Ahlat’taki fotoğraf Türkiye’deki mevcut siyasi durum hakkında çok şey anlatıyor. Eskiden ‘Kremlinoloji’ diye bir çalışma sahası vardı. Bizim de ‘Ahlatoloji’miz var artık.
AKP iktidarında Malazgirt Savaşı'yla ilgili kutlamalara ayrı bir önem veriliyor, bildiğiniz gibi. Okul kitaplarında “Türklerin Anadolu’ya girişi” diye öğretilen savaş, Selçuklu orduları ile Bizans arasındaki bir muharebeydi. Bu savaş Türkiye’de ‘zafer’ olarak kutlanıyor.
İslamcı ve milliyetçi kesim Malazgirt’e özel bir önem verir zaten, eskiden beri, bunu biliyoruz. Ancak son yıllarda bu vurgu daha da arttı. Bunda belli ki muharebenin yıldönümünün 30 Ağustos’tan hemen önceye denk gelmesinin payı vardır. Yani laiklerin ve ordunun 30 Ağustos’una karşı muhafazakârların ve milliyetçilerin 26 Ağustos’u.
Son yıllarda Cumhurbaşkanı Erdoğan ve onunla beraber hareket eden sağ partiler Bitlis Ahlat’a gitmeyi ve oradaki Selçuklu mezarları önünde görüntü vermeyi âdet hâline getirdiler. Ahlat bu açıdan özel bir anlam kazandı. Erdoğan ayrıca Ahlat’ta bir de yazlık köşk yaptırdı.
Bu seneki tablo ise epey bir tartışma yaratı. Törenlerden bir gün önce Erdoğan, tarihî Selçuklu mezarlığını ziyaret etti. Erdoğan’a, Millı Savunma Bakanı Yaşar Güler, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, BBP Genel Başkanı Mustafa Destici, HÜDA PAR lideri Zekeriya Yapıcıoğlu, Hava Kuvvetleri Komutanı Ziya Cemal Kadıoğlu ve Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Ercüment Tatlıoğlu da eşlik etti. Topluca, mezarlarda fotoğraf çektirdiler.
Burada herhâlde en dikkat çekici olan, HÜDA PAR lideri Zekeriya Yapıcıoğlu’nun Hava Kuvvetleri Komutanı Ziya Cemal Kadıoğlu ve Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Ercüment Tatlıoğlu ile aynı karede bulunmasıydı.
Fotoğraf bağımsız ve muhalif medyada çokça tartışıldı: Hizbullah örgütünün siyasi yelpazedeki devamı olarak görülen HÜDA PAR genel başkanı ile kuvvet komutanları aynı kareye nasıl girerdi? Yersiz bir soru değil bu, zira Hizbullah 90’larda bölgeyi cehenneme çeviren oluşumlardan biriydi. Radikal İslamcı Kürt bir örgüt olarak (derin devletin desteğiyle PKK’ya karşı kullanıldığı yaygın bir görüş olsa da) eski Diyarbakır Emniyet Müdürü Gaffar Okkan suikastının faili olarak biliniyordu.
Bu durumda kuvvet komutanlarının Yapıcıoğlu ile aynı karede bulunması tuhaf değil miydi? Evet, tuhaftı elbette, ancak Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nde hiçbir şey tuhaf değil. Erdoğan’ın da bir ara şikâyet ettiği gibi, bu sistemde yüzde 50+1 için en küçük partiler bile kritik hâle geliyor. Erdoğan için bu açıdan HÜDA PAR’ın desteği önemliydi. Aynı 2023 seçimleri öncesinde CHP lideri Kılıçdaoğlu’nun aşırı sağcı Ümit Özdağ ile ittifak anlaşması yapması gibi.
Bu fotoğrafın basına yansımasından bir gün sonra ise tören vardı. Sahneye peş peşe protokol davet edildi. Medyaya yansıyan haberlere göre Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Ercüment Tatlıoğlu, Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Selçuk Bayraktaroğlu, Hava Kuvvetleri Komutanı Ziya Cemal Kadıoğlu ve Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Ali Çardakçı, Yazıcıoğlu’nun bulunduğu platforma çıkmadı.
İletişim Başkanlığı bu kez bir açıklama yaptı. Dendi ki “Bazı basın yayın organlarında yer alan ‘Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Malazgirt’teki konuşmasının ardından kuvvet komutanları, davet edilmelerine rağmen sahneye çıkmadılar’ iddiası doğru değildir. Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın Malazgirt Zaferi’nin yıldönümü etkinliğindeki konuşmasının ardından, protokol sahneye davet edilmiştir. Kuvvet komutanlarımızın da sahneye çıktığı, ancak sahnenin uzunluğu nedeniyle görüntüler kaydedilirken kadrajın dışında kaldıkları tespit edilmiştir.”
Öyle mi gerçekten, bilemiyorum. Nasıl bir kadrajdı, onu da anlamak zor. Ancak sonuç olarak Ahlat’taki fotoğraf Türkiye’deki mevcut siyasi durum hakkında çok şey anlatıyor.
Öncelikle, milliyetçi-İslamcı koalisyonunun iktidarını devam ettirebilmek için bu tür simgelere epey ihtiyacı olduğunu. Bu koalisyonda aslına bakılırsa ‘herkes’e yer olduğunu. Ve milliyetçiliğin bu ülkede şöyle ya da böyle, her zaman iş gördüğünü.
Eskiden ‘Kremlinoloji’ diye bir çalışma sahası vardı. SSCB’nin kapalı ve bürokratik bir rejim olarak varlığını sürdürdüğü yıllarda zafer ya da devrim yıldönümü geçitlerinde kimin Sovyet liderinin yanında yer aldığına; bir yıl hemen yanındaysa sonraki yıl biraz daha uzaklaşmasının, ya da iki yıl sonra ortadan yok olmasının ne anlama geldiğine kafa yorardı Batılı gazeteciler ve buradan Moskova’daki dengeler üzerine bir analiz yapılırdı.
Bizim de ‘Ahlatoloji’miz var artık, diyebiliriz belki de. Bakalım gelecek yıl Ahlat’ta kareye kimler girecek.