Şarkılarını tazı gibi yarıştırmayan adam

Bülent Ortaçgil hep kendisi için müzik yaptı, müzikal zevklerinden ödün vermedi. Gerektiğinden çevirmenlik de yaptı, gitar hocalığı da, ama albümü daha çok satsın diye klip çekmedi. Bu idealizm, belki de onu müzik camiasındaki en özel isim yaptı. Ne de olsa hayatı boyunca albümleri devasa satış rakamlarına ulaşamasa da, geçimini gerçek anlamda müzikten kazanamamış olsa da, kendi bildiği yoldan hiç şaşmamış bir müzik adamı var karşımızda. Can Öktemer yazdı.

Can Öktemer
temercan.ktemer7@gmail.com

Orhan Kahyaoğlu’nun 2002 yılında chiviyaziları/littera Yayınevi’nden çıkan Bülent Ortaçgil: “Ayrı Düşmüşüz Yanyana” adlı çalışması – her ne kadar kendisi kitabın biyografi kitabı olmadığı görüşünde olsa da – biyografi alanındaki çok önemli bir boşluğu doldurmaya çalışır. Kahyaoğlu kitabı yazarken, sadece Ortaçgil üzerine eğilmemiş, Tanzimat’tan itibaren bu topraklardaki müzikal gelişmelerden, dünyadaki müzik hareketlerine varan geniş bir perspektif üzerine ele almış. “Ayrı Düşmüşüz Yanyana”, 70’li yıllardan itibaren aktif olarak müzik yaşamını sürdüren, bu süre zarfında şarkılarıyla birçok insanın hayatında derin izler bırakan Ortaçgil’in yaşamından önemli kesitler sunarak onu biraz daha yakından tanımamızı sağlıyor.

Mühendislikten Benimle Oynar Mısın’a

Bülent Ortaçgil 1 Mart 1950’de Ankara’da dünyaya gelir. Anglosakson müzik ile ilk teması, 1959-60 yılları arasında babasının kardiyoloji ihtisası sebebiyle ailecek ABD’ye gitmeleriyle olur. Orada Dean Martin ve Elvis Presley gibi şarkıcıların müzikleriyle tanışır. Bir sene sonra Türkiye’ye dönerler. 1961’de Kadıköy Maarif Koleji’ni kazanır, bu okuldaki Amerikalı hocalar vasıtasıyla, başta The Beatles olmak üzere, o dönemlerde dünyayı sarsan birçok grupla dünya ile aynı anda tanışma imkânına sahip olur.

1968’de liseyi bitirir. Liseden sonra babası gibi hariciyeci olmak istese de, hariciyeciliğin, memurluğun sıkıcı devlet zihniyetinden başka bir şey olmadığı gerekçesiyle, bu mesleği yapmaktan vazgeçip, İ.Ü. Yüksek Kimya Mühendisliği’ne girer. Mühendislik okumaya başlamasına rağmen, ilk göz ağrısı müzikten kopamaz. 69 yılında, daha üniversitenin ilk yılında, Yağmur, Şık Latife ve Yüzünü Dökme Küçük Kız gibi ilk şarkılarını yazar.

73 yılında ise Benimle Oynar Mısın albümünü çıkartır. Orhan Kahyaoğlu’na göre bu albüm Türkiye’de daha önce hiç yayınlamamış türden ve gelenek yıkıcı bir albümdür. O yıllarda hâkim olan aranjman müziği, Anadolu pop türlerinin aksine, dünyadaki poem rock ve folk rock türüne daha yakın olan, sözleri yine daha önce hiç karşılaşılmamış türde olan bir albümdür. Bu albümün sadece 2000 satması nedeniyle profesyonel müzik yaşamına ara verir ve müzik sevdasını amatör olarak icra etmeye devam eder.

Daha sonraki yıllarda mühendislikle müziğin beraber yürümediğine karar verip sadece müziğe yönelir. 80’li yıllara geldiğimiz vakit ise, Türkiye müzik tarihinde çok önemli bir yere sahip olan Fikret Kızılok’un kurduğu, Çekirdek Sanat Evi’nde, Kızılok ile beraber müzik yapmaya başlarlar. Bu birliktelikten üç albüm çıkar: Rüzgârla Söylenen Şarkılar, Bizim Şarkılarımız ve Pencere Önü Çiçeği. Sonrasında, müzikal ortaklıkları Fikret Kızılok ve Bülent Ortaçgil’in farklı bakış açıları sebepleriyle bitecektir.

87 yılına gelindiğinde, Ortaçgil artık müziğe iyice profesyonel bir şekilde bakmaya başlamıştı. Düzenlemelerini Onno Tunç’un yaptığı, perdesiz gitarda Erkan Oğur’un bulunduğu 2. Perde isimli albüm yayınlanır. Bu arada, dostlukları ailelerinin yakınlıklarına dayanan Oğur ve Ortaçgil birlikteliğinin çok eskiye uzandığında da hatırlatalım. Yolları zaman zaman ayrı düşse de, Oğur ve Ortaçgil’in müzikal birliktelikleri uzun yıllar devam eder.

Bu albüm Benimle Oynar Mısın’dan daha fazla satar. Devasa satış rakamları elde edememiş olsa bile, gitar kursları vererek yaşamını idame etmeyi başarır. 2. Perde’den sonra tanınırlığı giderek artar. Müzik yaşantısının köşetaşları, sırasıyla Oyun’a Devam, Bu Şarkılar Adam Olmaz, Light, Eski Defteler, kendisi için yapılmış saygı albümü Şarkılar Bir Oyundur, Gece Yalanları, Teoman ile beraber çaldıkları konser kayıtlarından oluşan albüm ve şimdilik son albümü, Sen’dir…

Kent ozanı kimliği

Orhan Kayaoğlu’nun kitapta üzerinde durduğu ana meselelerden biri, Ortaçgil’in şarkı sözü yazarı kimliği. 60’lı yıllarda büyük ivme kazanan Türkiye popüler müziğinin şarkı sözlerinde hâkim olan tema, dönemin sosyopolitik koşullarına uygun bir biçimde, daha politize idi. Başta Cem Karaca, Moğollar, Barış Manço gibi müzisyenler, politik duruşlarına uygun sözler yazıyorlardı. Ortaçgil, işte böyle bir müzikal ortamda ilk yazdığı Yağmur parçasından itibaren kendi hayatını ve ikilemlerini anlattı. Kentli, orta sınıf ve entelektüel birinin yalnızlığını, aşkını ve hissiyatını anlatmaya çalıştı. Bir Eylül akşamı aynı posta kutusuna, değişik zamanlarda mektup atan, kâğıt parası döne dolaşa sevgilisinin cebine giren, Bostancı dolmuş durağında kendisi en başta, sevdiceği en sonda öylece bekleyen, yalnız edilen bir kahvaltının, onun akabinde yakılan sigaranın ancak sevgili varken anlamlı olacağını, âşık olmanın çığlık çığlığa bağırma hali olduğunu, âşık olunca, yorgun sokakların bile değiştiğini, âşıkken sevgilinin isminin duraklara, kaldırım taşlarına, kirli araba camlarına yazılabileceğini anlattı bize… Yine Orhan Kayaoğlu’na göre tüm müzik yaşamında aslında tek bir şarkıyı söyledi.

Ortaçgil şarkı sözlerinde özellikle kenti ve kentli olmayı vurguladı. Aşk ve sevgi temalarının yanında, kentli olmanın getirdiği ikilemler ve hayal kırıklıklarını anlattı. Kentle birlikte doğan mühendislikle, kendi mühendislik dönemiyle, daralan ve sıkıcı bir rutin hali ile dalga geçti:

Her son bir umuttur her başlangıç bir kuşku,

eğer günlerden pazarsa arife keyfi

bir meyvenin çekirdeği gibi atılmışız öyle derler,

oysa yaşam meyveden değil çekirdekten çıkar. 

Bu rutinde, kentte sıkışmış bireyin kaçış yolunun da ancak denize doğru olacağını söyledi Ortaçgil. Deniz Kokusu’nda, Akdeniz tatilinden Ankara’ya kent rutinin içine, insanı hapseden korkunç mesai saatlerine dönmek zorunda kalan birini resmeder:

Deniz kokusu getiriyorum,

nem silmiş tuzlu bedenime…

Yarım gün uzakta Ankara,

sokaklarında uslu kentli oynamak için

yine gazeteleri okumak,

yine gece bıkkınlığı,

yine sabah telaşlarına alışmak için

deniz kokusu getiriyorum.

Veya Bozburun’daki kent dışında deniz kıyısında yaşanacak hayatın dinginliğinden, denizin insana huzur vereceğinden bahseder:

Ne çocuk sesi ne kent uğultusu gelir

Miş'li geçmişte sorunlar saklanır

Aya dokunmanın tam zamanıdır

Zaten yıllar sonra bu kentli adam kararını verecektir:

Gittim çünkü eskittim
Kentin sokaklarını
Kimsenin umurunda değil
Suratlar soğuk
Ardımda çok şey bırakmadım
Kalanları da almadım
Denize doğru  

Rüzgâra söylenen iarkılar

Ortaçgil, daha ilk albümü Benimle Oynar Mısın’dan itibaren bütün müzik yaşamı boyunca ticari müzikten uzak durdu. Albümün daha çok satması için, türlü ticari manevralara, ya da başkalarına söz yazmaktan itinayla kaçındı. Hep kendisi için müzik yaptı, müzikal zevklerinden ödün vermedi. Gerektiğinden çevirmenlik de yaptı, gitar hocalığı da ama albümü daha çok satsın diye klip çekmedi. Bu idealizm, belki de onu müzik camiasındaki en özel isim yaptı. Ne de olsa hayatı boyunca albümleri devasa satış rakamlarına ulaşamasa da, geçimini gerçek anlamda müzikten kazanamamış olsa da, kendi bildiği yoldan hiç şaşmamış bir müzik adamı var karşımızda. Bu müziğinden asla taviz vermeme tavrı, 80’li yıllarda Fikret Kızılok ile beraber yazdıkları Biz Şarkılarımızı parçasında tam anlamıyla zuhur eder: “Biz şarkılarımızı yarıştırmayız tazı gibi, biz şarkılarımızı pazarlamayız deterjan gibi…”

Ortaçgil gerek kişiliği, gerek müzisyen kimliğiyle Türkiye popüler müzik tarihinin en özel isimlerinden biri. Şarkıları birkaç neslin hayatında derin izler bıraktı, belki şarkıları büyük kitlelerin diline pelesenk olmadıysa da, hayatı ikilemleriyle, zaaflarıyla, hissiyatlarıyla yaşayan kentli, yalnız ve yaşanan bu zorlu hayat diliminde âşık olmaya çalışan bir kesimi derinden etkiledi, onlara kılavuzluk etti. Kılavuzluk ederken de hayatın bir oyun olduğunu sürekli hatırlattı…  Oyuna devam, biz hiç yorulmadık, biç hiç yenilmedik desem yalan…

 


Şapgir'de bu hafta;

Dünya'dan foto haberler
 

 

 

Kategoriler

Şapgir