Nobel'in Ekonomi'si: Bir varmış bir yokmuş

Orkun Saka, bir ekonomi öğrencisinin gözünden “aslında olmayan” bir Nobel’i, “Nobel Ekonomi” diye bilinen ödülün aslında ne olduğunu ve bu sene, ödülü kazanan Lloyd Shapley ve Alvin Roth’un bu onura neden mazhar olduklarını yazdı.

Orkun Saka
orkunsaka@yahoo.com

Gerçekte ekonomi dalında verilen bir Nobel ödülü yokmuş desem inanır mısınız? Şaka yapmıyorum, çok ciddiyim. İnanmayan açıp Nobel Vakfı'nın internet sitesinden kolayca kontrol edebilir. Koca koca harflerle 'bu bir Nobel ödülü değildir' diye not düşmüşler. Ben onların yalancısıyım.

İşin aslı şöyle: Alfred Nobel'in 1895'te kaleme aldığı orjinal vasiyetnamesinde sadece 5 dalda ödül dağıtılması öngörülmüş. Fizik, kimya, tıp, edebiyat ve barış… Bu ödüller 1901 yılından başlanarak dağıtılırken 1968'de İsveç Merkez Bankası, kuruluşunun 300. yılı şerefine ekonomi dalında bir ödül vermeyi kararlaştırmış. Tabii ödülün cazibesini artırmak için de Nobel ismini kullanmak gelmiş akıllarına. Her ne kadar Alfred Nobel'in torunları bu fikre karşı çıkmış olsa da, Nobel Vakfı ödül ücretlerinin ve masraflarının tamamen Merkez Bankası tarafından üstlenilmesi şartıyla ödülü kendi tanıtımlarına almayı kabul etmiş.

Bugün dahi vakfın internet sitesindeki ekonomi ödülüyle ilgili bilgi içeren sayfalar İsveç Merkez Bankası tarafından finanse ediliyor. Biz Türkçede ekonomi Nobel'i deyip geçsek de İsveçce'den tam çevirisi 'Alfred Nobel'in Anısına Ekonomi Bilimlerinde The Sveriges Riksbank Ödülü' oluyor. Yani bir anma ödülü bu. Alfred Nobel'in planladığı orjinal ödüllerden biri değil. Bir Nobel ödülü değil.

Ciğer ve diğer meseleler

Kedi uzanamadığı ciğere pis dermiş, biliyorum. Şaka bir yana, görece kısa tarihine rağmen bu ödülün popüleritesinin diğer dallardakileri aşmış olması şaşırtıcı. Belki (gidişat tam aksini işaret etse de) ekonominin daha hayatımızın içerisinde, hepimizin takip edebileceği, üzerine laf söyleyebileceği bir beşeri bilim olmasındandır bu. Ya da belki de ben seçici algımın kurbanıyım, bilemiyorum.

Hadi itiraf edelim; Nobel ekonomi madalyasını düşünmek, iktisadi herhangi bir disiplinde çalışma yapan her lisansüstü öğrencisinin biraz olsun içini gıdıklar. Çoğumuz 'Akıl Oyunları'nı (A Beautiful Mind) her izlediğimizde tekrar heyecanlanırız. John Nash'in doktora tezi için ilham aldığı o bar sahnesi, her izleyişimizde tüylerimizi diken diken eder; ve evet, işte böyle bir ilhamı beklemeye değer gördükçe, kitapların arasında geçecek bir hayat gözümüzde daha çekilir hale gelir.

Ödülün kendisine gelince, her ne kadar adını ekonomi bilimlerinden alsa da her zaman ekonomistlere verilmeyebiliyor. 1994'te diğer iki ekonomistle beraber bu ödülü paylaşan John Forbes Nash bir matematikçi mesela, hayatında belki de tek bir ekonomi dersi almamış olması pek muhtemel. Yine de, geliştirdiği denge kuramı birçok mikroekonomi makalesine ilham kaynağı oldukça, kendisinin de ismi aynı makalelerde anıldıkça, onun teorisini ekonomik düzleme uygulayanlar kadar o da ödüle layık bulunuyor haliyle.

Üstelik iktisadi bilimler ve matematik arasındaki bu sıkı ilişki Nash'ten ibaret değil. Örneğin, benim saptayabildiğim kadarıyla bugüne dek bu ödülü alan 12 akademisyen, matematiğin bir alt dalı olan oyun teorisiyle ilgileniyorlar. Bunların birçoğu da ödüllerini son yirmi beş sene içerisinde almışlar. 1950'lerden bu yana ekonomi bilimi daha 'pozitif' hale gelmek için matematikle iç içe geçtikçe ödüllerdeki bu tarihsel trendin artarak devam edeceğini de söyleyebiliriz.

''leşmenin Formülü

Bu seneki Nobel'de de durum farklı değil. Ödül sahiplerinden Lloyd Shapley, işbirlikçi oyun teorisinin kurucularından. 89 yaşında Amerikalı bir bilim adamı. Sorulduğunda kendisinin bir matematikçi olduğunu ve ekonomiden pek anlamadığını söylüyor. 1962'de David Gale ile beraber formüle ettikleri Gale-Shapley algoritmasıyla eşleştirme kuramının temellerini atmışlar. Bu algoritma, herbiri karşı grup bireylerini farklı kriterlere göre değerlendiren iki farklı gruptaki bireylerin zıt gruptan bir bireyle eşleştirilmesi sürecinin optimize edilmesine dayanıyor. Kulağa geldiği kadar karmaşık değil aslında. Mesela en basitinden, bir grup kadın ve erkeği her birinin diğerlerini ne derece tercih ettiklerini bilerek birbirleriyle eşleştirme durumu. Bahsettiğimiz algoritmaya göre öyle bir eşleştirme yapılmalı ki bu kişilerden her biri ya eşsiz kalacak ya da eşleştiği takdirde sahip olduğu eşi bırakıp bir başkasıyla eşleşme şansına sahip olamayacak, çünkü karşı cinsten kendisi gibi eşini bırakıp onunla beraber olacak birini bulamayacak.


 

Ödülü paylaşan Lloyd Shapley ve Alvin Roth

Buradaki optimize etme durumu dışarıdan dayatılan bir eşleştirme değil, bireylerin kendi yapacakları tercihlerdeki bilgilerden yararlanarak tasarlanabilecek bir oyun mekanizması sayesinde bütün bireylerin içlerine sinen, istikrarlı bir eşleşmeye ulaşılması demek. 'İstikrarlı eşleşme' ise çift haline gelen bireyler topluluğundaki hiçbir ikilinin birbirlerini tercih ettikleri halde başka bireylere atanmaması demek. Böylece, populasyon kendi içerisinde dengeye ulaşmış olup çift haline gelebilen bireylerin bu eşleşmeden alacakları tatmin duygusu maksimize edilmiş oluyor ve bütün bunlar olurken bireyler oyunun kurallarına göre oynayıp dışarıdan bir zorlama olmadan kendi tercihlerini yapıyorlar.

Shapley'le bu seneki ödülü paylaşan Alvin Roth ise aslen bir mühendis. Yöneylem araştırmalarında uzman. Gale-Shapley algoritmasından ilham alarak lise öğrencilerinin devlet okullarına yerleştirilmesinden tutun da böbrek bağışçıları arasında 'para ve fiyat mekanizması olmadan' bir pazar yaratılıp organ bağışlarının daha hızlı ve verimli hale getirilmesine kadar birçok alanda önemli çalışmalara imza atmış. Örneğin New York ve Boston'da sil baştan tasarladığı ilköğretim öğrenci yerleştirme programı sayesinde öğrenci velilerinin bu yerleştirme mekanizmasına katılımı neredeyse iki katına çıkmış ve hem okullar hem de öğrenciler durumdan epey memnunlar. Benzeri çalışmalar şimdi dünyanın birçok büyük kentinde benzer metotlarla yapılıyor.

ÖSYM: Sen neymişsin be abi?

Bazı ekonomistler Türkiye'deki üniversite yerleştirme sisteminin de bu metodun iyi bir örneği olduğundan bahsediyorlar. Hatta Radikal Gazetesi geçen hafta ödül açıklandığında 'Nobel ÖSYM'ye gitti!' gibi bir başlık attı. Ancak ben buna katılmıyorum, çünkü yukarıda bahsettiğimiz metottaki seçilim fiyat mekanizmasının olmadığı, seçim kriterlerinin birden fazla olduğu durumlarda geçerli. ÖSYM ise üniversite sınav puanları üzerinden bir fiyat mekanizması tasarlayarak ve bu puan ve tercihleri üniversitelere ileterek yukarıdan aşağıya bir eşleştirme yapıyor. Öyle ki üniversiteler bu süreçte çok az söz sahibi. Haliyle eşleştirme için birden fazla kriterin kullanıldığı durumlara göre, ÖSYM'nin işi daha kolay ve en azından faydalandığı bir fiyat (puan) mekanizması var. Öğrencilerin üniversiteler tarafından lise notları, yetenek puanları ve referans mektupları üzerinden seçildiği bir sistemde ÖSYM'nin işi çok daha zor olurdu elbette.

Uzun lafın kısası, bu seneki ödül sahipleri fiyat mekanizması olmadan insanların ve kaynakların eşleştirilmesini kolaylaştırıp dünyayı daha iyi bir yer haline getirmeye çabalayan iki heterodoks ekonomist. Evlilik, öğrencilik, organ bağışı gibi hayatımızın piyasa dışı ama belki de en önemli mevzularından bazılarına katkıda bulunuyorlar. Gönül isterdi ki Euro'nun geleceğiyle ve finansal krizle ilgili de yardımcı olabilselerdi meslektaşlarına. Ama Nobel, Nobel'dir nihayetinde. Bazen bir bar sandalyesinde otururken bulur sizi, bazen de bir üniversite kütüphanesinin tozlu masalarında.

 

 

Şapgir'de bu hafta;

Dünya'dan foto haberler
 

 

 

Kategoriler

Şapgir

Etiketler

Alfred Nobel