Yeni bir siyasi iklimle karşı karşıya olduğumuz muhakkak. Önümüzdeki dönemin muhalefet lideri gözüyle bakılan Ekrem İmamoğlu hem seçimi net biçimde kazandı, hem de İBB Meclisi’nde çoğunluk artık CHP’de. Dolayısıyla bir yargı operasyonuna uğramazsa bir dahaki seçimlerde cumhurbaşkanı adayı olması artık neredeyse kesin. Peki bu yeni siyasi iklimde AKP, daha doğrusu Erdoğan ne yapacak?
31 Mart yerel seçimleri muhalefetin galibiyetiyle sonuçlandı. İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, AKP adayı Murat Kurum’a anketlerde dahi öngörülemeyen bir fark atarak yeniden başkan seçildi. Ankara’da Mansur Yavaş da kayda değer bir oy farkıyla yeniden başkan. Keza İzmir de sürprize izin vermedi.
Ancak en az bunlar kadar önemli olan, CHP’nin artık İç Ege ve bazı Karadeniz kentlerinde de yeni başkanlıklar kazanmış, daha doğrusu buraları AKP’den almış olması. Adıyaman, Afyonkarahisar, Amasya, Bartın, Giresun, Kastamonu, Kırıkkale, Kilis, Kütahya, Uşak ve Zonguldak artık CHP’de. Yani seçim geceleri görmeye alıştığımız Türkiye haritası artık değişti. CHP’yi temsil eden kırmızı kentler Türkiye’nin iç bölgelerinde de var artık.
Tüm bunların ötesinde, CHP çok uzun yıllar sonra artık birinci parti. AKP ise ikinci... Şimdi sadece köşe yazarları ve siyaset bilimciler değil, toplumun siyasetle ilgili olan ya da olmayan tüm kesimleri bunun nasıl olduğunu tartışıyor, doğal olarak.
İlk akla gelen, elbette ekonomi. Kriz, uzun süredir dar gelirlileri nefessiz bırakmış durumda. Peki ama 2023’te niye böyle olmadı? Buna kesin bir yanıt vermek zor ancak muhtemelen 2023’ün Mayıs ayında kriz en çok büyük şehirleri, buraların orta sınıfını sarsmıştı. Şimdi artık Anadolu’da, büyük kentlerdeki kadar harcaması olmayan dar gelirliler de yüksek enflasyonun pençesi altında ve 2023 öncesinde atılan adımların (EYT, emekli zammı, sosyal yardımlar) devamı gelmedi.
Bir başka etken ise İmamoğlu rüzgârı ve eşitsiz siyasi kampanya. AKP’nin İstanbul’a 17 bakanla çıkarma yapması, medyanın büyük bölümündeki CHP ambargosu, İmamoğlu’nu ‘haksızlıklara karşı savaşan siyasetçi’ konumuna sürükledi muhtemelen. Ayrıca geçen beş yıllık dönemde İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin genel itibariyle olumlu işler yaptığını söylemek gerek.
Seçmen profili de gitgide değişiyor, her yıl yeni kuşaklar geliyor. Kim bilir, belki de genç kuşak gitgide AKP’den uzaklaşıyordur.
Ama bunları söylerken yine de bazı unsurları akılda tutmak lazım. Evet, katılım düşüktü mesela. Sandığa gitmeyenlerin AKP seçmeni olması muhtemel, net bir hüküm veremesek de.
Beri yandan, aşırı sağın yükselişi belki durulur gibi oldu ama gücünü korudu. Muhalif kamuoyu Yeniden Refah Partisi’nin AKP’den oy yontmasını sevinçle karşılasa da YRP’in söylemleri pek de ‘özgürlük’ yanlısı değil. Zaten Sivas, Yozgat, Tokat, Urfa, Erzurum, Erzincan gibi kentler hâlâ ‘koyu sağ’ bir tonda.
Yine de yeni bir siyasi iklimle karşı karşıya olduğumuz muhakkak. Önümüzdeki dönemin muhalefet lideri gözüyle bakılan Ekrem İmamoğlu hem seçimi net biçimde kazandı, hem de İBB Meclisi’nde çoğunluk artık CHP’de. Dolayısıyla bir yargı operasyonuna uğramazsa bir dahaki seçimlerde cumhurbaşkanı adayı olması artık neredeyse kesin.
Peki bu yeni siyasi iklimde AKP, daha doğrusu Erdoğan ne yapacak? Kampanya döneminde cumhurbaşkanlığı için “Bu son dönemim” demişti. Evet, son dönemiydi, ama bunu niçin vurgulama ihtiyacı görmüştü? Bu anlaşılamadı. O zamanlar AKP’li isimler ve MHP Genel Başkanı Bahçeli “Hayır, gidemezsin” dediler ve erken seçim kartını öne sürdüler. Oysa seçim gecesi Erdoğan’ın yaptığı konuşma pek erken seçimi işaret eder gibi değildi. Ancak elbette siyasete dengeler her an değişebilir.
Bundan da önemlisi, Kürt illerinde olanlar. Yıllarca süren kayyım politikasından sonra, HDP’nin yerine kurulan DEM Parti, Kürt siyasi hareketinin güçlü olduğu illerde belediyeleri geri aldı.
Ama seçimden iki gün sonra bir baktık ki yüzde 55’in üzerinde bir oyla Van Belediye Başkanı seçilen Abdullah Zeydan’ın daha önce kazandığı ‘memnu haklar’ı, seçimden hemen önce geri alınmış. İl Seçim Kurulu, başkanlığı ikinci sıradaki AKP adayına verdi.
Demokrasi ve hukukun kabul edemeyeceği bu duruma karşı sadece DEM Parti değil CHP ve demokratik kitle örgütleri de tepki gösteriyor. Ve seçmenler de. DEM Parti itirazını yaptı ama Kürt seçmenlere “Sizin oyunuzun kıymeti yok” mesajı iktidar tarafından bir kez daha verildi bile.
Erdoğan ve AKP ile iç içe geçen devlet ne yapacak, diyorduk. En iyi bildiği şeyi yapıyor, Kürt coğrafyasını allak bullak ediyor, Batı’yı tekrar hizaya sokmak için. 2015’teki senaryonun benzeri yani. Bu kez süreç nasıl ilerleyecek, göreceğiz.
Not: Bu yazı bittikten sonra, gazetemiz baskıya girerken aldığımız habere göre YSK Van’da yanlıştan döndü ve Zeydan’a mazbatasının verilmesine karar verdi. Bu iki günde tam olarak ne olduğunu herhalde ilerleyen günlerde anlayacağız.