DOSYA

DOSYA Doktor Avedis Nakkaşyan’ın Ayaş Hapishanesi anıları

Doktor Avedis Nakkaşyan Ermeni aydınların 24 Nisan 1915’te çıkarıldıkları ölüm yolculuğuna ilk elden tanık olan isimlerden biri. Siyaset bilimci ve sosyolog Prof. Dr. Arus Yumul Nakkaşyan’ın 1925’te Boston’da Ermenice yayınlanan anılarını Agos okurları için derledi.
DOSYA Bir evin geçmişinin izinde Antep’in kayıp Ermenileri

Devlet, mülk devirlerini tamamlamak için 1920’lerden itibaren, Gaziantep Belediyesi ve Gaziantep Defterdarlığı aracılığıyla mezatlar düzenlemeye başladı. Ancak mezatlar büyük ölçüde göstermelik oluyor, birilerinin ganimetleri zimmetine geçirmesini kolaylaştırıyor, bu süreci resmî kisveye büründürüyordu. Hatta 1930’dan 1935’e kadar, bu sözde alım satım işlemleri Gaziantep Gazetesi’nde duyuruluyordu.
DOSYA

"Ben çalışmaya başlarken herhangi bir yönlendirme olmadan Ermeni gömüsü arayan definecilerle görüşmeler yapmaya çalışıyordum lakin definecilerin beni geçmişin unutulmak istenen taraflarına bu kadar yoğun bir şekilde götüreceğini de hiç hesap etmemiştim. Sürekli olarak görüşmeciler aradıkları gömülerin sahipleri olmadığını savunurken tüm görüşmelerde sürekli kulağımda çınlayan 'Bir gün bir Ermeni gelir' sözü vardı."
DOSYA Ես քիչ խոսիմ դուք շատ հասկցէք: Ben az söyleyeyim, siz çok anlayın

Tıbrevank’ın müdür odası balkonuna çıktıysa; bahçede altı sınıf sıra halinde dizilmiş biz öğrencilere önemli bir şeyler anlatacak demekti. Söyleyeceklerini kısaca ve kesin cümlelerle anlatır, hepimizi keskin bakışlarıyla süzer ve anlaşıldığına karar verirse konuşmasını bitirirdi: "Ես քիչ խոսիմ դուք շատ հասկցէք” (“Ben az söyleyeyim siz çok anlayın”)
DOSYA İki Tedirginlik Bir Sükûnet: Bendeki Gavur Mahallesi

Tam sekiz sene önce bugünler. Ben geleli daha beş sene olmamıştı ama Diyarbakır’ın, Surp Giragos’un, Diyarbakırlı Ermenilerin son otuz yıldaki en güzel günü diyordu avludakiler. Ben de çocukluğumun bayramlarından birini izliyor gibi izliyordum avludaki koşuşturmayı.
DOSYA Bizim Margosyan…

Özgündü zira geldiği kentin o güne kadar bir anlatıcısı olmamıştı. Oysa Harput, Sasun, Arapgir, Eğin veya Musadağ daha önce anlatıcılarını bulmuşlardı. Böylece Margosyan sayesinde salt İstanbul edebiyat çevreleri değil tüm diaspora da Diyarbakır’ın suskun, kayıp sanılan dünyasının keşfine koyuldu. Dahası Eliz Kavukcuyan Ödülü bu coşkunun bir dışavurumu olarak 1988 yılında Margosyan’a verildi.
DOSYA Söyle Margos kimsin sen?

Şimdi bu satırları yazarken aklıma Diyarbakır’ın son Ermenisi, 2014 yılında kaybettiğimiz Bayzar Eken geldi. Suriçi’nde yürürken bir elinde bir sıtıl yoğurt, diğer eliyle evleri işaret ediyordu, çökmüş omuzları, birkaç yıla iki büklüm olacak direnen bedeniyle. O evlerde bir zamanlar kimlerin oturduğunu isim isim terennüm ediyordu. O zaman da aynı şeyi düşünmüştüm. İnsan, insanlarını kaybettiği bir yerde yaşamaya nasıl dayanır?
DOSYA

2 Nisan Cumartesi günü kaybettiğimiz usta edebiyatçı ve eğitimci Mıgırdiç Margosyan ile Agos'ta son röportajımızı 2018 yılında Diyarbakır Kitap Fuarı vesilesiyle doğduğu büyüdüğü topraklara gidip döndükten sonra İstanbul'da gerçekleştirmiştik. Bu röportajı tekrar sunuyoruz.