Geleceğe kısa bir seyahat: Hiperimparatorluktan hiperçatışmaya, oradan hiperdemokrasiye

Servan Altıkanat, Cezayir asıllı ekonomist Jacques Attali'nin deneyiminden yola çıkarak gelecek elli yılın senaryolarını değerlendirdi.

Servan Altıkanat
servan.alt@hotmail.com

Jacques Attali, François Mitterrand'ın da danışmanlığını yapmış, Cezayir asıllı bir ekonomist. 21. yüzyılın en yetkin ‘tasavvur kitaplarından’ birini, “Gelecek Kısa Tarihi” yazdı; geçmişi okuma becerisiyle gelecek elli yılın senaryolarını tüm çıplaklığıyla insanlığa sunmaya çalıştı.

Globalleşme gündeminde, onun fikirlerinin de bir karşılığı ve anlamı var. Popülaritesini hâlâ koruyan bu yapıtta Attali, ‘hiperçatışma ve hiperimparatorluk’ dönemlerinden bahsediyor. Ona göre hiperdemokrasi ise bu dönemleri yaşamadan geçiş yapılacak bir dönem. Bunun için insanın kutsallığını kabul ettirmesi ve yüceleşmesi gerek; paranın değil.

2025-2035’te neler olacak?

Attali, 2025-2035 arasında dünya ahvalini şu şekilde tasavvur ediyor:

  • Dengeler yerinden oynayacak. Tek bir güç ile değil de, birden fazla güç ile idare edilen bir dünya olacak. Bir başka deyimle, feodal bir görüntü içerisindeki dünya çok merkezli bir şekle dönüşecek.
     
  • Yeni teknoloji olanakları sayesinde dünya düzeni, evrensel olan pazar etrafında birleşecek ve hiperimparatorluk başlayacak. Dünya pazarı, eski alışkanlıklarına devam edecek, yani kısmen Amerikan yapısını muhafaza edecek. 
     
  • 2030’lu yıllara doğru Çin’de ve Müslüman dünyasında ticari büyüme, diktatörlüğü ortadan kaldırıp, parlamenter demokrasiyi getirecek bir orta sınıf yaratacak. 
     
  • Her kıtada başlıca bir ya da iki güç bulunacak, (Amerika Birleşik Devleti, Brezilya, Meksika, Çin, Hindistan, Mısır, Rusya, AB ve belki Nijerya) gelecekte bu dokuz ülke birleşip dünyayı yönetecek.

Peki 2050?

Jacques Attali’ye göre, 2050’li yıllar, devletlerin yok oluşu anlamına geliyor. Zira piyasa, dünyaya hükmetme sürecini, piyasa kurallarının yaygınlaşmasıyla tesirli bir şekilde yaşayacak.

  • Her ülkede siyasi partiler eğitim, sağlık ve güvence hizmetlerinin özelleştirilmesini önlemenin yollarını arayacak.
  • Hiperimparatorlukla birlikte pazar bugüne kadarki en üstün seviyesine ulaşacak olsa dahi,  fakirlik devam edecek.

Geleceğin ikinci dalgası: Hiperçatışma

Attali’nin deyimiyle, “hiperimparatorluğun eşitsizlikleri arttırmasıyla birlikte, insanlık bu geleceğin gerisinde kalacak ve şiddete başvurarak küreselleşmeyi kesintiye uğratmaya çalışacak. Teknoloji sayesinde bugün düşünülemeyen silahlarla; devletler, şirketler ve devletlerle; şirketler şirketlerle çatışacak ve tabii başka gruplar da bu çatışmaya dahil olacak.” Petrol, su ve toprakları korumak gibi hususlar da bu çatışmada belirleyici olacak.

  • Çin’in atakları hız kesmeden sürecek, Amerika Güney Kore’ye yüklenecek, Japonya ise Kore’den ve Çin’den gelebilecek tehditlere karşı koyabilmek için silahlanacak.
     
  • İran, Müslümanlığı kontrol etmeyi deneyecek; Arabistan ve İsrail kendi bölgelerinde etkinliklerini biraz daha fazla hissettirecekler.
     
  • “Çin, İran ve Rusya” veya “Çin ile Pakistan” ya da “Rusya ile Avrupa Birliği” ittifakları yaşanabilir.

Yalnız şu var ki, en nihayetinde hiperimparatorluk ve hiperçatışmanın başarısızlığı söz konusu olacak. İşte bunun ardından her savaşın sonunda olduğu gibi geçmişten ders alınacak, yeni ütopik politik projeler açığa çıkacak ve yeni bir dönemin kapısı aralanacak.

Sonraki dalga: ‘Hiperdemokrasi’

Piyasa ile demokrasinin dengesi kurulduğu vakit ise yepyeni bir düzen kurulacak ve ‘hiperdemokrasi’ olarak adlandırılan bu dönemde, ‘altruizmin’ (fedakârlık) hâkim değer olarak dünya çapında yaygınlaşması için mekanizmalar oluşturulacak.

  • Hiperimparatorluk döneminde, ‘öteki’ rakipken, hiperdemokraside, öteki kendi var oluşunun tanığı ve yalnız olmadığının güvencesi olacak. Öteki, diğerinin kendini gerçekleştirmesine, cömert ve âşık görünmesine imkân verecek; ötekini sevmenin insanlığın hayatta kalabilme koşulu olduğunu anlamasını sağlayacak.
     
  • Hiperimparatorluk döneminde ‘kendim için ne yapabilirim’ sorusu altında yaşanan ‘bencillik’, hiperdemokraside ‘başkaları için ne yapabilirim’ sorusu altında ’fedakârlığa’ dönüşecek. Özel çıkar ekonomisinden genel çıkar ekonomisine geçiş yaşanacak. Bedelsiz hizmetlerin üretim ve mübadelesine imkân verilecek. Herkes bunları başkasına sunmanın, takdir, minnettarlık ve sevinçten başka bir karşılık olmaksızın üretmenin daha iyi olacağını düşünecek. Yaşanmış zaman, stoklanmış zamandan daha çok değer kazanacak. Sinema ücretsiz hale gelirken, aynı oyuncuları tiyatro sahnesinde izleyebilmek için para ödenecek. Müzik kayıtları ücretsiz olacak ama konserler para ödenerek izlenecek. Kitaplar ve gazeteler ücretsiz olurken okurlar konferanslara katılmak için ödeme yapacaklar.

Jacques Attali bu öngörülerini, vazgeçilmez tek yol olarak okuyucuya veya insanlığa takdim etmiyor.‘Hiperimparatorluk ve hiperçatışma’ dönemlerini yaşamadan da ‘hiperdemokrasiye’ geçiş yapmak mümkün. Fakat yukarıda da belirttiğim gibi, bunun için insanlığın paranın önünde yüceleşmesi elzem.

Sizce Attali’nin gelecek tasarımı ile dünyanın yörüngesi nerelerde buluşuyor? 

 


Şapgir'de bu hafta;

Dünya'dan foto haberler
 

 

 

Kategoriler

Şapgir

Etiketler

Jacques Attali