Bebe: İspanya’dan aykırı bir ses

Gençliği flamenko şarkıları, dansları ve gitarlarıyla geçen Bebe, sözleriyle, karakteriyle ve kendini ifade edişiyle, güçlü bir kadın ve aykırı bir ses. Bu gencecik kadın, kendilerini mücadeleleri, yalnızlıkları, aşkları, yani aslında hayatlarıyla var etmiş her sanatçı gibi bizlerin hayatına da ayna oluyor.

Sertan Şentürk
sertansenturk@gmail.com

María Nieves Rebolledo Vila, ya da sahne adıyla Bebe, dünyaya gözünü 1978’de İspanya’da açtı. Çocukluğunu ve gençliğini Endülüs’ün kuzeyi, Portekiz’in doğusunda kalan (İspanyollar’ın bile arada unuttuğu) Extramadura’da geçiren Bebe, kendi tabiriyle “ailesine ve yaşadığı yerin insanlarına bağlandı.” Güçlü karakterinde ve müziğinde bu geçmişinin izleri belli olan Bebe’nin, müziğe o zamanlardan beri bu kadar bağlı olmasının en büyük suçlusu ise büyük bir olasılıkla ikisi de halk sanatçısı olan anne ve babası. Onlar sayesinde muhtemelen müzikle tanışabileceği en erken yaşta tanışan Bebe’nin gençliği flamenko şarkıları, dansları ve gitarlarıyla geçti. 18’inde Madrid’e tiyatro okumaya giden ve bu arada devamlı müziğin içinde yer alan bu güney aksanlı ses için hayat 2003’te gelen bir albüm teklifiyle değişti.

İste bu teklifin sonucu olan Bebe’nin ilk albümü Pafuera Telarañas) (~ Örümcek Ağlarını Çıkarmak İçin), 2004’te çıktı. Hafif flamenko esintileriyle ve Bebe’nin güçlü vokalleriyle bezeli bu albüm, dinleyici tarafından birçok müzik listesinde ön sıralara taşındı. Bebe’nin kendi yazdığı sözleri ise bizlere mikrofonun arkasındaki duygusal ve güçlü bir kadını sunuyordu. Bebe, Malo’da Kötü [adam]), kendini kadınlardan üstün zanneden her erkeğe, aslında ne kadar zayıf ve aptal olduklarını haykırıyor; Ella’da (O [kadın]) ise kadınlar için en saf haliyle mutluluğun, güzelliğin ve çekiciliğin yine kendi içlerinde zaten var olduğunu anlatıyor. Bebe, bu yoğun sözleri paylaştığı turnelerin ardından ise inzivaya çekildi. Bizimse, ona Pafuera Telarañas’ın ardından tekrar kavuşabilmek için 5 yıl beklememiz gerekecekti.

İsmini unutturduğu zamanı kendini yenileyerek ve yazarak geçiren Bebe, 2008’de ilk albümde birlikte çalıştığı müzisyenlerle bir araya gelerek, (önceki albümün de prodüktörü olan) Carlos Jean’in hem prodüktör hem de müzisyen olarak lokomotifliğini yaptığı, 1 senelik oldukça uzun ve sancılı bir kayıt sürecine başladı ve ortaya harikulade bir albüm olan Y. (Ve nokta) çıktı. Bebe’nin muhteşem vokaliyle geriye döndüğü bu albüm,  aynı zamanda müzisyenler arasındaki mükemmel uyumu da ortaya koyuyordu. Albümdeki akustik yoğunluğun içinde özellikle Diego “Ratón” Pozo’un flamenko gitarı ile çaldığı akorların ve iç içe geçmiş üçlemeli ve dörtlemeli arpejlerin öne çıktığını söylemek yanlış olmaz.

Yine de, belki de bu albümün için en yalın haline ulaşmak için kendimizi ilk iki parçanın sözlerine bırakmamız gerekiyor. “Yerin 2 metre altında (gömülü) uyuyordum ve şimdi toprağın üstünde uyumaya karar verdim.” diye başlayan No + Llorá (~ Daha Fazla Ağlamak Yok), Bebe’nin dağları, çölleri ve şehirleri aştığı; telaşsızlığın içindeki dinginlikle ve tek başınalığının içindeki huzursuzlukla yüzdüğü; içinde yüzlerce şarkının patladığı yol seyahatlerini anlatıyor. Yerini bıraktığı Me Fui (Ayrıldım) ise Bebe özlemek için, yalnız kalmak için, geri dönmek için ayrıldığını açıklıyor. “Ellerin ellerin değilken, gözlerin uzaktayken, dediklerine sen bile inanmazken, odamda ya da kendimde boğulurken, ben ayrılırken,” bunların hepsi olurken “sana seslendiğimde neredeydin?” diye soruyor yanında uyuyan insana. Belki de kendi kendisiyle konuşuyor, örümcek ağlarından kurtulduğunu, geçmişe saplanmadığını düşünen geçmişteki Bebe’yle yüzleşiyor... Sonra, uzun suskunluğunun ardından (tekrar aynılarını yaşamak üzere) bir “ve” ile geri dönüyor. Lunaparktaki arabalar gibi iniş ve çıkışlarla seyreden, kendi deyimiyle “her parçası ayrı bir duygu yoğunluğu içeren,” bir saatin sonunda ise biriktirdiği sözlere ”nokta”yı koyuyor.

Abc by Bebe on Grooveshark

Gelelim Bebe’nin son albümü olan Un Pokito de Rocanrol’a (Birazcık Rock & Roll). Bu sene şubat ayında çıkan bu albüm, isminden de anlaşılacağı üzere ilk iki albümden biraz daha farklı bir sese sahip. Çoğunlukla rock, punk ve elektronik tarzda altyapılara sahip albümde, Bebe de rap’e yakın bir vokal ortaya koyuyor. Bu sebeple belki de beklentilerime biraz uzak bir albüm. Elbette ki bunu iyi ya da kötü anlamda söylemiyorum, bu kişisel bir tercih. Albümün en sevdiğim parçalarından ikisinin, altyapı ve/veya vokal yönünden önceki albümlerindeki daha yakın duran Mi Guapo (Yakışıklım) ve Tilin (Çınlama) olmasından bile bunun kişisel bir zevk meselesi oluğu anlaşılır sanırım. Öte yandan en beğendiğim parçanın yoğun rock ve elektronikler öğelerin kullanılan Abc olduğunu söylemeliyim. Ağır distortionla başlayan şarkının altyapısı parça sırasında sıklıkla kabuk değiştiriyor. Özellikle de 2:50 ve 3:18 saniyeler arasındaki (eski bilgisayar oyunlarının hediyesi) minimal estetiğe sahip altyapı, belki kısacık ama oldukça çarpıcı.

Bebe, sözleriyle, karakteriyle ve kendini ifade edişiyle, güçlü bir kadın ve aykırı bir ses. Bu haliyle, kendilerini mücadeleleri, yalnızlıkları, aşkları, yani aslında hayatlarıyla var etmiş her sanatçı gibi bizlerin hayatına da ayna oluyor. Belki ömürlerimizi titizlikle öğüten, hiç şaşmadan birbirlerini takip eden 24 saatlerden kurtulamıyoruz; ama geçen zamanla birlikte tüm Bebeler bizlere kendimizi kimsenin sevmeyi bilemeyeceği kadar güzel sevmemizi, rezilce yanlış olma hakkına layık olduğumuzu ama sonunda her zaman suyun üstünde çıkmamız gerektiğini hatırlatıyor.

  • Bu yazıyı yazarken İspanyolca'dan çevirilerde bana yardım eden Amaya Wehrli'ye teşekkürü borç bilirim.

Bu hafta...
2. Hafta
1. Hafta

 

 

 

 

Kategoriler

Şapgir