı aramızdan. Daha yapacağı çok şey vardı, eminim. Ne mutlu ki şu hayatta onunla birçoğumuzun yolları kesişti. Şimdi, “Görüşmek üzere” anlamında sık sık kullandığı “Առ այժմ” [ar ayjım; şimdilik] sözünü ona söyleyebilmeyi çok isterdim.
DOSYA Başlı başına bir şenlik: Tomo

Belki de Aras’la başlayan rönesansa yakın bir geçmiş aranacaksa, hikâyeyi 1970’te en yakın arkadaşlarıyla, Tıbrevank Mezunları Derneği çatısı altında hazırlayıp Şan Sineması’nda sergiledikleri gösterinin şaşırtıcı başarısına kadar götürmek mümkün. Bu gösteri, şiirlerle, müzikle, halk danslarıyla karma bir seyirci kitlesine ‘bir başka’ kültürün de mümkün olduğunu göstermesi açısından önemliydi. Tomo gecenin düzenlenmesinde yer almış, okuduğu şiirlerle de geceye renk katmıştı. Tabii, o günün birikimi daha gelişkin bir hamleye imkân vermiyordu ama 90’lı yıllar bu kuşağın olgunlaşmasıyla Aras’a ortam hazırlayacaktı.
DOSYA Silinmeyecek izler bıraktı

İki ustanın, yani Tomo ile Sarkis’in tanışması, sonraki yıllarda pek çok meyve verdi. Derin bir dostluk kurdular. Tomo ve çalışma arkadaşları, Sarkis Usta’yla dayanışmanın kıymetli örneklerini verdiler, işyerleri onun ikinci adresi gibi oldu. Yıllar sonra bir sohbet esnasında, Tomo ile Sarkis Usta’nın ailelerinin, 50’li yıllarda, 6-7 Eylül olaylarının yaşandığı dönemde Yedikule’de aynı binada oturdukları ortaya çıktı.
DOSYA O hep sevdi

O kendi geçmişini sevdi, tarihini sevdi, toplumunu sevdi, insanı sevdi, kültürü sevdi. Hayatı boyunca bu kutsal değerleri için çalıştı, elinden geleni yaptı. Sağlığında da, hastalığı süresince de, vücudu ne kadar elverdiyse çalıştı. Ve bir gün en önemli eserlerinden birini planladı ve gerçekleştirdi: Yayınevi kurdu.
DOSYA Kadasetsiz Tomo Hazretleri

Fazla kitabımız yoktu o zaman. Hıdivyal Palas’ta dört metreye üç metre bir oda. Bir masada Baron Margosyan, bir masada Oyrort, yani Payline, ütü masasına benzettiğim dar bir masa vardı çapraz ayak, ara ara oradaki Macintosh LC’nin karşısına da ben oturmaya başladım, öbür işleri hâllettiğimde, dizgi yapmak filan için. Kitaplar o zaman birinci hamura basılıydı, ağır çekiyorlardı, Babıâli Yokuşu’ndan çıkıp dağıtımcılara kadar taşımak zordu, kollarım kopuyordu ama onun dışında iş kolaydı. Okuldan çıkıp geliyordum, çok da geç kapatmıyorduk, zaman kolay geçiyordu. Cebim harçlık görüyordu, mavi kart parası da veriyorlardı, her gün bedavadan İstiklal’e çıkmış oluyordum, daha ne olsun.
DOSYA Köprünün üstünde iki kadın

Gümrü’de doğmuş genç bir kadın tanıdım. Kendisiyle yolum Yerevan’da kesişti. Türkiyeli olduğumu söyleyince, anne ve baba tarafından Karslı ve Muşlu olduğunu öğrendim. Oraları daha önce ziyaret etmemiştim. Anlatacak bir hatıram yoktu. Fakat Ani’yi merak ediyordum.
DOSYA Nazar Büyüm’ün kaybı bizler için bir veda değil

Bir kültür insanı olmanın ötesinde bir şair ve çevirmen de olan Büyüm’ün önderliğinde, 2009’da bir çeviri grubunun içinde olmuştum, Ermeniceden Türkçeye çevrilecek bir şiir ve öykü antolojisi hazırlamak amacıyla. Şairler, yazarlar ve yapıtlar seçilmek üzereydi ki bu projenin arkası gelmedi ne yazık ki! Aras Yayıncılık tarafından yayımlanan büyük şair Taniel Varujan’ın “Ekmeğin Şarkısı” kitabının Türkçe çevirisi ve önsözü için beni arayıp tebrik etmişti.