BASKIN ORAN

Baskın Oran

İÇLİ DIŞLI

Eğitim’de tek kelimeyle dört-dörtlük bir karşı-devrim yapılmakta. O kadar radikal biçimde dinselleştirme vuku buluyor ki , böyle devam etmesi mümkün değil. Zaten, fazla tepki çektiği için topun ağzında gözükenlerin başında (aynen yakın geçmişin Süleyman Soylu’su gibi) Bakan Yusuf Tekin var. Adalet konusu çok daha acilen vahim, çok can acıtıyor ve yurttaşı ülkeden buz gibi soğutuyor. Son “Teğmenler” hadisesi bunun en tipik örnek-olayı .

Haberlere göre, PYD/YPG’nin K. Suriye’de “5 yıl içinde” kuracağı düşünülen “devlet” ile Barzani’nin Irak Kürt Bölgesel Yönetimi'nin (IKBY) Türkiye’ye bir federasyon biçiminde bağlanacakları söyleniyor. İçeride yeni yapılacak bir anayasayla daha da otoriter bir Tek Adam Rejimi kurmak için dile getirilen “Parçalanıyoruz!” paranoyasının durup durup ısıtılmasına alıştık da, şu anda bu biçimde yeniden fışkırma sebeplerini düşünüyorum: Sürekli olarak Hamas’ın hamisi olduğunu ilan eden CB Erdoğan’ın, “himaye” ve “hami” kavramlarını kullandığında telaffuz ettiği “onların” ibaresinin, Gazze ve Lübnan’ı değil de K. Irak ve K. Suriye Kürtlerini kastettiği biçimde yorumlanmasından mı acaba?

Ağzından “Milli İrade”yi düşürmeyen bu hükümet 2016’dan beri 160 tane kayyım atamış . Tek Adam Rejimi mi dersiniz Cumhuriyet İttifakı mı, her neyse, ben hayatımda ülkesinin yanı sıra kendine de bu kadar zarar veren, böyle yavaş ve kararlı intihar olayı görmedim. Çünkü bir yandan Kürt oylarını kaçırıyor, diğer yandan genel kamuoyunu kendisine yabancılaştırıyor. Diğer yandan, diyalektik dediğimiz veya “şerden hayır” denilen bişey de var: Bütün bu acayip aşırılıklar, CHP gibi ayağını uzatıp yatan bir partiyi bile harekete geçirebilir.

Fransız Anayasası Md. 2, T.C. Anayasası Md. 3’e benzer biçimde “Cumhuriyetin dili Fransızcadır” demekte. Fakat Temmuz 2008’de yaptığı değişiklikle Md. 76/1’e ilave etmiş: “Bölgesel diller, Fransa’nın ulusal mirasıdır”. Bunlar 10 tanedir ve konuşulmaları, yazılmaları, yayınlanmaları vs. tamamen serbesttir. Bunlardan 6 tanesinin öğretilmesi ise 1951’den beri serbesttir. T.C. Anayasasında da 3. Maddenin bunlar örnek alınarak değiştirilmesi, ülke bütünlüğünü sağlayacaktır.

Bu iki CHP liderinin karşı çıktıkları CHP’li profesör İbrahim Kaboğlu, İstanbul Barosu başkanı seçildiğinde şunu demişti: “Değişmez maddelere olumlu anlamda dokunulabilir. Tıpkı 1995’te yapıldığı gibi, tıpkı 2001 yılında yapıldığı gibi. 1995 yılında başlangıç kısmında bulunan ırkçı ibareler çıkarıldı. 2001 yılında 14. maddede ‘İnsan haklarına dayanan laik ve demokratik Cumhuriyet' tanımı eklendi. O zaman 1961’de öngörülmüş olan ‘İnsan haklarına dayanan devlet’ kavramı anayasaya yeniden girmiş oldu."

Hangi açıdan bakarsak bakalım: “Ne söylesen 1 eksik” denecek bir ekonomi. Tutuklamalar kumkumasına dönüştürülmüş bir Kürt meselesi. Baskılarla bezenmiş bir iç politika. Tutarsızlıklar manzumesi bir dış politika. İslamcılık temelinde bir eğitim. Ne dediğinin farkında olmayan siyasal liderler... Hepsinde birden doludizgin konkordato havası var.

Kitabın sıradışılığı ve özgünlüğü, bu ilginç kurgunun yanı sıra, birbiriyle daha önce hiç temas etmemiş, biri “dışarıda” diğeri “içeride” iki kişi tarafından yazılmış olmasından geliyor. Dışarıda olan, tanınmış yazar ve çevirmen Yiğit Bener. Yazar ve müzisyen bir aileden geliyor. Diğeri, şu anda toplam 42 yıla mahkum edilmiş, 2016’dan beri içerde tutulduğu süre zarfında bu kitaptan önce hepsini okuduğum 5 eser yayımlamış, Edirne cezaevine taa Diyarbakır’dan gelip giden eşiyle görüşmesine zaman zaman engel çıkartılan, avukat, gerçekten dirayetli ve esprili Kürt lider Selahattin Demirtaş.

“Fazlasını, ABD’nin büyükelçiliğine tahsis edilen o muhteşem alan için yapmışızdır” sözü özrü kabahatinden büyük denen vaziyetlere iyi bir örnek. Çünkü o “muhteşem alan” dediği yer, Atatürk’ün, halkın kamusal kullanım ihtiyaçlarını karşılayacak, nefes alma yeri olmak şartıyla bağışladığı Atatürk Orman Çiftliği. Atatürk’ün şartlı vasiyeti olan AOÇ’nin parça parça satılmasına karşı çıkma konusunda en fazla emeği geçmiş olan Mimar Tezcan Karakuş Candan’la konuştum. AOÇ’nin yağmaya kurban gitmesi –ve bu arada ‘Kaçak Saray’ yapımı– konusunda tüm haber ve belgeleri içeren www.aocmucadelesi.org sitesine işaret ediyor ve arazinin ABD Büyükelçiliği’ne hülle yapılarak devri hakkında özetle şöyle diyor...

İYİP zaten erimeye mahkumken, bu durum CHP’nin gelişmesinden mi yoksa AKP’nin batmasından mı? CHP’nin gelişmesinden olduğunu hiç sanmıyorum çünkü daha mama yokken mama kavgası başladı partide. Kılıçdaroğlu, İmamoğlu, Yavaş, hepsi ayrı konuşuyor ve Gn. Bşk. Özel dinliyor. Üstelik Afyon ve özellikle de Bolu belediye başkanları ayrımcı libero.

HÜDA PAR yetkilisi Halef Yılmaz, yeni anayasa tartışmalarına ilişkin olarak “Kemalizm sapıklığı taklit ediyor, anayasa Kemalizmden arındırılmalıdır. Mesele, laiklik adı altında milletimizin dini olan İslam'a düşmanlığa sebep olan bütün yanlışların düzeltilmesidir. İlk dört maddenin bundan istisna tutulması meseleyi çözecek midir?” dedi. Tabii, bu çıkış AKP ve MHP’yi fena hâlde çarşafa dolaştırdı. MHP’den hemen “boş ve beyhude”, yeni anayasa için tarih vermiş olan TBMM Başkanı N. Kurtulmuş’tan da “zaman kaybı” tepkileri geldi. Oysa, Gn. Bşk. Zekeriya Yapıcıoğlu cansiperane biçimde tevile çalışmıştı. Biliyor musunuz, tüm bunlar epey normal şeyler. Çünkü bunları yapan ve söyleyenler siyasi İslam’ın seçmece politikacıları. Ama o kadar da anlaşılabilir olmayan şeyler de var.