Eğer meseleye, “Canım Ermenilerin zaten kaç oyu var ki ben şimdi bununla uğraşayım” diye bakıyorsanız bu, meselenin sizin için doğru ilkeler ve değerler meselesi değil bir sayı ve siyasi çıkar meselesi olduğunu gösterir. Gel gör ki ahlaki üstünlük iddiasında olan sayı hesabı, çıkar hesabı yapmaz; ilkesel olarak doğru neyse onu uygular.
Ne kadar ilginç değil mi? (Belki de değil) Kendisine yapılan haksızlıklar için haklı olarak ortalığı ayağa kaldıran CHP yönetimi, kendi bünyesinden ayan beyan ortalığa saçılan ırkçılık söz konusu olduğunda dut yemiş bülbüle döndü. CHP yönetiminin böyle bir şey için “duymadık, görmedik” demesi zaten mümkün değil. Üstelik, kendisi de CHP üyesi olan Arev Cebeci’nin sosyal medyada yazdıklarından ve Bakırköy Belediye Meclisi’nin CHP’li üyesi Margarit Dikme’nin geçen hafta Agos’ta yayınlanan ifadelerinden öğreniyoruz ki bu konu bu kişiler tarafından bizzat CHP yönetimine iletilmiş ve bir şeyler yapmanın gerekliliği belirtilmiş olmasına rağmen CHP yönetimi bu konuda kasti bir sessizlik içinde olmayı tercih etmiş. Hâlâ da ediyor.
CHP Genel Başkanı Özgür Özel son grup konuşmasında “Ahlaki üstünlük bizde” dedi. Sanırım bu biraz şüpheli zira kendisine yapılan haksızlığa itiraz edenin kendinden kaynaklanan haksızlığı, yanlışı, çirkinliği de tamir etmesi beklenir ki ahlaki üstünlük iddiasında olabilsin. Bu minvalde, açıkça, şüphe götürmez biçimde ırkçı bir şahsı bünyesinden atamayan CHP, kimseye doğruluk, hak, adalet dersi veremez. Yalnız kurumsal muhalefetin değil toplumsal muhalefetin de liderliğini yapmak istiyorsanız her işi doğru yapmanız, her meseleye doğru yerden yaklaşmanız, doğru ilkeleri hayata geçirmeniz lazım. Bu mücadele bir bütündür, beceremediğiniz yer becerdiğiniz yeri de bozar.
Eğer meseleye, “Canım Ermenilerin zaten kaç oyu var ki ben şimdi bununla uğraşayım” diye bakıyorsanız bu, meselenin sizin için doğru ilkeler ve değerler meselesi değil bir sayı ve siyasi çıkar meselesi olduğunu gösterir. Gel gör ki ahlaki üstünlük iddiasında olan sayı hesabı, çıkar hesabı yapmaz; ilkesel olarak doğru neyse onu uygular. Aksi takdirde, samimiyetsiz olduğunuz şüphesi doğar. Samimiyetsiz aktörün arkasına takılmaya da insan tereddüt eder. Hal böyleyken ben, CHP’ye, onun üyelerine, başkanlarına yapılan haksızlıkların haksızlık olduğunu, zulüm olduğunu söylemeye, bunlara itiraz etmeye gene devam ederim ama CHP’nin arkasına takılıp eyleme geçerken, mesela boykot yaparken, hele hele onların adayına veya adaylarına oy verecekken bir daha düşünürüm. “Madem CHP beni görmüyor, CHP’yi görmeyenleri de CHP boykot etsin” diyebilirim.
Bunları söylediğimizde bazıları, “CHP’den ne bekliyordunuz ki? CHP zaten budur” diyorlar. Bunu söylerken de haliyle partinin yakın ve uzak tarihini ima ediyorlar. Ben de biliyorum tarihsel anlamda CHP’nin “ne olduğunu” fakat siyaseten bir hatırlatma, bir uyarı yapıyorum. CHP, “her şeyin çok güzel olacağı yeni Türkiye'nin” kuruculuğuna aday mı olacak yoksa eski hastalıkların yatağı mı olacak? Buna bir karar vermesi lazım.
CHP yönetiminin yanı sıra bu konudaki sessizliklerine dikkat çekilmesi gereken bir başka kesim daha var. Bunlar, Tanju Özcan gibi düşünmeyen, hatta o zihniyete karşı, aralarında gerek uzun yıllardır şahsen arkadaş ve dost olarak gerek gıyaben tanıdığım gazeteci, akademisyen gibi kanaat önderlerinin de olduğu bir kesim bu. Benim kaçırdığım istisnalar olabilir ama genel olarak bu kesimden de Özcan’ın söylediklerine karşı ciddi bir tepki ve itiraz gelmedi. Onlar da kafalarını öte yana çevirdiler. Muhtemelen “daha önemli konuların olduğu böyle bir zamanda CHP’yi yıpratmayalım, safları bozmayalım. Hem insanlara “Ermeni” diye hakaret edilmesi bu ülkede vaka-i adiye; iktidarı devirmeye giderken ırkçılık çok da büyütülecek bir şey değil, üzerinde durmaya değmez” diye düşündüler, düşünüyorlar. Hâlbuki bu kişinin partiden atılması için ciddi, görünür bir çaba içine girmeleri gerekirdi çünkü ırkçılık hiçbir durumda tali bir mesele değildir.
Siyaset tarihi, siyasi hesaplarla ilkesel doğrulardan taviz verildiğinde bunun uzun vadeli sonuçlarının daha zararlı olabileceğinin irili ufaklı örnekleriyle doludur. Belki de siz ırkçılığı küçümsediğiniz, Türkiye’nin bunlardan kurtulmasını önemsemediğiniz için her şey çok güzel olmayacak.