Kuir, bir şeylerin altını oymaktan vazgeçmeyendir

Agos’un kültür-sanat sayfalarında üç hafta boyunca sanat ve edebiyatta kuir temaları takip ettiğimiz dosyayı bir arada sunuyoruz. Çağdaş sanat, edebiyat, tiyatro ve sinemada LGBTİ temsili ve Ermenistan'daki durumuyla kuir sanatı, bu konuda yazan, çizen ve düşünenler anlatıyor.

“Ahlaklı ya da ahlak dışı kitap yoktur. İyi yazılmış ya da kötü yazılmış kitap vardır. Hepsi bu.” Oscar Wilde, 1891’de basılan ‘Dorian Gray’in Portresi’ kitabında anlattığı eşcinsel ilişki ve bu sözleri için, 1895’te çapraz sorgu altında ifade vermeye zorlanmıştı. İfadesinde, kendisinden bu sözlerini açıklamasını isteyen savcıya, bunun sanata bakış açısıyla ilgili olduğunu, bir sanatçı olarak, yeri geldiğinde iki erkek arasındaki ilişkiyi de münasip bulduğunu söyledi.

Önceleri eşcinselleri aşağılamak için kullanılan, aslen ‘tuhaf’ anlamındaki “kuir” (queer) kelimesi, zamanla farklı sosyolojik ve politik anlamlar kazanarak, çoğu LGBTİ (lezbiyen, gey, biseksüel, trans, intersex) bireyin, kendini tanımladığı bir kavram haline geldi. Oscar Wilde edebiyatta ve sanatın diğer dallarında bugün kuir olarak nitelendirilen temaları işleyen ilk kişi değil. Kuir’in kökenleri farklı dönemlerde, farklı biçimlerde eserlere uzanıyor. Bu kelime bir kimlikten ziyade, kimliksizleşmeye işaret ediyor; bir teoriyi, kültürü, yaşam tarzını, sanata ve daha birçok alana yönelik yaklaşımları tanımlamak için kullanılıyor.

Türkiye’de, tüm dünyada olduğu gibi, LGBTİ bireylerin ve kuir temaların sanata ve edebiyata yansımalarının tarihi elbette sanatın ve edebiyatın tarihi ile yaşıt. Ancak son yıllarda LGBTİ bireylerin mücadelelerinin görünürlüğünün artmasına paralel olarak sanat ve edebiyat üretiminde de giderek artan bir varlıktan söz etmek mümkün. Geçen pazar beşinci kez yapılan Trans Onur Yürüyüşü ve bu pazar on ikincisi düzenlenecek Onur Yürüyüşü’nü fırsat bilerek, Agos’un kültür-sanat sayfalarını üç haftalığına bu görünürlüğü takip eden bir dosyaya ayırdık. İlk hafta Tuğba Esen, İstanbul’da ilk Onur Haftası’nın düzenlediği 1993 yılından bugüne sanatta olan biteni, Rahmi Öğdül ve Fatih Özgüven’le konuşarak derledi. Fırat Demir de Ahmet Haşim’den günümüze “eşcinsel edebiyatçının başındaki haleyi” anlattı. Sonraki hafta, Ermenistanlı feminist aktvisit Karine Aghajanyan, hem LGBT bireylerin sesi olan hem de Ermenistan sanatının tekdüzeliğini kıran kuir ve eşcinsel sanatçıların muhafazakar topluma karşı yükselttikleri mücadeleyi,  oyun yazarı ve yönetmen Ebru Nihal Celkan ise Türkiye tiyatrolarında esen kuir rüzgârı anlattı. Üçüncü hafta Erman Ata Uncu ile dünya ve Türkiye sinemasında kuir imgelerin evrimini ve eşcinsel sinemanın köşe taşlarını konuştuk.  

 

 

Kategoriler

Dosya Orta Sayfa