YETVART DANZİKYAN

Yetvart Danzikyan

KARDEŞÇESİNE

Tüm bunların Mart ayında yapılacak yerel seçimleri hedeflediğini anlamak için siyaset erbâbı olmaya gerek yok. Erdoğan İstanbul ve Ankara’yı tekrar almak istiyor. Akşener ise muhtemelen AKP ve MHP’ye oy getiren milliyetçi argümanların ‘iş yaptığını’ gördü, CHP’yi hedefe oturtmanın bir ‘getirisi’ olduğunu hesapladı. Ancak İmamoğlu ve Yavaş için Altılı Masa’yı terk etmeyi göze alan Akşener’in, şimdi neden bu yolu seçtiğini izah edemediğini de görüyoruz.

Bu durumda ne yapmalı? “Bu zaten okulları birleştirme planının parçası” deyip bu durumu geçiştirmeli mi, yoksa en küçük bir risk varsa bile bu riski bertaraf etmek için güçlendirme konusunda hemen harekete mi geçmeli? Herhâlde ikincisi. Ancak bu durumda yine başa dönüyoruz. Parayı kim verecek, güçlendirmeye geçmeyi bekleyen okullar ne yapacak?

İktisat çevrelerinde görüşleri dikkatle takip edilen, MIT’de ekonomi profesörü Daron Acemoğlu yeni kitabı vesilesiyle Türkiye’deydi. Acemoğlu’nun, meslektaşı Simon Johnson ile birlikte kaleme aldığı “İktidar ve Teknoloji: Bin Yıllık Mücadele” başlıklı çalışma, Doğan Kitap’tan çıktı. Kitap bilhassa yapay zekanın ve teknolojinin günümüz dünyasındaki etkilerini, devletlerin ve şirketlerin yapay zekayı nasıl kullandığını, teknolojinin insanlık için nasıl bir gelecek çizebileceğini mercek altına alıyor. Bir grup gazeteci olarak Acemoğlu ile yeni çalışması üzerine konuştuk, ancak Türkiye ekonomisi hakkındaki değerlendirmelerini sorma fırsatı da bulduk.

Tüm bunlar tamam ama tabloda bir eksiklik var sanki. O da, yıllardır içinde bulunduğumuz ‘kaba güçle sonuç alma’ mantığının ne yazık ki yerleşmiş olması. Ya da şöyle diyelim: Şiddet sadece futbolda mı var? İnsan, ister istemez, hekimlerin yıllardır maruz kaldığı vakaları hatırlıyor. Hekimler feryat ederken hükümet çevrelerinde uzun süre bir sessizlik vardı. Ve saldırganlar bunu neredeyse bir onay gibi görmeye başlamışlardı.

Yaşı yetenler Banker Kastelli krizini hatırlar. 1980 sonrası girdiğimiz liberal ekonomi furyasında birdenbire yüksek faiz vaadeden bankerler ortaya çıkmıştı. Bunların en önde geleni Banker Kastelli’ydi. Ünlü oyuncuların rol aldığı reklam filmleriyle piyasadan yüklüce para topladılar.

Hrant Dink cinayetinin faili Ogün Samast’ın cinayetten 16 yıl 10 ay sonra tahliye edilmesi, kamuoyu vicdanının yanı sıra yargısal anlamda da tartışılıyor. Samast hakkında, tahliyeden sonra, geçtiğimiz hafta, “örgüte üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işlemek” suçlamasıyla yeni bir iddianame düzenlendi. Öte yandan Samast ve arkadaşları için “örgüt üyeliği” suçlaması zaten talep edilmiş ancak bu suçlama, isnat ettiği TCK maddesi nedeniyle zaman aşımına uğramıştı. Gelişmeleri ve süreci Dink Ailesi avukatlarından Hülya Deveci ile konuştuk.

Tartışılacak elbette çok şey var ama şu notu da düşmekte fayda var: Diyelim ki, AKP ve medyasının dediği gibi Yargıtay da Anayasa Mahkemesi de, eşit konumdaki birer üst mahkeme. İyi ama bu durumda Yargıtay’ın yanılmazlığı nereden geliyor? Nihayetinde Hrant Dink’i mahkûm eden de Yargıtay değil miydi?

Gazetemiz yazarı Prof. Dr. Baskın Oran’ın, Prof. Dr. Ali Dayıoğlu ile birlikte kaleme aldığı “100. Yılda Lozan İhlalleri: Yunanistan ile Türkiye, Azınlıklar ve Ege” başlıklı çalışma geçtiğimiz aylarda Alfa Yayınları’ndan çıkmıştı. Oran ile kitaptan yola çıkarak hem Lozan tartışmalarına hem de azınlıkların haklarının nasıl ihlal edildiğine yakından baktık.

Türkiye'nin yakın tarihi üzerine çalışmalarıyla bildiğimiz Taner Akçam'ın "Yüzyıllık Apartheid/1918-1923 Türkiyesi: Bağımsızlık ve Apartheid Rejiminin İnşası" başlıklı kitabı geçtiğimiz aylarda Aras Yayıncılık tarafından yayınlandı ve kısa sürede ikinci baskısını yaptı. Akçam ile kitabından yola çıkarak "Apartheid" olarak tanımladığı, Cumhuriyet rejiminin azınlıklarla ilgili politikalarına yakından baktık. Pek çok konu başlığını içeren söyleşimizin ikinci ve son bölümünü yayınlıyoruz

Bilhassa 2015 sonrasına damga vuran Türkçü-İslamcı siyasetler de (Ayasofya’nın camiye çevrilmesini burada hatırlamak gerekir) azınlıkları yine tedirginlik içinde yaşamaya sevk etti. Her şeyin pamuk ipliğine bağlı olduğu belliydi. Somut örneklere gelecek olursak, Türkiye Ermenileri açısından Patrik seçimini burada saymak gerekir.