PARRHESİAPAR
Silva Bingaz ile ‘Opus 3c’: Görünmeyenin ve kaydedilmeyenin izinde
Fotoğraf sanatçısı Silva Bingaz’ın “Opus 3c” başlıklı kişisel sergisi 22 Mart’a kadar Öktem Aykut’ta görülebilir.
Bir performatif idol olarak İstanbullu Ermeni kadın
İstanbullu Ermeni kadından beklenen performans, bayramlarda sofralar düzmek, akrabaları ağırlamak, iyi yemek yapmak, geniş ailenin bir araya getireni olmak, evin sürekli tertemiz, düzenli tutmak, her daim bakımlı ve şık olmaktır. Yani, mükemmelin de ötesinde bir insan türü olmalıdır İstanbullu Ermeni kadın! Madalyonun bir yüzü ev içindeki performanssa, diğer yüzü de cemaat içinde aktif olmak, kadın kollarında çalışmak, orada da görev almaktır. Buralarda var olmak için yukarıdaki beklentileri karşılamış olma ön şartı, söylenmeyen bir gerçek olarak karşımızda durur.
14 Şubat ve Ermeni bayramları
Bu sene Diyarnıntaraç 14 Şubat’ta, Surp Sarkis Yortusu ise 15 Şubat’ta kutlanacak. Bu bayramlar Aziz Valentine’le ilişkilendirilebilir mi bilmiyorum ama Ermeniler için bu günlerin umut, bereket, evlilik ve arınmanın yanı sıra, toprak ve ekinle bağdaştırılabilecek anlamları da bulunuyor. Diyarnıntaraç, Ermeni Kilisesi için İsa’nın kırk günlükken tapınağa getirilişini temsil eder. Bu bayram farklı yörelerde ‘Molorod’ (Malatya), ‘Meled’ (Harput), ‘Derindas’ (Amasya, Harput), ‘Derindes’ gibi isimlerle anılır. Surp Sarkis Yortusu ise Paskalya’dan dokuz hafta önce, cumartesi günü kutlanıyor.
Bir üstünlüğün anatomisi: İstanbul Ermeniliği
Ermenilerin İstanbul’a gelişleri, gerek Bizans döneminde gerek Osmanlı döneminde gücün merkezinde bulunanların, hükmedenlerin iradesiyle olmuştu. Celali isyanlarından batıya doğru kaçan Ermeniler İstanbul’a yakın yerlere yerleşmişlerdi ama İstanbul, kapılarını öyle kolay kolay açmamıştı. 19. yüzyılda kavarlı [İstanbul dışında, özellikle de doğu vilayetlerinde, ‘yergir’de yani memleketlerinde yaşayan] Ermeni erkekler gelebilmişti başkente – ucuz gündelik işçi olmaya, hamal olmaya, fırıncı olmaya… 20. yüzyılda ise, felaketlerin sonrasında kısa aralıklarla, katliamlardan, sürgünlerden kurtulan kadınlara ve yetimlere açmıştı kapılarını ‘Der Saadet’.
Geleceğe renkli bir iz bırakmak
19 Ocak yaklaşırken Sebat Apartmanı’nda yapılan ‘Renkle Nefes’ etkinliğine katılan çocuklar, Sarkis’in izleyiciye derin anlamlar sunan eserlerini yıllar sonra da hatırlayacaklardır. 23,5 Hrant Dink Hafıza Mekânı, 2019 yılında Agos’un Sebat Apartmanı’ndaki eski ofisinde kapılarını ziyaretçilere açmıştı. Binanın taşıdığı bellek ve sembolik anlamlar gözetilerek hazırlanan bu mekân, kullanılan materyallerin gerçekçi dokusuyla ziyaretçilerine farklı duygular ve deneyimler yaşatıyor.
Yeni yıl ve Noel sofralarında buluşmak
Ermeni kültüründe Noel, tarihsel ve dinî anlamlarının yanı sıra geleneksel ve toplumsal değerlerin yaşatıldığı bir bayram. Bu gelenekler Anadolu, Mezopotamya ve Trakya topraklarında da yıllar boyu farklı şekillerde sürdürülmüş. Her bölgenin kendine has geleneklerinden izler, bugün hâlâ İstanbul’da Ermenilerin evlerinde görülebilse de, bazı gelenekler maalesef zamanla unutulmuştur. Örneğin, geçmişte Rodosto bölgesindeki Ermeniler yeni yıl sofralarında perhize uygun yedi çeşit yemek bulundururmuş. Yemeğe başlamadan önce yetişkinlerin yedi kadeh rakı içmesi gerekirmiş; bu ritüele ‘okhdı rakhi’ [adak rakısı] adı verilirmiş.
Halep'teki Surp Karasun Manuk Ermeni Katedrali: Suriye Ermeni topluluğuna dair bir tanıklık
Şu anda Halep’teki Surp Asdvadzadzin ve Surp Krikor Lusavoriç kiliselerinde ve diğer kiliselerde ayinler düzenli olarak yerine getiriliyor. Ancak şehirde yaşam zorluklarla dolu. Hâlâ ciddi bir ekonomik kriz var. Enflasyon ve işsizlik devam ediyor, para birimi değer kaybediyor. Bu durum Ermeni diasporasının devreye girerek Suriye'deki Ermenilere destek olmasını gerektiriyor.
Bitmeyen bir arayış: Ev neresidir?
Hangardz tiyatro ekibinin Saroyan’ın eseri üzerinden başladığı ev arayışı bir belgesele dönüşürken, Koçar’ın heykelindeki boşluklar, amorf ve tutarsız bir aradalık, Hangardz ekibinin belgeselinde de gördüğümüz üzere evin tek tanımla ve yekpare bir formda temsil edilemeyeceğinin bir göstergesi olarak karşımıza çıkıyor.
‘Unufak’: Yersizleşen hayatlar, parçalanmış anlatılar
Rober Koptaş, roman yazarlığına ilk adımını attığı ‘Unufak’la 20. yüzyıl Ermeni toplumunun deneyimlediği acılara ve yıkıcı toplumsal olaylara üç kuşak üzerinden kurguladığı bir hikâyeyle dokunmaya çalışıyor.
Yaşarsak göreceğiz
Haftalar önce, İsrail Ordusu, ülkenin güneyinde yaşayanlara X (eski Twitter) üzerinden evlerini terk etmeleri ve “daha güvenli yerlere yerleşmeleri” talimatı verince, yaşadığımız bölgelere çok sayıda mülteci geldi. Burç Hamud’da kıyafet mağazası olan arkadaşım Zaven, “50-60 yaşlarında, siyah giysili, başörtülü üç kadın dükkâna gelip çalışana ihtiyacım olup olmadığını sordular. İş arıyorlardı. Yüreğim paramparça oldu. Zaten hiç iş yapamıyorum, onlara bir şey diyemedim” dedi. Çok geçmeden, evimin önünde bir kadın beni durdurup “Bildiğiniz kiralık ev var mı?” diye sordu. Burada uygulanan politika, yaptığımız okumalara ve çalışmalarımıza yansıyan sömürgeci ve emperyalist iştahtan farklı değil; cezasızlıkla korunarak, insanları topraklarına bağlayan her şeyi yok etmeye devam ediyor.