TUĞBA ESEN
Silahıyla huzurlu direnişçi kadınlar
Aret Gıcır, bugün Öktem&Aykut Galeri’de ikinci kişisel sergisini açıyor. 9 Mayıs’a kadar sürecek olan sergide, Gıcır’ın, soykırıma direnen Ermeni kadınların hikâyelerinden esinlenerek yaptığı yeni resimler yer alıyor. ‘Ateş ve Kılıç Arasında’ başlıklı sergi, adını, yazar Zabel Yesayan’ın 1909 Adana Katliamı için yaptığı betimlemeden alıyor.
Arıların göç ettiği yerlerden fotoğraflar
Murat Germen, belgesel nitelikteki yeni projesiyle, HES’lerle gasp edilen su hakkına ve tahrip edilen doğaya dikkat çekiyor. ‘%5’ başlığını taşıyan proje, doğaya yapılan müdahaleleri fotoğraflarla belgelerken, derelerini kurtarmak için mücadele eden insanların sesine de kulak veriyor.
‘Bu 24 Nisan’la ilgili bir sergi’
Kirkor Sahakoğlu 6 Mart’ta Depo’da açtığı sergide, soyut bir yaklaşımla, soykırımın neden olduğu ‘eksik’lere gönderme yapıyor.
Tophane'de müdahale sanata mı, ahlaka mı?
Çok sayıda güncel sanat galerisinin bulunduğu, Beyoğlu’nun Tophane semti, yine bir saldırı olayıyla gündeme geldi. Daire Galeri’deki sergi açılışı sırasında, bir grup mahalleli, bazı ziyaretçilerin uygunsuz davranışlarda bulunduğunu öne sürerek galerinin etrafını sardı.
Bienalle Mıhitaryan’a dönüş
Bu yıl Venedik Bienali’nde Türkiye’den ve Diaspora’dan 16 Ermeni sanatçıyı bir araya getiren Ermenistan pavyonunda Hera Büyüktaşçıyan da bir çalışmasıyla yer alacak. 1717’de San Lazzaro’da Mıhitar Abba tarafından kurulan tarihi manastırda düzenlenecek olan sergi, yıllarca İstanbul’daki Mıhitaryan Okulu’nda öğrenim gören Büyüktaşçıyan için özel bir anlam ifade ediyor. “Bu davet, kimliğime dair gölgede kalan birçok şeyi daha net görmemi sağladı” diyen sanatçı, okulunun temellerinin atıldığı adaya, geçmişten gelen titreşimleri çağdaş sanatın diliyle yeniden yorumlamak üzere dönüyor. Büyüktaşçıyan, bienal için hazırladığı iki projede, ‘dil’ aracılığıyla, sergi mekânının kimliğini oluşturan çeşitli hikâyeler ile kendi sanatsal pratiği arasında kuvvetli bir bağ kuruyor.
‘Acılar kavrula kavrula bir hazineye dönüşüyor’
Venedik Bienali’ndeki Türkiye Pavyonu bu yıl, kavramsal sanatın en önemli isimlerinden Sarkis’in ‘Respiro’ (Nefes) adlı sunumuna evsahipliği yapacak. Kültür Sanat Vakfı (İKSV) koordinatörlüğünde hazırlanan Türkiye Pavyonu’ndaki ‘Respiro’ (Nefes) isimli serginin yanı sıra Sarkis, Ermenistan Pavyonu’nda 15 diaspora sanatçısıyla birlikte işlerini sergileyerek tarihi bir olaya imza atıyor. Ermeni Soykırımı’nın 100. yıldönümüne denk gelen bu etkinlikte, Büyük Felaket’e ne tür göndermeler yapılacağı ise merak konusu. Sarkis ve Defne Ayas’la bir araya gelerek bu tarihi durumu ve ‘Respiro’ projesinin ayrıntılarını konuştuk.
Sarkis'in gökkuşağı Venedik'te doğuyor
Sarkis’in 56. Venedik Bienali Türkiye Pavyonu için hazırladığı serginin detayları 10 Şubat’ta düzenlenen basın toplantısıyla açıklandı. Sanatçı, ‘Respiro’ (Nefes) ismini verdiği projesinde sergi mekanını bir tiyatro sahnesi gibi düzenleyecek.
Minyatürden yeni medyaya sanatta ne var ne yok
Murat Palta’nın minyatür estetiği ile sinema filmlerini buluşturan işleri, Ali Kazma’nın zamanı yeniden kurgulayan videoları, Blok Art Space ve Nesrin Esirtgen Collection’daki grup sergileri ve Giacometti’nin hareketi betimleyen heykelleri, son dönemin dikkate değer güncel sanat olaylarından. Bugünlerde İstanbul’da açılan galeri ve müze sergilerine göz gezdirdik.
Çözülmeyi bekleyen 100 yıllık bir bulmaca
20 Ocak’ta Maçka Sanat Galerisi’nde açtığı, 7 Mart’a kadar devam edecek olan ‘yukarıdanaşağıya soldansağa 19152015’ başlıklı sergide plastik sanatların kısıtlı diliyle Ermeni Soykırımı’na ve yüzleşilemeyen sorunlara işaret ettiğini söyleyen Taktak, belli ki sanatsal dilin bu sınırlarını aşarak ziyaretçilerin zihninde türlü türlü çağrışımlar uyandıracak bir çalışmaya imza atmış.
Doğal bir davranış biçimi olarak ‘beton dökme’
Beyoğlu’ndaki bağımsız sanat ve etkinlik mekânı Studio-X, Antonio Cosentino ve Extramücadele’nin ortaklaşa hazırladığı ‘Anne ben beton dökmeye gidiyorum’ sergisine ev sahipliği yapıyor. 27 Şubat’a kadar sürecek olan sergi, kesintisiz kazanç ve rant için durmadan yıkılan, yerine yenileri inşa edilen yapılar ve silinen belleği yeniden gündeme getiriyor. Sergide, birbirinden tamamen farklı tarzlar benimseyen bu iki sanatçının, yıllardır düşünce ve üretim süreçlerini paylaşmalarının yarattığı âhenk gözden kaçmıyor. Cosentino ile, ‘Extramücadele’ adını kullanan Memed Erdener’le, inşaatlarla şekillenen şehir ve üzerine beton dökülen kaderimiz hakkında konuştuk.