Kırmızı kutulardan çıkan Gazze

Gazze'nin ilk fotoğraf stüdyosunu açan Keğam Ceğalyan, Gazzeliler için bir fotoğrafçıdan öte, Gazze’nin tarihini belgeleyen bir arşivci, tüm koşullara rağmen hayata tutunmayı başarmış bir direnişçi ve kültürel belleği geleceğe taşıyan bir sanatçıydı.

Gazze dendiğinde, çok uzun süredir, hemen herkesin gözlerinin önüne bombalanmış binalar, yıkıntılar arasında eşyalarıyla oradan oraya kaçmak zorunda kalan insanlar, ölü bedenler, açlık görüntüleri geliyor. Kıyamet sonrası bilimkurgu edebiyatını andıran bu imgeler, senelerdir süren işgal ve ablukanın üzerine, İsrail’in 7 Ekim’in ardından başlattığı saldırılarla, bütün dünyanın şahit olduğu bir gerçeklik olarak, zihinlerimizde ne yazık ki normalleşmiş durumda.

Keğam Ceğalyan

Soykırıma varan son işgalde 40 binden fazla insan hayatını kaybetti, yaklaşık iki milyon Filistinli yerinden edildi. Görsel hafızamızda örneğin Londra nasıl her zaman yağmurluysa, Gazze de hep yıkıntılar içinde. Ancak günümüze ulaşan çalışmalarıyla, bu algıyı altüst ederek bize başka bir Gazze’nin, başka bir Filistin’in mümkün olduğunu anımsatan bir fotoğrafçı var: Kegham Djeghalian (Keğam Ceğalyan).

Filistin’de Ermenilerin varlığı 4. yüzyıla dayanır. Ermeni Krallığı 301 yılında Hıristiyanlığı resmî din olarak kabul ettikten sonra Ermeniler, kutsal bir merkez olarak gördükleri Kudüs’e hac ziyaretleri yapmaya başlar; dolayısıyla 5. yüzyılda Kudüs’te kalıcı bir Ermeni topluluğu oluşmaya başlar. 638 yılında Kudüs Ermeni Patrikhanesi’nin kurulmasıyla, bu topluluk hem dinî hem de toplumsal bir özerklik kazanır. Bu kadim Filistinli Ermenilerin yanında bir de, bölgeye soykırımdan sonra göç eden ‘yeni Ermeniler’ vardır. Soykırım sırasında sürgün yollarından kaçan veya Suriye ve Lübnan’a varan birçok Ermeni, Filistin’e sığınıp Kudüs, Hayfa ve Yafa gibi şehirlere yerleşmiştir.

Filistin’de bir Ermeni yetim

Keğam Ceğalyan da soykırımdan kurtulan bir Ermeni. Aile fertlerinin çoğu soykırımda katledilirken, o, kız çocuğu gibi giydirilmesi sayesinde sağ kalır ve annesiyle Suriye’ye kaçar. Annesini kaybettikten sonra pek çok Ermeni yetim gibi, Beyrut yakınlarındaki Biblos’ta (Cübeyl) bulunan ‘Kuş Yuvası’ yetimhanesine yerleştirilir. 1930’ların başında İngiliz mandası olan Filistin’e taşınır; pek çok işte çalışır, fotoğrafçılığı da burada, çıraklık yaparak öğrenir.

Ceğalyan ailesi

Kudüs’te tanıştığı Zıvart Nakaşyan’la 1944’te evlenir, Gazze’ye taşınıp Eski Şehir bölgesindeki Zeytun mahallesine yerleşirler. Ceğalyan’ın 1947’de Ömer Muhtar Caddesi üzerinde açtığı, şehrin ilk fotoğraf stüdyosu Photo Kegham kısa süre içinde Gazze’nin toplumsal hafızasını belgeleyen bir mekâna dönüşür. Yerel halk düğün, kutlama, cenaze ve aile fotoğrafları için Keğam’a gelirken, o objektifiyle şehrin gündelik yaşamını ve tarihin dönüm noktalarını kaydeder. İngiliz mandası döneminden Mısır yönetimine, İsrail işgali altındaki yıllardan Nakba (Büyük Felaket) sonrasında kurulan mülteci kamplarına kadar, Gazze’nin tarihindeki birçok dönüşümü fotoğraflar. Çektiği karelerde yalnızca günlük hayata dair ayrıntılar değil, dönemin binaları, altyapı projeleri ve artık var olmayan Yafa-Kudüs demiryolu hattı üzerindeki Gazze İstasyonu da yer alır.

‘Gerilla Fotoğrafçı’

Ceğalyan, sık sık krizler ve katliamlarla gündeme gelen, işgal ve abluka altındaki bu şehirde sıradan anların yanı sıra, Han Yunis Katliamı ve Naksa gibi trajik olayları ve Gazze’yi ziyaret eden önemli isimleri de fotoğraflamıştır – 1959’da Gazze’yi ziyaret eden Che Guevara, kamplardaki çocukları ziyaret eden aktör Yul Brynner, Mısır Arap Cumhuriyeti’nin ilk iki cumhurbaşkanı Muhammed Necib ve Cemal Abdünnâsır, Gazze’deki BM Gücü’nü ziyaret eden Hindistan Başbakanı Nehru, Fransız düşünür ve yazar Jean-Paul Sartre...

Bu onun için ‘profesyonel’ bir iş değildir; herhangi bir yayın için çalışmaz. 1956’da, Süveyş Krizi sırasında İsrail Gazze Şeridi’ni ve Sina Yarımadası’nı işgal ettiğinde, ailesini çatışmalardan uzaklaştırmak için, ortağı Morris’in, kentin görece güvenli bir bölgesinde, daha çok Rumların yaşadığı Aziz Porfirios Kilisesi’nin hemen yanında bulunan evine götürür; kendisi ise çatışmaları fotoğraflamak için merkezde kalır. 1957’de Birleşmiş Milletler'in gelmesiyle hareketlenen Gazze’de, fotoğraf kâğıdı ve film dağıtımcılığı yapmaya başlar. Daha önce onun yanında çalışan pek çok insan da yavaş yavaş kendi fotoğraf stüdyolarını açar.

1967 Altı Gün Savaşı sırasında ailesi Mısır’a taşınırken, Keğam yine Gazze’de kalmayı seçer. Onun için Gazze yalnızca bir şehir değil, evi ve yaşam kaynağıdır. Bu dönemde Batı Şeria’daki diğer fotoğrafçılarla iş birliği yapıp Mısır’a negatifler göndererek, Filistin direnişinin dünyada duyulmasına katkıda bulunur. Filistinliler arasında ‘Al Musawer al Fedai’ (Gerilla Fotoğrafçı) olarak tanınır.

Günlük hayatın ve direnişin belgeleri

Ceğalyan’ın Ermeni kimliği, onun sanatını ve bakış açısını şekillendiren temel unsurlardan biriydi. Hem Ermeni diasporasının travmalarını hem de dönemin Gazze’sinin çok-etnikli yapısının getirdiği kültürel zenginliği fotoğraflarına yansıttı. Gazze’nin hızla değişen sosyal ve siyasi ortamını belgeledi. 1948 Arap-İsrail Savaşı’nın ardından Gazze’ye sığınan mültecilerin kamplardaki yaşamlarını, gündelik mücadelelerini ve dayanışmalarını gözler önüne seren kareler çekti. Objektifini sokaklara, pazarlara, zanaatkârlara, kadınların ve çocukların günlük yaşamlarına çevirdi – piknik yapan aileler, güneşlenenler, yüzenler, sebze ayıklayan kadınlar, atölyeler, kumsalda yürüyenler... Normal bir yaşamın keyifli ve hüzünlü anlarında, düğünlerde, kutlamalarda, cenazelerde, aile portrelerinde, bir halk onunu objektifine bakarak güldü ve ağladı.

Ceğalyan, diğer yandan direnişi de fotoğrafladı, dünyaya duyurmak için meslektaşlarını örgütledi. Salt sanatsal kaygılarla çekilmiş manzaralar ya da herhangi bir stüdyo fotoğrafçısının çekebileceği portreler değil, bir toplumun ve bir bölgenin tarihine ışık tutan belgeler üretti. Bu kareler, Gazze’yi hem bir çatışma bölgesi hem de canlı ve direnen bir topluluk olarak anlamamızı ve hatırlamamızı sağlıyor.

Keğam Ceğalyan, Gazzeliler için bir fotoğrafçıdan öte, Gazze’nin tarihini belgeleyen bir arşivci, tüm koşullara rağmen hayata tutunmayı başarmış bir direnişçi ve kültürel belleği geleceğe taşıyan bir sanatçıydı. Onun kareleri, Gazze’nin yalnızca kaybedilmiş değil, aynı zamanda direnmiş bir tarih olduğunu hatırlatmaya devam ediyor.

Bambaşka bir Gazze

Torun Ceğalyan

2018 yılında, Keğam Ceğalyan’ın –kendisiyle aynı ismi taşıyan– sanatçı ve akademisyen torunu, babasının evindeki bir dolabın derinliklerinde, dedesine ait fotoğraflar, negatifler, kartpostallar, makbuzlar ve zarflarla dolu üç kırmızı kutu bulmuş. Bu malzemelerle, 2021’de Kahire’de ‘Photo Kegham of Gazza: Unboxing’ (Gazze’nin Foto Keğam’ı: Kutuları Boşaltmak) başlıklı bir sergi açmış. Başka bir Gazze’nin mümkün olduğunu gözler önüne seren bu sergi, bir tarihin nasıl ‘bozulduğuna’ ve Gazze’de kalan mirasın kaybolması tehlikesine de işaret ediyor.

Torun Ceğalyan

1981 yılında hayatını kaybeden Ceğalyan’ın stüdyosu, önce ortağı Morris Tarazi’ye, sonra onun kardeşi Marwan Tarazi’ye devredilmiş. Torun Ceğalyan, Tarazi’yi, arşivin dijital ortama aktarılıp Gazze dışında korunması için ikna etmeye çalışsa da sonuç alamamış. 2021’in Ocak ayında onunla yaptığı Zoom görüşmesinde, dedesinin çektiği birçok fotoğraf görmüş. “Bu fotoğraflar onlarca yıl benden ve ailemden esirgenmişti. O görüşme esnasında kaydını aldığım ekran görüntüleri, bunlara dair elimdeki tek izler” diyor. Marwan Tarazi, 19 Ekim 2023’te, İsrail Gazze’deki Aziz Porfirios Kilisesi’ni bombaladığında eşi ve torunuyla birlikte ölmüş; saldırıda Ceğalyan’ın arşivi de yok olmuş.

Torun Ceğalyan, 2021’den bu yana, kendisine sosyal medyadan birçok kişinin ulaşıp, dedesinin çektiği fotoğraflar ve onunla ilgili anlatılar yolladığını söylüyor. Bu hafızanın yaşaması için Gazzeli kişiler ve topluluklarla iş birliği yaparak, görsel ve sözlü tarih çalışmalarından oluşan, kolektif bir arşiv kurmak istiyor. Amacı, bu malzemeler ve Keğam’ın fotoğrafları aracılığıyla, Gazze halkının zorla yer değiştirmesinin izini süren, interaktif bir dijital harita oluşturmak. Bunun, soykırım karşısında Gazze’nin varlığını ve hafızasını korumak için bir yöntem olabileceğini düşünüyor.

KAYNAKLAR

Dana Al Sheikh, “Dans le passé perdu de Gaza”, vice.com (23.04.2021)

Razmig Bedirian, “The Armenian photographer who captured life in Gaza on camera”, thenationalnews.com (20.06.2021)

Kegham Djeghalian, “Confronting the Archive”, konuşma, youtube.com (18.12.2023)

Kategoriler

Güncel Dosya



Yazar Hakkında