TUĞBA ESEN

Renge dair bir hikâye anlatma düşüncesiyle yola çıkan Aslı Çavuşoğlu, Aras Nehri kıyısında yaşayan Ermeni Kermesi adlı böcekle ve M.Ö. 7. yüzyıldan beri bu böcekten elde edilen kırmızı boyanın hikâyesiyle karşılaşmış. Çoğunlukla Anadolu’da yaşayan Ermeniler tarafından kullanılan bu boya yapım tekniği, 1915’ten sonra kaybolmuş. Dünyada bu boyayı üreten tek adamın peşine düşünce kendini Yerevan’da Eski Elyazmaları Bilimsel Araştırma Enstitüsü’nde bulan Çavuşoğlu, buradaki elyazmalarından ve geleneksel Ermeni minyatürlerinden esinle desenler ve defterler üretti. Sanatçı, 1 Kasım’a kadar devam eden 14. İstanbul Bienali kapsamında İstanbul Modern’de sergilediği ‘Kırmızı/ Kırmızı’ adlı yerleştirmesini, Aras’ın her iki tarafına, birlikte yaşamaya ve iyileşmeye işaret eden metaforlarla kurguladı.

Eric Nazarian, Chris Bohjalian’ın 2013 yılında yayımlanan ‘The Sandcastle Girls’ adlı romanını sinemaya uyarlıyor. Proje, Ermeni Soykırımı’nı 1915’ten bugüne taşıyarak, kuşaklar boyu aktarılan etkileri ve insanî yönleriyle ele alıyor.

Yönetmen Deniz Özden ‘Ali değil Ari Komutanım’ adlı belgeselinde, askerî üniformanın tektipleştirdiği bedenlerde saklı olanlara odaklanıyor. Film, bir Yahudi ve üç Ermeni Türkiye Cumhuriyeti vatandaşının, zorunlu askerlik görevlerini yerine getirirken başlarına gelenleri konu alıyor.

“Anne dünyanın en büyük kahramanıdır.” Bu sözler, sürgünlerle şekillenen hayatının ilk yıllarında annesinin mücadelesine tanık olan, dünyaca ünlü bir sanatçıya, Paul Guiragossian’a ait. Bienal kapsamında eserleri Türkiye’de ilk kez sergilenen sanatçının çalışmaları, soykırım ve göçün şekillendirdiği bir yaşamı yansıtıyor.

Beyoğlu’nun İstiklal Caddesi üzerinde, yıllardır bölgenin rutini haline gelmiş eylemler ve polis saldırıları ortasındaki bir sergi, ziyaretçilerine ‘mükemmel bir gün’ vaat ediyor. Volkan Aslan’ın tarihi Mısır Apartmanı’nda bulunan Pi Artworks galeriye yaptığı yerleştirme gündemin karmaşasından, siyasi çekişmelerden uzak, sakince kendine odaklanıyor.

Son aylarda uluslararası sanat çevrelerinin odağında İstanbul Bienali var; bienalin odağındaki isim ise, onun kendi deyişiyle ‘düzenleyicisi’ olan Carolyn Christov-Bakargiev. O, bienalin denizaşırı duraklarından birinde, Yunanistan’a bağlı Kastellorizo adasındayken internet üzerinden yaptığımız söyleşide, dünyada yaşanan göçmen krizinden Türkiye’nin Kürt ve Ermeni meselelerine kadar, bienalin temas ettiği sorunları konuştuk.

Ekim ayıyla birlikte tiyatro sezonu da başlıyor. Bu yıl sahnelerde, hem kaçırılmaması gereken dünya klasikleri, hem de kent yaşamına, insan doğasına ve tabii ki aşka odaklanan güncel hikâyeler yer alıyor. Bağımsız tiyatroların programında uyarlamaların yanı sıra genç yazarların kaleminden çıkan yerli yapımlar da bulunuyor. Özel tiyatrolar, devlet tiyatroları ve şehir tiyatrolarının bu sezon için seçtikleri oyunlara göz atarak, öne çıkan yapımları derledik.

Ayreen Anastas ve Rene Gabri’nin, Agos gazetesi ve Hrant Dink Vakfı’nın eski mekânını Parrhesia (Hakikat) Merkezi’ne dönüştüren projesi, 14. İstanbul Bienali’yle birlikte başladı. Günlerini burada geçiren sanatçılar, düzenledikleri atölyelerde, katılımcılarla birlikte güncel ve tarihsel meseleleri tartışıyorlar.

Hrant Dink Vakfı ve Agos’un bulunduğu Anarad Hığutyun binası, 14. İstanbul Bienali’nin 36 durağından biri. Binanın giriş katı Kasım ayına kadar, Vietnamlı sanatçı Nguyen Huy An’ın yerleştirmesine ev sahipliği yapıyor.

Türkiye’de portre resmi dendiğinde akla gelen ilk isimlerden biri olan Nuri İyem, yaşasaydı bugün 100 yaşında olacaktı. Evin Sanat Galerisi, sanatçının anısına düzenlediği sergide, onu hem eserleri hem de özel hayatına ait unsurlarla tanıtıyor.