PINAR ÖĞÜNÇ
İşçilerin yüz yılına bakmak
19. yüzyılda farklı sektörlerde, zanaatlerde, tarımda, derken sanayi alanında ücretli emek ilişkisi yaygınlaşmaya başladıkça her imparatorluk gibi sınıflı bir toplumun üzerinde yükselen Osmanlı'da sermaye de, işçi sınıfı da çok cemaatli, çok dinli ve çok dilli bir yapı arz ediyordu. Burada anılması şart bir kopuş var Çetinkaya'ya göre: “ulus-devlet inşası, uluslaştırma süreci ve etnik temizlikler, soykırımlar ve mübadele gibi yöntemlerle farklı cemaatlerin çeşitli yollarla imhası”. Bu siyasal proje işçi sınıfından, işçi sınıfı hareketinden önemli unsurlarını koparmak, sosyalist ve Marksist akımların önünü kesmek anlamına da geliyordu.
“Bu arşivi teslim etmek ve özgürleşmek istiyorum”
Kendi tercih ettiği şekliyle politik belgesel fotoğrafçı Ali Öz şu an bir yayın organı için çalışmıyor. Ama çok uzun zamandır onun Türkiye'nin toplumsal ve siyasi hayatını kaydetmesi için bir yerde sözleşmeli çalışması gerekmiyor. Ali Öz'ün fotoğraf arşivi neredeyse elli yıla yıla yayılan Türkiye tarihinde emeğin hikâyesini belgeleyen, ayın zamanda her nevi toplumsal eylemi kaydetmiş karelerle dolu. Gazeteciliği iş gibi değil de hayatının merkezindeki temel uğraş olarak gören Öz açısından daha ağır basan motivasyon hangisi acaba: Politik sorumluluk mu, mesleki bir iştah mı, belgeleme arzusu mu?
Haklar açısından kaygı verici bir yıl
Türkiye, bir dönemi işkence ve kötü muamelenin geride kaldığına inanarak, bu vitrine kendisi de ikna olarak yaşadı. Oysa sadece bu yıl TİHV’e işkence ve kötü muameleye maruz kaldığı iddiasıyla 692 kişi ve yakını başvurmuş. Bu sadece mağduriyet halinde bir insan hakları kurumuna başvurmayı düşünenlerin, buna gücü ve imkânı yetenlerin sayısı. Keza toplanma ve gösteri özgürlüğünün de çokça yok sayıldığı bir yıldı 2024. İHD Dokümantasyon Birimi’nin verilerine göre kolluk güçlerinin barışçıl eylemlere müdahalesi neticesinde en az 4.368 kişi işkence ve kötü muamele ile gözaltına alındı.
Küresel fabrikanın topraklarında
Son birkaç yıl, gerçek manzarayla yüzleşmediği için tarım ülkesi olmakla övünmeye devam eden Türkiye için tarım başlığında konuşulabilecek her sorunun derinleştiği, katmerlendiği bir dönem oldu. Tarım arazileri büyüme fetişinin ana damarı görülen enerji, maden, inşaat, turizm gibi başka sektörlerin yatırımları için feda ediliyor.
Utanç hakikaten yer değiştirdi
72 yaşındaki Gisèle Pelicot, mağduru olduğu toplu tecavüze dair yargı süreci boyunca aldığı tavırla o kadar hayranlık ve saygı uyandırdı ki, 2024'ü de aşarak son yıllarda cesaretin simgesi oldu. “Utanç yer değiştirmeli” diyordu, “utanması gereken biz değiliz, onlar. Tecavüze uğrayan hiçbir kadının artık utanç duymasını istemiyorum."
Filistinlilere yönelik soykırımı belgeleyen rapor
Uluslararası Af Örgütü, İsrail'in 7 Ekim 2023'ten sonra Gazze'deki Filistinlilere yönelik politikalarını, eylemlerini inceledi, belgeledi ve uluslararası hukuk normları çerçevesinde yaşananın ve halen yaşanmakta olanın adını koydu: Soykırım. Yayınlanan 300 sayfalık bu yeni ve kendi niteliğinde ilk olan rapor, hayatta kalan Filistinlilerin, Gazze'deki yerel yetkililerin, sağlık çalışanlarının, insani müdahalede yer alan STK çalışanlarının aralarında olduğu 212 kişiyle görüşmeye, muhtelif görsel ve dijital verinin analizine, yayınlanmış haber ve raporlara ve İsrail devletinin çeşitli kurumlarını temsil eden yetkililerin beyanlarına dayanıyor. “Soykırım niyetinin” tespitine yol veren “İnsan Değilmiş Gibi Hissediyorsun-İsrail’in Gazze’de Filistinlilere Yönelik Soykırımı” başlıklı raporu Uluslararası Af Örgütü Türkiye Şubesi Direktörü Ruhat Sena Akşener ile konuştuk.
Çoklu krizlerin ortasında eğitim
Bu yılın ayırıcı özelliklerinden biri zorunlu eğitim çağında olmasına karşın eğitim dışında kalan çocuk sayısının son üç yılın en üst seviyesinde olması. Gelir eşitsizliğinin son 18 yılın en yüksek seviyesine çıkması ise eğitimde ekonomik krizin ağırlığının işareti. Her 100 çocuktan 42’si yoksul. ERG'nin raporu 6-17 yaş aralığında eğitim dışındaki öğrenci sayısının bir önceki yıla göre yüzde 38,4 arttığını ortaya koyuyor.
Polis barikatından instagram paravanına: Suriçi'nin hafızasızlığa çıkan yeni haritası
Hem bizzat tanıklıklarım, hem tanıkları dinlemek üzerinden gazeteciliğin bana sağladığı hafızayı harita gibi kullanarak Suriçi'nde dolanıyorum. Yüz gün süren çatışmanın ardından yıllarca kapalı tutulan bazı sokakların en son 2019'da gördüğüm polis barikatları, paravanlar kalkmış. Kalkmış ama birçoğu ne eskiye, ne yeniye, mekânı zamanda donduran boşluklara açılmış sanki. Gezinirken Sur'un eski sakinlerini dinliyorum. Biri inşaat işçisi, evi yıkılınca başka bir ilçeye göçmüş. Ne manidardır ki, şimdi inşaatlarda iş çıkarsa eski mahallesine çalışmaya geliyor. Bir diğeri evi, dükkânı, alet edevatı Sur'da dümdüz edilmiş bir tesisatçı. Onlar yeni Sur evlerinde topluca takside girmişler,
“Türkiye'nin sorunu yaşlanma değil, yoksullaşarak yaşlanma”
"Politikacılar aile diyor ya, Türkiye'de anne, baba, çocuk ve yaşlılardan oluşan o konvansiyonel aile yok. Aile dönüşüyor, aile zaten hiçbir zaman steril bir ortam da olmadı. Bunun dışında Türkiye bütün bakımı bu konvansiyonel aile üzerinden vermeye çalışıyor. Tek başına yaşayan insanlar nasıl destek alacak? Çocuğunu yitirmiş yaşlılar ya da farklı yaşamayı seçmiş yaşlılar ne olacak? Topluma kör bir politika bu. Doğurganlığı arttırmakla da ilgisi yok, bebek sayısı artınca yoksul yaşlıların sayısı azalmayacak çünkü. Bir de mevcut yaşlıların yanında şu an esnek istihdamda çalışan gençleri, geçici, gezici işlerde, tarım sektöründe çalışmak zorunda bırakılan çocukların yaşlılığını düşünelim. Üstelik emeklilik de gittikçe yoksullaşmak demek Türkiye'de."
Siz bu satırları okurken kesiyorlar
Siyasi iktidara sırtını yasladıkça gürbüzleşen holdingin son yıkıcı darbesi. Çanakkale Bayramiç'e bağlı Hacıbekirler köyünde yapılmak istenen “Halilağa Bakır Ocağı Kapasite Artışı, Cevher Zenginleştirme Tesisi ve Atık Depolama Tesisi" için 5200 dönümlük alanda ağaçlar kesilerek hazırlık başladı. 9 Kasım günü Ege'nin, Trakya'nın, Anadolu'nun farklı yerlerinden kalkan minibüsler, otobüsler, araçlar yolun iki yanına park ediyor. Bir insanın bir ağaç için nefesi tıkanarak ağlaması, bu coğrafyanın mitik geçmişini, Homerik metinleri getiriyor akla. Acıların insan bedenlerinden Zeus'un bulutlarına kadar yükseldiği, intikam yeminlerinin, öfkenin dağlara sığmadığı tragedyalarda olduğu gibi, kadınlar bağırmaktan iki büklüm olarak “ağaçlarımızı kesmeyin” diye haykırıyor.