PARRHESİAPAR
Wasafiri’nin “Armenia(n)s: Elevation” Sayısı Üzerine Düşünceler – Dil ve Kültür
Boyadjian, Batı Ermenicesinin yalnızca bir hayatta kalma aracına indirgenmesini sorunlu buluyor. Ona göre bu yaklaşım, dilin tarihsel coğrafyası olan Batı Ermenistan ve Kilikya’dan koparılmasının yarattığı bir travma tepkisi. Eğer dil esasen iletişim içinse, Batı Ermenicesini konuştuğunu iddia eden bazı bireylerin bu iletişimde nezaket ve sabırdan yoksun oluşu dikkat çekici. Boyadjian bu nedenle, dil aktarımında sabır ve anlayışın özellikle diaspora bağlamında ne kadar gerekli olduğunu vurguluyor. Onun bu tespitleri, İstanbul ve Beyrut’taki deneyimlerle de örtüşüyor.
Tarihin melekleri: Yayalarımız
İstanbul dışında doğan yayaların Ermenice ile ilişkileri de son derece ilginçti. Bazıları hiç Ermenice öğrenmemişken, bazıları yerel lehçelerinde konuştukları için ayıplanmışlardı. Özellikle İstanbul Ermenicesinin ideal ve hatta Ermenicenin en güzel versiyonu olduğuna ilişkin yanlış bilinç, bilinen yerel lehçelerin de hızla kaybolmasında aktif bir rol oynamıştı. Diasporada yaşayan arkadaşlarımızın yayalarının hikâyeleri ise, bizlerin hikâyelerinden farklı. Gerek Kilikya bölgesinden göç eden ve Halep-Beyrut hattında yaşayan Ermenilerin, gerek ABD’ye göç edenlerin yayaları, Türkiye’de kalanların yayalarından farklı hikâyeler taşıyor.
Silva Bingaz ile ‘Opus 3c’: Görünmeyenin ve kaydedilmeyenin izinde
Fotoğraf sanatçısı Silva Bingaz’ın “Opus 3c” başlıklı kişisel sergisi 22 Mart’a kadar Öktem Aykut’ta görülebilir.
Bir performatif idol olarak İstanbullu Ermeni kadın
İstanbullu Ermeni kadından beklenen performans, bayramlarda sofralar düzmek, akrabaları ağırlamak, iyi yemek yapmak, geniş ailenin bir araya getireni olmak, evin sürekli tertemiz, düzenli tutmak, her daim bakımlı ve şık olmaktır. Yani, mükemmelin de ötesinde bir insan türü olmalıdır İstanbullu Ermeni kadın! Madalyonun bir yüzü ev içindeki performanssa, diğer yüzü de cemaat içinde aktif olmak, kadın kollarında çalışmak, orada da görev almaktır. Buralarda var olmak için yukarıdaki beklentileri karşılamış olma ön şartı, söylenmeyen bir gerçek olarak karşımızda durur.
14 Şubat ve Ermeni bayramları
Bu sene Diyarnıntaraç 14 Şubat’ta, Surp Sarkis Yortusu ise 15 Şubat’ta kutlanacak. Bu bayramlar Aziz Valentine’le ilişkilendirilebilir mi bilmiyorum ama Ermeniler için bu günlerin umut, bereket, evlilik ve arınmanın yanı sıra, toprak ve ekinle bağdaştırılabilecek anlamları da bulunuyor. Diyarnıntaraç, Ermeni Kilisesi için İsa’nın kırk günlükken tapınağa getirilişini temsil eder. Bu bayram farklı yörelerde ‘Molorod’ (Malatya), ‘Meled’ (Harput), ‘Derindas’ (Amasya, Harput), ‘Derindes’ gibi isimlerle anılır. Surp Sarkis Yortusu ise Paskalya’dan dokuz hafta önce, cumartesi günü kutlanıyor.
Bir üstünlüğün anatomisi: İstanbul Ermeniliği
Ermenilerin İstanbul’a gelişleri, gerek Bizans döneminde gerek Osmanlı döneminde gücün merkezinde bulunanların, hükmedenlerin iradesiyle olmuştu. Celali isyanlarından batıya doğru kaçan Ermeniler İstanbul’a yakın yerlere yerleşmişlerdi ama İstanbul, kapılarını öyle kolay kolay açmamıştı. 19. yüzyılda kavarlı [İstanbul dışında, özellikle de doğu vilayetlerinde, ‘yergir’de yani memleketlerinde yaşayan] Ermeni erkekler gelebilmişti başkente – ucuz gündelik işçi olmaya, hamal olmaya, fırıncı olmaya… 20. yüzyılda ise, felaketlerin sonrasında kısa aralıklarla, katliamlardan, sürgünlerden kurtulan kadınlara ve yetimlere açmıştı kapılarını ‘Der Saadet’.
Geleceğe renkli bir iz bırakmak
19 Ocak yaklaşırken Sebat Apartmanı’nda yapılan ‘Renkle Nefes’ etkinliğine katılan çocuklar, Sarkis’in izleyiciye derin anlamlar sunan eserlerini yıllar sonra da hatırlayacaklardır. 23,5 Hrant Dink Hafıza Mekânı, 2019 yılında Agos’un Sebat Apartmanı’ndaki eski ofisinde kapılarını ziyaretçilere açmıştı. Binanın taşıdığı bellek ve sembolik anlamlar gözetilerek hazırlanan bu mekân, kullanılan materyallerin gerçekçi dokusuyla ziyaretçilerine farklı duygular ve deneyimler yaşatıyor.
Yeni yıl ve Noel sofralarında buluşmak
Ermeni kültüründe Noel, tarihsel ve dinî anlamlarının yanı sıra geleneksel ve toplumsal değerlerin yaşatıldığı bir bayram. Bu gelenekler Anadolu, Mezopotamya ve Trakya topraklarında da yıllar boyu farklı şekillerde sürdürülmüş. Her bölgenin kendine has geleneklerinden izler, bugün hâlâ İstanbul’da Ermenilerin evlerinde görülebilse de, bazı gelenekler maalesef zamanla unutulmuştur. Örneğin, geçmişte Rodosto bölgesindeki Ermeniler yeni yıl sofralarında perhize uygun yedi çeşit yemek bulundururmuş. Yemeğe başlamadan önce yetişkinlerin yedi kadeh rakı içmesi gerekirmiş; bu ritüele ‘okhdı rakhi’ [adak rakısı] adı verilirmiş.
Halep'teki Surp Karasun Manuk Ermeni Katedrali: Suriye Ermeni topluluğuna dair bir tanıklık
Şu anda Halep’teki Surp Asdvadzadzin ve Surp Krikor Lusavoriç kiliselerinde ve diğer kiliselerde ayinler düzenli olarak yerine getiriliyor. Ancak şehirde yaşam zorluklarla dolu. Hâlâ ciddi bir ekonomik kriz var. Enflasyon ve işsizlik devam ediyor, para birimi değer kaybediyor. Bu durum Ermeni diasporasının devreye girerek Suriye'deki Ermenilere destek olmasını gerektiriyor.
Bitmeyen bir arayış: Ev neresidir?
Hangardz tiyatro ekibinin Saroyan’ın eseri üzerinden başladığı ev arayışı bir belgesele dönüşürken, Koçar’ın heykelindeki boşluklar, amorf ve tutarsız bir aradalık, Hangardz ekibinin belgeselinde de gördüğümüz üzere evin tek tanımla ve yekpare bir formda temsil edilemeyeceğinin bir göstergesi olarak karşımıza çıkıyor.