31 Mart Yerel Seçimleri sonrası yaklaşık 20 gün süren “yeniden sayım” sürecinin nihayet bitmesiyle CHP’nin İstanbul adayı Ekrem İmamoğlu mazbatasını aldı. Devir teslim töreni de gerçekleşti. Artık resmen İstanbul Belediye Başkanıdır. İl seçim Kurulu’na teslim edilen tutanaklara göre İmamoğlu 13 bin 729 oy farkla seçimi kazanmış görünüyor. Ancak tabii herkesin kafasında bir soru: Bundan sonra?
Bu soru elbette yersiz bir soru değil. AKP İstanbul’u kaybedeceği belli olduktan sonra hem mazbatanın teslimi, hem de oyların yeniden sayım sürecini geciktirmek için her yola başvurdu. Nihai durumu belirleyecek Maltepe’deki oy sayımın gecikmesi için her türlü yöntem denendi. Hatta kargaşa bile çıkarıldı. Son gün AKP Maltepe için YSK’ya iptal başvurusunda bulunurken MHP, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı ve Maltepe İlçe Belediye Başkanlığı seçimlerinin iptali istemiyle YSK'ya başvurdu.
Ancak 17 Nisan Çarşamba günü itibariyle İmamoğlu mazbatasını almış vaziyette. Geride tüm bu itirazlarla birlikte AKP’nin İstanbul seçiminin iptaline yönelik “Olağanüstü İtiraz”ı var. Ve tabii her gün televizyonlara çıkıp saatlerce konuşan AKP Genel Başkan Yardımcısı Ali İhsan Yavuz.
Öyle görünüyor ki bu açıklamalar devam edecek ve AKP ile MHP, YSK üzerinde büyük bir baskı kuracaklar. Bu aşamadan sonra YSK’nın AKP’nin İstanbul seçiminin iptaline yönelik itirazını yanıtlamasını bekleyeceğiz. Bunun ne kadar süreceği konusunda öngörüde bulunmak zor. Bir hafta,10 gün ya da daha uzun bir süre alması da ihtimal dahilinde zira hatırlanacağı gibi AKP bu yenileme talebine –içeriği tartışmalı bulunan- üç bavul dolusu evrakla gitmişti.
Ancak tabii şurası artık belirgin bir şekilde ortada. AKP’nin dile getirdiği itirazların çoğu ikna edici bulunmadığı gibi AKP adına konuşan Ali İhsan Yavuz’un “KHK’lılar oy kullanamaz” gibi çıkışları da hukuku eğip bükmenin nerelere kadar varacağını gösteriyor. KHK, adı üstünde, Kanun Hükmünde Kararname. Yani bir mahkeme kararı değil. İktidarın OHAL dönemindeki tasarrufuyla haklarında işlem yapılmış insanlar. Bu insanların önce seçilme hakları (bence hukuksuz biçimde) ellerinden alındı, şimdi de seçme hakları tartışmaya açılıyor.
Bunların da ötesinde genel olarak manzara artık AKP’nin kazanamadığı bir seçimde iktidarı bırakmamak için her şeyi yapacağı yönünde. Bu bir anlamda AKP’nin iktidara geldikten sonra daha bir kuvvetle dile getirdiği “Yeter Söz Milletin” anlatısının da sonuna geleceğimizi gösteriyor. Hatırlanacaktır AKP Demokrat Parti’nin Tek Parti dönemini bitiren seçim sloganını kendine şiar edinmiş ve sandıktaki sonuçların devlet eliyle hükümsüz kılınması döneminin artık sonuna gelindiğini savunmuştu.
Şimdi İstanbul seçimlerinin böylesi taktiklerle tartışmaya açılması bir anlamda rollerin değiştiğinin de göstergesi olacak. Artık “halkın iradesi”ne ipotek koyan, tüm devlete hakim güç rolünü AKP üstlenmiş olacak.
Bunların da ötesinde İstanbul seçimlerinin iptal edilmesi elbette daha derin kırılmalara yol açacaktır. Ülkenin belki de büyük bir kesimi seçimlere olan inancını yitirecek ve bu durum ülkede zaten varolan karamsarlık bulutlarının daha da yoğunlaşmasına neden olacaktır.
Dolayısıyla YSK’nın vereceği karar kritik önemde. YSK elbette ki eldeki belgelere göre karar verecektir. Ancak şunu söylemek gerekir ki, YSK her şeyden önce seçim öncesinde seçmen listelerine dair verdiği güvenceler çerçevesinde bir karar vermek durumundadır.
Son yıllarda Türkiye’nin üzerine çöken karamsar atmosferden çıkma ve “normalleşmeye” başlama imkanımız var. Umalım ki heba edilmesin.