YETVART DANZİKYAN
'MİT boyutunun soruşturulması bütünlüklü yargılama için gerekli'
"Başbakanlık Teftiş Kurulu üyeleri görüşmede Hrant Dink cinayeti ile ilgili ‘kırıntı’ bilgi talebinin dahi karşılanmadığını zira MİT Trabzon Bölge Başkanı’nın ‘Kırıntı sizi fırına götürür’ şeklinde yanıt verdiğini doğruladılar."
Hrant Ahparig’e 12. yıl raporu
Diyarbakır demişken. Surp Giragos Kilisesi ve çevresine giriş çıkış hala yasak. Hançepek diye bir mahalle kalmadı, dümdüz edildi. Kilise’nin şu an ne halde olduğunu bilmiyoruz, ama ziyarete kapalı olmasına rağmen epey tahrip edildi, kıymetli objeler çalındı. Bunun nasıl olabildiğini açıklamıyor bile, yetkililer.
‘Türkiye’nin Suriye’de manevra alanı kalmıyor’
Suriye’de özellikle kuzey bölgesinde gelişmeler hızlandı. ABD’nin bölgeden çekileceğini açıklaması, Türkiye’nin bölgedeki YPG’ye yakın Kürt oluşumunu kastederek “Fırat’ın doğusuna gireceğiz” demesi, ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı Bolton’un Kürtlerin güvenliği için Türkiye’den güvence talep etmesi ve Türkiye’nin buna tepkisiyle neredeyse tüm dünyanın gözü tekrar bu bölgeye çevrildi. Uzun yıllar Halep’te yaşamış olan gazeteci Vahakn Keşişyan son durumu Agos için değerlendirdi.
Avukat Erdal Doğan can güvenliğinden kaygılı
Malatya Zirve Katliamı davası müdahil avukatlarından, Dink Cinayeti Davası’nda da müdahil avukatlık yapmış isimlerden Erdal Doğan geçtiğimiz hafta barosunu ziyaret eden şüpheli kişilerin fotoğraflarını yayınlayarak can güvenliğinin tehlike altında olduğunu duyurdu. Doğan sonrasında savcılığa suç duyurusunda da bulundu. Avukat Erdal Doğan ile aldığı tehditleri ve yaşanan süreci konuştuk.
‘Kendini inkara zorlanmamış bir Ermeni varlığı son yüz yılda hiç mümkün olmadı’
Talin Suciyan’ın geçtiğimiz haftalarda Aras Yayınları’ndan çıkan “Modern Türkiye’de Ermeniler/ Soykırımsonrası Toplum, Siyaset ve Tarih” başlıklı kitabına dair sohbetimiz bu hafta da sürüyor. Konuşacak o kadar çok konu vardı ki, iki haftaya ancak sığdırabildik. Bu son bölümde Ermeni basınının Türkiye’deki iktidar ile ilişkilerini, muhalif basın ve entelijensiya açısından 1940’ların nasıl geçtiğini, Zaven Biberyan’ın Ermeni basın tarihinde çok özel bir yeri olan “Al gı pave” (Yeter artık) yazısını konuştuk. Bu arada bir de hatırlatma: Talin Suciyan’ın Modern Türkiye’de Ermeniler (The Armenians in Modern Turkey) ve Lerna Ekmekçioğlu’nun Recovering Armenia adlı kitabı merkezi ABD’de bulunan Society of Armenian Studies/ Ermeni Araştırmaları Birliği’nce 2015-17 yılları arasında “sıra dışı kitap” ödülüne layık görüldü.
2018 biterken, tehlikeli oyunlar
İktidar çok tehlikeli oyunlar oynuyor. Hazzetmediği, kendi seçmeni olmayan insanları yargı ya da açıklamalar yoluyla kendi seçmenine hedef gösteriyor, seçmeninin şiddet içeren gösteri ve tehditlerini mesele olarak görmüyor, hatta bunları teşvik ediyor.
‘Ermeni idaresinin akamete uğratılmasında 103 yıl sonra en dip noktadayız’
Talin Suciyan’ın ‘The Armenians in Modern Turkey: Post-Genocide Society, Politics and History’ adlı kitabı ‘Modern Türkiye’de Ermeniler: Soykırımsonrası Toplum, Siyaset ve Tarih’ başlığıyla ve Ayşe Günaysu’nun çevirisiyle Aras Yayınları’ndan çıktı. Kitap soykırım sonrasında Ermenilerin bir inkar siyasetinin hayli güçlü olduğu yıllarda yaşadıklarına ve bu inkar siyasetinin hangi temeller üzerine inşa edildiğine odaklanıyor. Ve bunun dönemin Ermenice ve Türkçe kaynaklardaki yansımalarını da izliyor. Halen Münih, Ludwig-Maximilian Üniversitesi’nde çalışmalarını sürdüren Suciyan ile kitabını ve 1915 sonrası Ermenilerin hayatını konuştuk.
Gazetecinin hedef gösterilmesi
Erdoğan ve AKP bu intikam siyaseti olmadan iktidarlarını sürdüremeyeceklerini düşünüyor olmalılar. Kendi başına bile tehlikeli olan bu siyasetin bizi getirdiği yer ise, anayasal bir hak olan ‘protesto’nun suç, AKP rejiminin destekçileri dışında kalanların ise sokağa çıktıkları anda şiddete maruz kalması meşru insanlar haline getirilmesidir. Yani aslında Portakal’ın şahsında tehdit edilen, AKP’li –ve MHP’li– olmayan herkestir.
Hukuk sistemimize güven her gün artarken (ya da devlet vatandaşına tuzak kurar mı?)
Şu soruyu sormak gerekir: Devlet vatandaşlarını tuzağa düşürür mü? Önder de Demirtaş da bütün faaliyetlerini devletin başlattığı bir çözüm süreci çerçevesinde yaptılar, bu konuda attıkları her adımdan hükümetin de devletin de haberi vardı.