‘Bu 24 Nisan’la ilgili bir sergi’

Kirkor Sahakoğlu 6 Mart’ta Depo’da açtığı sergide, soyut bir yaklaşımla, soykırımın neden olduğu ‘eksik’lere gönderme yapıyor.

Daha çok reklamcı kimliğiyle tanınan Kirkor Sahakoğlu, 6 Mart’ta Depo’da 39 resim ve bir video çalışmasından oluşan ‘Eksik’ başlıklı bir sergi açtı. Sahakoğlu bu sergide, kavramsal ve soyut bir yaklaşımla yitirilenleri, hayattan eksiltilenleri, 1915’te kaybedilenleri anıyor. 

Resim yapmaya 1980’li yıllarda başlayan ve o zamandan beri aralıksız devam eden Sahakoğlu, bugüne kadar ürettiği yapıtların çoğunu kendine saklamış. 2000’li yıllarda, iş hayatının yoğunluğundan dolayı ertelemek durumunda kaldığı şeylere yönelen Sahakoğlu’nun resim çalışmaları, bu dönemde hız kazanmış. Depo’da sergilediği resimlerde genel üretimlerinden farklı bir üslubun öne çıktığını belirten sanatçı, “Bu, 24 Nisan’la ilgili bir sergi” diyor.

Yitirilenlerle yüzleşme

“Biz küçükken büyüklerimiz, yanımızda soykırıma dair konuları konuşmamaya özen gösterirlerdi. Mamama, babama, dedelerime veya yayalarıma (nine) bu konuyla ilgili sorular sorduğumda, aldığım cevap daima sessizlik olurdu. Biraz üstelersem, ‘seferberlik’ diye bir sözcük dolaşırdı ortada. Hepsi bu...” diyen Sahakoğlu için, bu sessizlik sarmalı, 1983 yılının 24 Nisan günü, yüksek lisans eğitimi için gittiği Milano’da bozulmuş. 1915’te yitirilen Ermenileri anmak üzere önce kiliseye, sonra da şehirdeki Casa Armena’ya (Ermeni Evi) giden Sahakoğlu, bu evde Şam’dan gelen bir yaşlı kadınla tanışmış. Der Zor’a sürülen yüzbinlerce kişiden biri olan bu kadın, sanatçıya, tehcir esnasında meme uçlarını nasıl kestiklerini anlatmış ve yaralarını göstermiş.

O anda bir tür ‘uyanış’ yaşadığın söylüyor Sahakoğlu: “Çok hazırlıksız yakalanmıştım. Orada, o zamana kadar eksik kalmış tüm duygular sıralandı ve o günden sonra hissettiklerimi bazen aklıma, bazen de kağıda çizdim.” O zamandan beri farklı tür ve temalarda resimler yapan Sahakoğlu’nun, bu tür eksikleri andığı çalışmaları hep devam etmiş.

Resimler, yüzyıllarca bu topraklarda yaşamış bir medeniyetin yok edilmesi çabalarının sonucunda sakatlanmış bir halkın hikâyesini anlatıyor. Bu yüzden de hepsinin ismi ‘Eksik’tir benim için.

“Sergi, eksik kalan hayatları, layıkıyla yaşanamayanları, bir kuşaktan diğerine devredilen bir acıyı ifade ediyor. Bu sergideki resimlerin her birine isim verseydim herhalde biri Sarkis olurdu, diğeri Yeranuş, Agop veya Hripsime” diyen Sahakoğlu, işlerinin kavramsal ve simgesel bir kimliğe büründüğünü ifade ediyor: “Resimler, yüzyıllarca bu topraklarda yaşamış bir medeniyetin yok edilmesi çabalarının sonucunda sakatlanmış bir halkın hikâyesini anlatıyor. Bu yüzden de hepsinin ismi ‘Eksik’tir benim için.”

Soyut resim çok şey anlatır

Geçmişte yaşananlar karşısında hissedilenlerin bilinçli ve organize bir şekilde dışa vurulamadığını söyleyen Sahakoğlu, bunun nedeninin yanlış anlaşılma korkusu, baskı ve yasaklar olduğunu belirterek, “Belki de o yüzden bu resimler doğaçlama bir biçimde oluştu” diyor. “Burada sergilediğim resimleri takriben beş yıldır yapıyorum. Kafamdakileri tuvale döküyorum. 57 yıllık yaşamımda, halkımın silinişinin ‘sözde’leştirilen hikâyesi bende tepki olarak ‘soyut savunma’ kavramını doğurdu. Belki de hiçbir şey söylemeden bir şeyler anlatabilmeyi böyle öğrendim” diyen Sahakoğlu, bu tür bir yaklaşımı benimsemesinin nedenlerini şu sözlerle özetliyor: “Soyut anlatımda, tuvalle aramda bir diyalog oluşuyor. Çoğunlukla, izleyici de tuvale baktığında, gördüğü soyut kavramla bir diyalog kurabiliyor. Bu yüzden, soyut resimde çok şey anlatabiliyorsunuz”.

Sahakoğlu’na, bu yıl düzenlenen 100. yıl anmalarının neler getireceğini, neleri değiştireceğini, bu konudaki beklentilerini soruyoruz: “Soykırımın 100. yılı, hatırlamanın bir başka şekli. Bu yılın insanlara bazı şeyleri anımsatmak için farklı bir imkân yarattığını düşünüyorum. Belki de birçok kişi daha duyarlı davranacak. Benim için asıl önemli olan, kendi toplumumuzun bu konuya nasıl baktığı. ABD Başkanı’nın soykırımla ilgili açıklamaları veya herhangi bir yabancı ülke parlamentosunun alacağı bir karar beni hiç ilgilendirmiyor. Şovenizmin, fanatizme varan milliyetçiliğin ve kinin dışarıda kalmasını diliyorum. Ermeni ebeveynlerin de çocuklarını bu konuda sansür uygulamadan, geçiştirmeden, doğru bir biçimde bilinçlendirmelerini, gerçeklerle tanıştırmalarını umuyorum.”

Sergide, Sahakoğlu’nun tuvallerinin yanı sıra, video sanatı alanında ürettiği ilk yapıt da yer alıyor. Kurgusunu Sercan Tekin’in yaptığı ‘Geçit’ adlı videoda, sembolik bir yaklaşımla, 1915’te evlerinden koparılarak göçe zorlanan yüzbinlerce çocuğun hikâyesi anlatılıyor. Sonu belirsiz bir yolculuğa çıkarılan, bir anlamda Sırat Köprüsü’nden geçen civcivler aracılığıyla, Ermeni çocukların yolculuğu betimleniyor. ‘Eksik’ sergisi, 29 Mart’a kadar devam edecek.

Kategoriler

Kültür Sanat Sergi



Yazar Hakkında