BASKIN ORAN
Yunan adalarında küçük bir turdan izlenimler
Girit Yunanistan’ın Ege’deki en büyük ve farklı adası. Halkı Katolik Venedik’e tepki olarak kitle halinde ihtida etmiş (Müslüman olmuş), Osmanlı’dan 1878’de özerk ve 1908’de bağımsız olunca yine kitle halinde Ortodoksluğa dönmüştü. Bütün bu adalardan gelen herkese Türkiye’de (jenerik bir ad olarak) “Giritli” dendiğinden anlayınız önemini. Halkının tanrılara değil, tanrıçalara tapındığı biliniyor. Minos uygarlığı burada doğuyor ve saraylar inşa ediyor.
Yandaş İsveç!
Acayip bir olayla burun burunayız: Sosyal demokrasinin kıblesi sayılan İsveç, NATO’ya girmeye takmış durumda. Oysa Finlandiya’nın aksine Rusya’yla sınırı yok. Daha önemlisi, Ukrayna başarısızlığının (ve ayrıca Prigojin olayının) ardından kendi derdine düşmüş Putin’in hiçbir ülkeyi tehdit etmesi artık mümkün değil.
Ve, sonunda balık kuyruktan da koktu
Bursa'nın Büyükorhan ilçesine bağlı Karaağız Mahallesi’nde “Muhtarlık, kadın ve erkeklerin birlikte eğlenmesini ‘yasakladı’” . “Karar”ı, Türkçesini ve imlasını hiç ellemeden, sadece “EYLENÇE” türünden dikkatimi çeken kelimeleri siyah puntolarla vererek elifi elifine aldım. Yorum yapmayı sizlere bırakıyorum. Sadece, “Balık baştan kokunca, kuyruğu da kokuyor” deyip bırakıyorum.
Bu berbat ortamda şeytanın gör dediği: “Sertifika” olayı
Devlet kurumlarında açılan ve daha da açılacak bu Kur’an kurslarının şu günlerde fazla dikkat çekmeyen bir diğer haberle çok yakından ilişkisi olabilir: Sertifika olayıyla. Sertifika, “kişinin bir kursa katıldığını belgeleyen yazı” demek. Ankara Üniversitesi geçen aylarda “sağlık personeli” alımı için sertifika şartlı ilan açmıştı. Şimdi de Sağlık Bilimleri Üniversitesi’nin açtığı personel alım ilanında da aynı şart var.
İktidarın kurtuluş çaresi: Sonuna kadar İslamcılık
Anayasasının 2. maddesinde “laik” olduğu yazan ülkenin Ordu’sunda ve Emniyet’inde bu törenler yapılırken ve iktidar ortağı D. Bahçeli “Yeni bir anayasa hazırlanmalı ve Anayasa Mahkemesi’ne şekil verilmeli” derken, hayat devam ediyor. Şöyle ediyor..
Lozan’daki sempozyum notları
Lozan Barış Antlaşması’nın 100. yılı dolayısıyla Lausanne kenti belediye binasında 10 Haziran günü bir sempozyum yapıldı.Ben ikinci paneldeki “Antlaşma’da Azınlıklar” konulu Fransızca bildirimi 3 bölüm halinde sundum. Çok özetle şöyle..
Resmî yeminden duaya, duadan şeriata Türkiye
CB Erdoğan’ın 3. kere seçilerek okuduğu resmî yemini okuması- 0 dakika 57 saniye, 3 salise sürdü. Kendisinin göreve başlaması üzerine Saray’da düzenlenen törende Diyanet Başkanı Ali Erbaş’ın okuduğu Arapça ve Türkçe dua , 4 dakika 46 saniye sürdü. İnsan bu iki metin arasındaki bu süre farkını manidar buluyorsa, CB Erdoğan’ın seçilişi öncesi ve sonrasındaki gelişmeleri de normal buluyor. Kısa bir kronolojik seçki yapalım.
Yönetemeyecektir; işimiz şimdi başlıyor
Bu başlığı atarken aynı zamanda hem “maalesef” diyorum hem de “çok şükür”. Çünkü maalesef daha epey ıstırap çekeceğimize işaret ediyor, çok şükür ise en sonunda kurtulacağımız anlamına geliyor.
“Parantez” üzerine seçimden önce son bikaç söz
Bu ülkede Atatürkçü Kurucu İrade 1919’u izleyen zor yıllarda ülkenin temel düzenini kurmuş, ondan sonra da 1950’den itibaren epey düşe kalka da olsa bu düzen demokratikleştirilmeye başlanmıştır. Şu anda ise, yaklaşık son beş yıldır bu ağır-aksak demokratikleşme tarumar edilmeye çalışılmaktadır. “Parantez”, işte bu tarumar etme çabasının adıdır.
Seçim sonuçları ve milliyetçilik
Seçim ile milliyetçilik arasında isabetli olarak yakın ilişki kuran çok kişinin düşüncesinden geliyoruz başlıktaki konumuza. Bu seçimin galibinin milliyetçilik olduğuna. İşin teorik temelinden kalkıp bugünkü seçimlere kadar ulaşmaya çalışalım.