YETVART DANZİKYAN

Yetvart Danzikyan

KARDEŞÇESİNE

Annem de ergenlik çağında 6-7 Eylül pogromuna tanık olmuş. Bazen anlatırdı, Kumkapı Nişanca’daki evlerinin önünden geçen güruhun nasıl sokağın öbür ucundaki Rum kızların kaldığı öğrenci yurduna yöneldiğini. Sözü orada keser her seferinde, devamını getirmez. Ben de sormam. Orada kesmeyi tercih etmesi de çok şey anlatıyor.

Ahlat’taki fotoğraf Türkiye’deki mevcut siyasi durum hakkında çok şey anlatıyor. Eskiden ‘Kremlinoloji’ diye bir çalışma sahası vardı. Bizim de ‘Ahlatoloji’miz var artık.

Ümit Özdağ'ın paylaşımını okuyunca merak ettim. Acaba bir halk, başka bir halka karşı daha ne kadar kin ve düşmanlığa tahrik edilebilirdi? Ermenileri bu ülkede hedef göstermek o kadar kolay ki. Hele böylesi yalan yanlış dezenformasyonlarla. Adalet Bakanı’na sormak isterdim açıkçası...

Türkiye normalleşme sürecine bir ön koşul getiriyor ve bunu Ermenistan ile Azerbaycan arasında devam eden görüşmelere bağlıyor. Anlaşmadan Bakü ve Ankara’nın ne anladığını ise az önce tarif etmeye çalıştık. Böyle bir manzarada umutlanmalı mıyız veya ne kadar umutlanmalıyız?

Mesele sahipsiz hayvanlar üzerinden iktidarın güç gösterisi yapmasına dönüştü. Sahipsiz hayvanların yaşam hakkını savunanlar ‘şehirli ve elit’, tüm muhalefetin ve tüm uzmanların kabul edilemez bulduğu bu yasayı savunanlar ise ‘millet’ oldu.

Türkiye neredeyse her konunun bir şekilde birbirine bağlandığı bir ülke. Varlık Vergisi ile el değiştiren Emek ya da eski ismiyle Melek Sineması’nı yapan Rafael Alguadiş’in, Agos’un uzun yıllar faaliyet gösterdiği Osmanbey’deki Sebat Apartmanı’nı da yapan mimar-mühendis olması ve aynı Alguadiş’in Varlık Vergisi’nde yüklü miktarda vergi ödeyenler arasında olması, bu topraklarda Müslüman olmayanların başına gelenlere dair tarihsel bir hat çiziyor. Biz de Varlık Vergisi Kanunu’nun 11 Kasım 1942’de Meclis’ten geçmesinin yıldönümünde Rafael Alguadiş’in oğlu Jak Alguadiş ile tüm bu hikayeye dair bir söyleşi gerçekleştirdik. (Agos'ta 2017 yılında yayınlanmıştır)

Gökçek burada bir hinlik daha yapıyor, “TBMM’den acil bir kanun çıkartılmalı ve kişilerin gerçek kimlikleri nüfus cüzdanlarına işlenmeli” diyor. Bu saatten sonra hiçbir idarenin böyle bir yola gitmeyeceğini tahmin edebiliyorum ama Gökçek’in asıl istediği, bugüne kadar devlet tarafından gizli kapaklı yapılan fişlemelerin artık açık açık yapılması. Resmî bir fişleme yani.

Ermenistan üzerine düşeni yaptı ve sınırın kendi tarafındaki Margara (Alican) sınır kapısını yeniledi. Türkiye ise bu konuda hiçbir adım atmış değil. Neden? Açıkça söylenmiyor ama belli ki Türkiye Azerbaycan’ın da onayını bekliyor. Ya da belki şöyle demek daha doğru: Türkiye ve Azerbaycan Ermenistan’ın yeni tavizler vermesini bekliyor. Ermenistan ise vereceği kadar taviz verdiğini düşünüyor. Peki bu tavizler ne olabilir?

Fransa'da parlamento seçimlerinin ikinci turu geçtiğimiz Pazar günü yapıldı. Sol ittifak Yeni Halk Cephesi, seçimlerin galibi, ancak hiçbir ittifak Meclis'te çoğunluğu sağlayamıyor. İlk turun galibi aşırı sağcı Ulusal Birlik Partisi ise bu kez üçüncü sırada. Seçim sonuçları yeni bir hükümetin kolaylıkla kurulmasına imkan tanımıyor. Tabloyu Fransa’daki gelişmeleri yakından izleyen siyaseti bilimci ve Birikim dergisi yazarı Ahmet İnsel ile konuştuk.

28 Haziran’da Açık Radyo’nun duyurusuyla kamuoyuna yansıyan “Yayın durdurma ve para cezası” kararından sonra Açık Radyo hukuki olarak karara itiraz etti. Ancak bu süreçte 3 Temmuz’da RTÜK üyesi İlhan Taşçı X hesabından bir açıklama yaparak şöyle dedi: “RTÜK, Açık Radyo’nun lisansını iptal etti. Gerekçe, kurulun daha önce verdiği ‘toplumu kin ve düşmanlığa tahrikten’ 5 gün program durdurma cezasına uymayıp yayını sürdürmesi. Oysa yayıncı para cezasını ödemiş, ancak yayın kesmemiş. Bu durum yayıncı lehine yorumlanmalıydı” Karar gazetemiz yayına girerken henüz Açık Radyo’ya tebliğ edilmemişti. Radyo bu karar için de hukuki girişimlerde bulunacak. Lisans iptali kararı öncesinde radyonun avukatlarından Bahri Belen'e RTÜK’ün tutumu ile ilgili sorular yöneltmiştik.