Şu Çılgın Turgut Özakman

Levent Özata bu hafta, şapgir’e Turgut Özakman’ı alıyor konuk olarak. Asıl çıkışını hayatını verdiği tiyatro yazarlığıyla değil, hobi olarak yaptığı “tarih araştırmaları”yla yapan Özakman’ın “çılgınlıklarını” aktarıyor bize.

Levent Özata
levozata@gmail.com

Kim demiş savaş her zaman yıkıcıdır diye. Halt etmiş. Savaş çoğu zaman irili ufaklı ülkeler kurar şirin şirin. Dünya aleme ilan eder bu ülkelerin varlığını. Hem sadece bununla sınırlı değil. Savaş bu, kimliğinizi kurar, bazen birini çıkartır ötekini giydirir ama kimliksiz kalınmaz en nihayetinde. Dahası da var. Savaş kültürler yaratır, edebiyatı zenginleştirir, müzik kulağını genişletir, tiyatroyu kimi zaman kurup büyütür, filmler çeker, kitaplar yazar, resim çizer, çoğu zaman da coşkulu bir şiirle bitirir işini. Siz hâlâ savaşın kötü bir şey olduğuna inanıyor musunuz?

Turgut Özakman inanmayanlardan. Kolay değil senelerce tiyatro yazarlığı yaptıktan, gençliğe eğitici-öğretici oyunlar yazdıktan sonra bir savaş tarihi romanıyla ünlü olmak. Nasıl minnettar olmasın savaşa Özakman?

Savaş sırasında başkent olan Ankara’da, 1930 yılında dünyaya geldi. Hep tiyatrocu olmak istiyordu belki ama hukuk okudu. Bir süre de avukatlık yaptı. Savaş sonrası yeni yeni toparlanan Köln’e gitti, dramaturji eğitimi aldı. Sonra Ankara’ya döndü. Devlet tiyatrolarında çalışmaya başladı. Sonra TRT ve gene Devlet Tiyatroları... Bütün bunlar olurken oyunlarında çok kullandığı gençliği unutmadı, Ankara Üniversitesi’nde tiyatro dersleri de verdi.

Ama esas patlamasını hayatını verdiği tiyatro yazarlığıyla değil, hobisi olan ‘tarih araştırmaları’yla yaptı. 2005 yılında şu Türkleri çılgın ilan etti, sonra onları Çanakkale’de diriltti, sonra mucizeler yarattı, son olarak da Kıbrıs’a çıkarttı. Böylece tarihin sadece tarihçilere bırakılamayacak kadar ‘ciddi’ bir iş olduğunu da kanıtlamış oldu.

Çelişkiler adamıdır Turgut Özakman. Halit Refiğ’in Yorgun Savaşçı filminin yakılmasının altına imza atar, ama bir kopyasını da kendine saklamayı vicdan bilir. Sonradan bir duyarsınız ki, 1966 yılında yazdığı Duvarların Ötesi oyunu gizli gizli sosyalizm propagandası yapıyor diye hüküm giymiş. Her nasıl olduysa 1980’den sonra kendisi kültür-sanat bürokrasisin basamaklarını bir bir çıkarken, oyunu da ordunun tavsiye ettiği eserler arasına girmiş.   

Amatör tarihçiliğin popüler halini büyük bir ciddiyetle yaptı, hâlâ da yapıyor. Sahte tarihçilerden de nefret ediyor. Önüne gelenin tarihçi olması canını çok sıkıyor. “Sen de tarihçi değilsin ama” diyenlere, “tarihçi olmak illa tarih eğitimi almak demek değildir. Ben 55 yılımı bu işe adadım ama şimdi ortalık sahte tarihçiden geçilmiyor” diyor. Ama gerçek nedir onunla da pek ilgilenmiyor. Ona göre tarih bolca savaş, bir zamanlar kendisinin de medet umarak gittiği tek dişi kalmış canavara karşı bir ezikliğin kağıt üzerindeki intikamı, biraz mizansen, oldukça da coşkudur.

Şimdilerde şunu yapıyor, böyle mutlu oluyor, şuna gülüyor, dün akşam onu yedi diyeceğim ama kendisi geçmişe takılmış gibi gözüküyor.

 

Şapgir'de bu hafta;

Dünya'dan foto haberler

 

 

 

Kategoriler

Şapgir

Etiketler

Turgut Özakman