Türkiye normalleşme sürecine bir ön koşul getiriyor ve bunu Ermenistan ile Azerbaycan arasında devam eden görüşmelere bağlıyor. Anlaşmadan Bakü ve Ankara’nın ne anladığını ise az önce tarif etmeye çalıştık. Böyle bir manzarada umutlanmalı mıyız veya ne kadar umutlanmalıyız?
Türkiye ile Ermenistan arasındaki, bir yere varıp varmayacağı belli olmayan, bir yere varmasını umduğumuz normalleşme sürecinde geçen hafta önemli bir buluşma oldu.
İki ülkenin normalleşme sürecindeki temsilcileri Serdar Kılıç ile Ruben Rubinyan sınırda bir araya geldi. Fotoğraf hayli sembolikti ve yankı da yarattı.
Buluşma sonrasında yapılan açıklamalar da olumluydu.
Rubinyan sosyal medya hesabından şunları söyledi:
“Sayın Serdar Kılıç ile Ermenistan-Türkiye sınırında güzel bir toplantı yaptık. Daha önce varılan anlaşmaları yeniden teyit ettik ve ülkelerimiz arasındaki demiryolu bağlantısının işleyişini sağlayacak teknik gerekliliklerin değerlendirilmesi de dâhil olmak üzere yeni güven artırıcı önlemler üzerinde anlaştık.”
Rubinyan’ın “daha önce varılan anlaşmalar”dan kastı, kara sınırının üçüncü ülke vatandaşlarına ve diplomatik pasaportu olanlara açılması. Bu konuda neredeyse iki yıl önce anlaşmaya varılmıştı. Ancak, Ermenistan sınırın kendi tarafındaki kapısını yenilerken, Türkiye hiçbir adım atmadı.
Bu konuya daha önce de değinmiş, Türkiye’nin aslında Azerbaycan’ın bir tür onayını ya da olurunu beklediğini söylemiştim.
Zira Ermenistan ile Azerbaycan arasında bir barış anlaşması süreci var. Büyük bir ilerleme olduğu söylenemez. Azerbaycan ve Türkiye hâlâ Zangezur Koridoru konusunda ısrarlı. Bilindiği gibi Türkiye ve Azerbaycan, Nahcivan’ı Azerbaycan’a bağlayacak ve Ermenistan kontrolünde olmayacak bir koridor talep ediyor. Ermenistan ise kendi topraklarından geçecek, ancak kendi kontrolünde olmayacak bir koridora mantıken karşı çıkıyor ve ‘Barış Kavşağı’ alternatifini sunuyor.
Azerbaycan’ın başka talepleri de var. Aliyev rejimi, örneğin, Ermenistan’ın anayasasının da değiştirilmesini ve Dağlık Karabağ’a yönelik atıfların anayasadan kaldırılmasını talep ediyor. Bakü yönetimi, Ermenistan’ın bir bölümünden ‘Batı Azerbaycan’ diye bahsetmeyi de sürdürüyor.
Yani Ermenistan, Azerbaycan’la barış anlaşmasını ilerletmeye niyetli ve Türkiye ile normalleşme sürecini tamamlamaya istekli olsa da Ankara ve Bakü’den bu tutumunun karşılığını alamıyor.
Üstelik Rubinyan ve Kılıç’ın son buluşmasından sonra “İki temsilci, ülkeleri arasındaki tam normalleşme nihai hedefine ulaşmak için herhangi bir ön koşul olmaksızın normalleşme sürecini sürdürme konusundaki mutabakatlarını yeniden vurguladılar” gibi bir açıklama yapılmasına rağmen.
Bu konuda aslında en net açıklamayı Türkiye Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Sabah gazetesine yaptı; şunları söyledi:
“Azerbaycan ile Ermenistan arasında devam eden görüşme trafiği var. Bunun olumlu sonuçlanmasına yönelik senaryomuzu hazırlamamız lazım. Şu anda yürüyen faaliyetler o yönde. Tamamlanması durumunda olumlu senaryoyu devreye sokarız. Yani sınır kapımızı açabiliriz.”
Özetle, Türkiye normalleşme sürecine bir ön koşul getiriyor ve bunu Ermenistan ile Azerbaycan arasında devam eden görüşmelere bağlıyor. Anlaşmadan Bakü ve Ankara’nın ne anladığını ise az önce tarif etmeye çalıştık.
Böyle bir manzarada umutlanmalı mıyız veya ne kadar umutlanmalıyız? İki ülke arasında diplomatik ilişkiler kurulmasından ve sınırın açılmasından yana olduğumuzu defalarca söyledik.
Ancak Ermenistan yönetimini daha da taviz vermeye zorlayacak bir dayatma politikası yürütüldüğünde, bundan bir ‘normalleşme’ sonucu çıkmıyor. Daha çok, Paşinyan yönetimini ve Ermenistan’ı köşeye sıkıştırma politikası çıkıyor.
Şu örneği daha önce de anımsatmıştım: Türkiye ile Yunanistan arasında da hem geçmişten, hem de mevcut durumdan kaynaklanan yığınla sorun var. Ancak diplomasi sürüyor, iki ülkenin karşılıklı temsilcilikleri açık, sınır da açık.
Ermenistan’la böyle bir denge niçin kurulamıyor? Bu sorununun yanıtını herhâlde Ermenistan’dan çok Türkiye’de ve Türkiye’nin devlet aklında aramak lazım.
Not: Yazı yayınlandıktan sonra Azerbaycan Cumhurbaşkanı'nın özel temsilcisi Elçin Amirbayov, "koridor" meselesinin anlaşma sonrasına bırakılabileceğini söyledi. Azerbaycan'ın Anayasa talepler ise hâlâ masada. Gelişme, gelişmedir diye bakalım.