ŞAPGİR
“Bir araya gelme sebebimiz kendimize ve çevremize verdiğimiz rahatsızlıklarla yüzleşmek”
Aslı Türker, erkekliğin rahatsız bir kıyafet olduğunu fark eden, ayrımcılıkla, eril şiddetle, ataerkil sistemle mücadele etmeye çabalayan Rahatsız Erkekler’le söyleşti: “Kemalist proje özgün değildir, ulusla özdeşleşmiş devlet fikri o dönemde birçok ülke tarafından kullanılmıştır. Temelinde de ülkede kadınların en büyük görevinin ulusa yaraşır çocuklar yetiştirmek olması yatar. Bir taraftan kadını özne yapma amacı varken öte taraftan aksine bir projenin bileşeni olmaya mahkum ediyor. Ulusun kadını oluyor yani.”
2000’lerde 2000’lere rağmen samimi ve hakiki kadın sesler!
Nayat Karaköse çabuk üretimin hızlıca tüketimi doğruduğu, dijitalleşen ve plastikleşen 2000’lerde, erkekleri yenen güçlü kadın sesleri yazdı. Amy Winehouse, Florence Welch, Bat For Lashes, Lana Del Rey ve Adele bu hafta şapgir’e konuk oldular.
Cinnet Bahçesi
Deniz Gezgin, herkesin bildiği “ilk günah”ın o kadim hikayesini yazdı: “Bir düş gördüm” diyor Kadın, “Bu yeşilin altında kapkara bir toprak, toprağın içinde çürükler, ölüler, bu sulardan başka akan sular, o sulara karışan kanlar…”
Işıkları ben söndürürüm!
Gizem Asya Genç, İran’ın Abadan kentinde, ‘erkekler için 21. yüzyılda geçen’, ‘mühendislik diploması alıp mutfağının duvarına asan’ Klaris’in hikâyesini anlatan, İranlı yazar Zoya Pirzad’ın Aras Yayıncılık’tan çıkmış Işıkları Ben Söndürürüm kitabını yazdı: “Her kitabın bir kokusu var ise Işıkları Ben Söndürürüm okaliptüs kokar. Boğmadan, boğulmadan Klaris’in rahatlaması için o, elini dala her sürdüğünde okaliptüs kokusu gelir okuyucunun burnuna.”
Kendine ait bir dil
Ecem Yıldırım, Virginia Woolf’un Kendine Ait Bir Oda’sından yola çıkarak, kadınların egemen erkek dilinin dışına çıkması gerekliliğinden dem vuruyor: “Kadını mağdur kimliğine hapseden sosyal sorumluluk anlayışı ile varılacak bir yer yok. Ne şiddeti fiziksel boyutuna indirgeyen mor makyajlı fotoğraf çekimleri, ne de kadınları anlamak için topuklu ayakkabı ile poz veren erkekler meselenin sahici bir şekilde görünür olmasını sağlıyor.”
Neden Hiç Büyük Kadın Sanatçı Yok?
Figen Işıker, Linda Nochlin’in 1971’de tartışma açan sorusunu yeniden soruyor: “Neden Hiç Büyük Kadın Sanatçı Yok?” Bu sorudan yola çıkarken, “büyüklük” kavramını sorunsallaştırıyor ve 'büyük' olamamanın gerekçelerini sıralıyor.
Medyada Cinsiyet Temelli Şiddet: Anlaşılmaz Gerçeklik
Heather McRobie, Güney Afrikalı ampute atlet Oscar Pistorius tarafından öldürülen Reeva Steenkamp’in medyada sorunlu yer alma biçimini eleştiriyor ve şiddetin hayatlarımızı nasıl inşa ettiğinin ipuçlarını veriyor. Anetta Biçer çevirdi.
Bir daha asla!
28 Şubat 1997'de yapılan darbenin izleri günümüzde hâlâ sürmekte. 28 Şubat'ta, Milli Güvenlik Kurulu'nda alınan kararların neticeleriyle kısmen yüzleşilmiş olsa da, birçok açıdan devam etmekte. Sokakta, evlerinde, ikna odalarında başörtülü kadınların yaşadıkları travmalar hâlâ dillendirilememekte, üniversitelere başörtüsüyle girmek hâlâ 'problem' olarak görülmekte.
'Tahta akıllandı biz akıllanamadık'
Sevag Beşiktaşlıyan, fikrini yazar Latife Tekin'in verdiği 'Okula Hayır' sitesinin kurucusu Serdar Altunoğlu ile websitesinin hikâyesi, 'okul' olgusu, 'alternatif okullar' ve olası yöntemler üzerine konuştu: 'Okullar Fast Food restoranı gibi. Müfredat belli, sorular belli, hocanın bilmesine bile gerek yok, çözüm de elindeki cevap kâğıdında açıklanmış. Hap gibi bilgileri ezberle, hop diye üniversiteye kapağı at. Sonra o üniversite ne yapsın, beynimiz formatlanmış artık. Bir de akıllı tahta çıktı. Tahta akıllandı biz akıllanamadık.'
Cam, ayna, encâm
İsmail Keskin bu haftaki hikâyesinde, iktidar sirkine dönüşmüş ailede anne-baba, ekmek getiren ömür bitiren çemberini sorguluyor.