Medyada Cinsiyet Temelli Şiddet: Anlaşılmaz Gerçeklik

Heather McRobie, Güney Afrikalı ampute atlet Oscar Pistorius tarafından öldürülen Reeva Steenkamp’in medyada sorunlu yer alma biçimini eleştiriyor ve şiddetin hayatlarımızı nasıl inşa ettiğinin ipuçlarını veriyor. Anetta Biçer çevirdi.

Heather McRobie

Sevgilisi Reeva Steenkamp cinayetiyle yargılanan atlet Oscar Pistorius hakkında medya değil, yasal bir mahkeme hüküm verecek. Fakat cinsiyet temelli şiddete dikkat çekmek için gerçekleştirilen Bir Milyar Ayakta etkinliğiyle aynı gün, Sevgililer Günü’nde gerçekleşen Steenkamp’in ölümünden bu yana geçen zamanda, medyanın konuyu ele alışı, eş şiddeti hakkında kamunun algısının izlerini yansıtıyor.  

İngiltere’nin tabloid gazetesi The Sun’ın bu konuyu ele alış biçimi belki de en sarsıcı olanıydı ve anında Twitter’dan ve diğer gazetecilerden tepki gördü. New Statesman’den Helen Lewis, Steenkamp’i okurlarının içini gıcıklayan bir cinsel obje olarak tasvir eden haberi analiz etti. Gazete, sizi “ölü bir kadına arzu duymaya” çağırıyordu. Steenkamp’in haberde bu şekilde yer alışı ve ırkı, kitlesel medyanın idealize ettiği fiziksel standartlara uyuyordu. Aynı zamanda, cinayetin medyada yer alma sayısı, diğer kurbanlarınkinin çok üstündeydi ve bu haberlerin çoğunluğu, cinayetten dolayı Güney Afrika’da cinsiyet temelli şiddetin şaşırtıcı derecesini vahşice gözler önüne serdi.

Everyday Sexism (Gündelik Cinsiyetçilik) projesinden Laura Bates, The Sun ve diğer gazetelerin haberi ele alış biçiminin, kadınların medya tarafından seksüalisyonunun ötesinde, kadın kurbanları arzu nesnelerine dönüştüren pornografikleştirmenin ispatı olduğunu söylüyordu. Cinsel objeler olarak kadınların portreleri, söz konusu eylemlerin bir insana karşı işlenen suç olduğunun görünmesini engelliyordu.

Gazeteci Deborah Orr, The Sun gazetesinin rahatsız edici ve korkunç haberine karşı yükselen tepkilerin, Steenkamp’i hukuk mezunu ve kadın hakları aktivisti olduğunu belirterek  “insanlaştırma” çabasıyla, gayet sorunlu olan “eğer bu kadın “sadece” manken olsaydı, bir şiddet suçunun kurbanı olarak daha az kaygılanmayı hak ediyordu” algısını kuvvetlendirdiğini söylüyor. 

Buna rağmen, daha sonra medyada yer alan Steenkamp’in hayatına dair anlatılarda, onun şiddet karşıtı kampanyalarda yer aldığı en fazla ön plana çıkarılan öğeydi. Ön plana çıkarılan bir başka öğe de, aynı şekilde tahrik edici ve kolay medya ambalajına sarılı olan Steenkamp’in Sevgililer Günü’nde öldürülmüş olduğu gerçeğiydi. Romantik aşkların kutlanması için seçilmiş bir günde işlenen bir cinayetin ötesinde, 14 Şubat dünya genelinde cinsiyet temelli şiddete karşı çıkma günüdür ve bu yıl Bir Milyar Ayakta kampanyası, bu yıl rekor sayıda ülkenin katılımıyla büyük bir medya ilgisine mazhar olmuştur.

Bir Milyar Ayakta hareketinin eleştirilerine değinmek gerekir. Örneğin Natalie Gyte, Eve Ensler tarafından başlatılan hareketin, cinsiyet temelli şiddetin altında yatan sebep olan ataerkillik kavramına eleştirel yaklaşmadığını ve onu mahkum etmediğini belirtmişti ki, tam da bu sebeple, bu hareket, Steenkamp’in öldürülmesi gibi birçok manşetin konusu olurken, çok daha karmaşık gerçeklikler sorunsallaştırılmadı.

Bir Milyar Ayakta kampanyasının bu yıl medyadan büyük ilgi görmesinin bir sebebi de, halen gündemde olan iki olaya dayanıyor: Aralık 2012’de Delhi’de bir kadına tecavüz edilmesi ve ardından öldürülmesi ile devrim sonrası Mısırı’nda cinsel istismar ve cinsel saldırının seviyesi. Delhi’deki tecavüz vakası ve Mısır’da giderek artan cinsel saldırılar, hem uluslararası medyanın gündemine girdi, hem de söz konusu ülkelerdeki eylemlerin kıvılcımını yaktı.

Medyanın bu tür vakaları ele alış biçimi, kurtulanların kimliklerini saklama isteklerine saygı göstermenin ve şehvetten uzak bilgi vermenin ötesinde, rahatsız edicidir. Hem Delhi saldırısı, hem de devrim sonrası dönemde Tahrir Meydanı’ndaki cinsel saldırı ve istismarın ele alış biçimleri, küresel medyanın emperyalist lenslerle cinsel şiddete bakması üzerinden yükselen feminist eleştirileri besledi. CBS muhabiri Lara Logan’ın 2011’de yaşadığı saldırı, Mısır’daki cinsel şiddetin medya temsillerinin Nir Rosen’ın yaptığı gibi problemli ve anlayışsız eleştirileri beraberinde getirdi. Rosen’a göre, Logan “tüm önlemleri almıştı.” Bu saldırının bu şekilde tasvir edilmesi ve yorumlanması, Orta Doğu üzerindeki kolonyalist bakışları ve bazı saldırıların diğerlerinden daha üstün olduğu algılarını güçlendirdi.

Saldırının kurbanı orta sınıftan olduğu için alışılmamış ve beklenmedik bir olay olarak görülen Delhi’deki tecavüz vakası üzerine Arundhati Roy, Delhi’deki protestolara katılan ve bu öfkenin bu kadar büyümesinde etkin olanın kurbanın sosyo-ekonomik statüsünün değil de, saldırının vahşetine karşı insancıl bir duygudaşlık olduğunu savunanları eleştirdi. Benzer cinsel şiddet olaylarında, İtalyan medyası, kadınlara karşı artan şiddetin ışığında, genelde eski kocası veya sevgilisi tarafından öldürülen kadınlara dair haberlerde, bu olayların genellikle tüm sosyo-ekonomik sınıflarda gerçekleştiğini vurgular. Buna rağmen, bu olaylar ve “hikayeler”, dillere pelesenk hale geliyor ve haftanın gündem maddesi oluyor. Medyanın konuyu ele alış biçimiyle olayların önlenmesi amacı arasındaki yarığın giderek açılmasına sebep oluyor.

Manşetlerin ötesine geçerek, cinsiyet temelli şiddetin gerçekte ne olduğuna ve gündelik hayatta nasıl işaret edilebileceğinden bahsetmek çok önemli. Konusu “Kadınlara ve Kızlara Karşı Şiddete Son Vermek” olan gelecek ayki Kadınların Statüsü Komisyonu BM oturumunda, STK’ların konuşmaları, medya yorumları ile yaşanan gerçeklikler arasındaki uçurum, gün gibi ortada olacak. Kadın hakları kampanyalarının cilalanmış dilinin tonu ve dokusu ile yaralar, hastane ziyaretleri ve fotoşoplanmamış hayattaki acılar arasındaki uyumsuzluk gözler önüne serilecek. Diğer küresel krizlere nazaran cinsiyet temelli şiddete dair uluslararası yasal mekanizmaların zafiyeti, tabii ki bir engel. Özellikle ‘kültür’ gibi birçok bahaneyle savunulan bir şiddet çeşidi olmasıyla çok daha fazla sorunla karşılaşmakta. Cinsiyet temelli şiddetin medya tarafından ele alınması da bunu destekliyor ve bu durum sadece söz konusu kurban sansasyonel haber yaratabilecek bir ünlü olduğunda ve Bir Milyar Ayakta gibi arada sırada gerçekleşen “etkinlikler”de değişiyor.  

İngilizceden kısaltarak çeviren Anetta Biçer. Yazının orijinali için  tıklayın

Heather McRobie, Oxford Üniversitesi’nde doktora öğrencisi ve Arap Devrimleri’nin geçiş sürecindeki adalet üzerine çalışıyor. Guardian, New Statesman, Daily Telegraph, Globe ve Mail’de yazıları yayınlandı. McRobie, aynı zamanda openDemocracy 50.50’nin editörlerinden.

Kategoriler

Şapgir