Quentin Tarantino, Nazi Almanyası'nı satirik bir dille eleştiren son filmi Inglourious Basterds [Soysuzlar Çetesi] vizyona girdikten üç yıl sonra, kovboy dönemi Amerikası'nı ele alan yeni filmi Django Unchained [Zincirlerinden Kurtulmuş Django] ile Aralık ayında tekrar karşımıza çıkıyor. Artun Mimar, Tarantino tarihine bir göz atıyor.
Artun Mimar
artunmimar@hotmail.com
Üç yıl sonra tekrar aynı heyecan ve meraklı bekleyiş... Quentin Tarantino, Nazi Almanyası'nı satirik bir dille eleştiren son filmi Inglourious Basterds (Soysuzlar Çetesi) vizyona girdikten üç yıl sonra, kovboy dönemi Amerikası'nı ele alan yeni filmi Django Unchained (Zincirlerinden Kurtulmuş Django) ile Aralık ayında tekrar karşımıza çıkıyor. Filmin Leonardo DiCaprio, Christoph Waltz, Jamie Foxx ve Samuel L. Jackson'dan oluşan oyuncu kadrosu ve milyonlar tarafından seyredilen fragmanı, beklentileri yükseltiyor. En sevdiği filmin 1966 yapımı Amerikan kovboy filmi Il Bruno, il Brutto, il Cattivo (İyi, Kötü, Çirkin) olduğunu sık sık dile getiren Tarantino ise, yönetmenlik kariyerine yön veren bu filmin izlerinin Django Unchained'de rahatlıkla bulunabileceğini söylüyor.
Film izleme sevdası sebebiyle liseyi genç yaşta terk eden Tarantino, yirmi yaşında ünlü kaset dükkanı Video Archives'ta çalışmaya başlar. Film bilgisi ile her fırsatta öne çıkan Tarantino, bu dükkanda çalıştığı sekiz yıl içerisinde yapımcı Lawrence Bender ile tanışır. Bu tesadüf, bu genç yönetmen adayının hayatında bir dönüm noktası olacaktır.
Tarantino'nun küçük yaştan itibaren sahip olduğu hikaye yazma yeteneğini kısa sürede fark eden Bender, ona profesyonel bir senaryo yazmayı teklif eder. Bunun üzerine Tarantino, yazıp yönettiği ilk film olan Reservoir Dogs'un (Rezervuar Köpekleri) senaryosunu 1992 yılının başlarında Bender'a gösterir. Genç yapımcı hayretler içerisindedir. Elinde tuttuğu senaryo, çığır açabilecek bir filmin taslağıdır.
Hemen, o dönemde genç yönetmen ve senaristlere maddi ve manevi destekte bulunan ünlü oyuncu Harvey Keitel ile temasa geçer. Keitel, senaryoyu okuduktan sonra Tarantino'ya yardım etmeyi sorgusuz sualsiz kabul eder. Böylece Hollywood yeni bir yönetmen kazanır. Tarantino, özgün tarzı ve hikâyeleriyle, adından söz ettirmeye başlar.
Ardından, ilk filmde olduğu gibi “anlamsız şiddet”, “trajikomedi”, “cahil mafya takımı” ve Tarantino'nun en belirgin özelliği olan “boş fakat ilgi çekici sohbetler” unsurlarını taşıyan ve dünya çapında ün yapan Pulp Fiction (Ucuz Roman) gelir… Aynı yıl Oliver Stone’un Natural Born Killers (Katil Doğanlar) filminin hikâyesiyle de parlar. İkinci filmiyle birlikte en iyi yönetmenler arasında anılmaya başlanan Tarantino'ya sorulan “Nerede eğitim gördünüz? Nasıl bu kadar özgün hikâyeler yazabiliyorsunuz?” tarzı soruların cevabı bellidir: “Ben sadece çok fazla film izledim.”
Her insanın hayatının bir kısmında karşılaştığı zorluklarla Tarantino, Pulp Fiction'dan sonra çektiği film Jackie Brown vizyona girdikten sonra karşılaşır. Film genelde negatif eleştiriler alır. Pulp Fiction ile mukayese edildiğinde çok sönük kalmıştır. İşte bu an, Tarantino adına bir ortadan kayboluş anıdır. 1997-2001 yılları arasında medyada hiç gözükmez. Birçok Spielberg veya Coppola taraftarı eleştirmen, Tarantino'nun işinin bittiğini ve yaptığı filmlerin aslında pek de değeri olmadığını söylerler. 2003 yılına gelince, Kill Bill ile yeniden sahneye çıkar. Filmin özellikle dövüş sahneleri ve özgün senaryosu büyük övgüler alır. 2004 yılında ise Kill Bill 2 gelir.
Tekrar moral bulan Tarantino, üstüne uzun zaman düşüneceği bir Nazi Almanyası filmini o zaman gündemine getirir. 2007 yılında ise ‘küçük’ bir film olan fakat araba yarışı izlemeyi sevenlere kesinlikle tavsiye edilebilecek sahneler içeren Death Proof (Ölüm Geçirmez) ile vizyondadır. 2009 yılında ise Inglourious Basterds (Soysuzlar Çetesi) ile dünyayı bir kez daha sallar.
Bir “Spagetti Western” tadında izlenebilecek Django’nun konusu şöyle:
Django (Jamie Foxx), Güney Bölgesi'nde yaşayan bir köledir ve karısı Broomhilda'dan (Kerry Washington) bir şekilde kopartılmıştır. İşi, eşkıya kovboyları yakalayıp bunun karşılığında mükafat almak olan Dr. King Schultz (Christoph Waltz), onu acımasız sahipleri Speck kardeşlerden kurtarıp özgür kılar. Ona bir seçenek sunar: Kendisine, alçak Brittel Kardeşleri –ki onların yüzlerini sadece Django görmüştür, yakalamakta yardım ederse, onu esaretten sonsuza dek azad edecek ve çekici olduğu kadar acımasız da olan toprak sahibi Calvin Candie'nin (Leonardo DiCaprio) elinde olan karısını kurtaracaktır.
Filmde, her Tarantino hayranın tahmin edebileceği gibi, kanlı ama aynı zamanda da komik sahneler, uzun diyaloglar, orijinal karakterler ve aksiyon bulunuyor. Fakat en merak edilen ise Christoph Waltz'ın performansı... Hep birlikte göreceğiz.