Bu yıl 22.’si düzenlenen İstanbul LGBTİ Onur Haftası etkinlikleri kapsamında, Hayaka Artı ve maumau adlı iki farklı mekânda, ‘nerdeen nereye’ sergisi yer alıyor. Serginin danışma kurulunda yer alan Fatih Özgüven’e, “Nereden nereye?” sorusunu yönelterek, bu sergi bağlamında, LGBTİ bireylerin ve kuir sanatın, bir anlamda dünden günümüze serüvenini değerlendirmesini istedik.
Hüseyin Rüstemoğlu, ‘Puzzle’
TUĞBA ESEN
ztugbaesen@gmail.com
Bu yıl 22.’si düzenlenen İstanbul LGBTİ Onur Haftası etkinlikleri kapsamında, Hayaka Artı ve maumau adlı iki farklı mekânda, ‘nerdeen nereye’ sergisi yer alıyor. Organizasyonunu ‘Onur Haftası Sergi Komisyonu’nun üstlendiği sergi, geçmişten bugüne kuir sanatın örneklerini kapsayan bir tür retrospektif olarak tasarlandı. Mart ayında yapılan açık çağrı sonucu toplanan resim, video fotoğraf, performans gibi farklı disiplinlerden yapıtlar, Canan, Erinç Seymen, Fatih Özgüven ve Tütün Deposu Ekibi’nden oluşan danışma kurulu tarafından seçildi.
Serginin danışma kurulunda yer alan Fatih Özgüven’e, “Nerdeen nereye?” sorusunu yönelterek, bu sergi bağlamında, LGBTİ bireylerin ve kuir sanatın, bir anlamda dünden günümüze serüvenini değerlendirmesini istedik.
“Bu sergi, kendilerini LGBTİ'li olarak tarif eden Türkiyeli eşcinsel bireylerin ve çağdaş sanatın yollarının kesiştiği noktalardan örnekler sunuyor” diyen Fatih Özgüven, bu kesişmenin hikâyesini şu sözlerle aktarıyor: “Bu iki damar da Türkiye'nin yakın (kültür) tarihine izini bırakmış şeyler. Bundan, diyelim ki 20-30 sene önce kendini ‘çağdaş sanat’ yapan biri olarak tarif etmek nasıl tartışmaya açık/ problemli bir şeydiyse, LGBTİ olmak da öyleydi. Ya da şöyle söyleyeyim; ilk önemli sergilerini 70’lerin sonları ya da 80’lerde yapan Gülsün Karamustafa ya da Füsun Onur’un Türkiye’nin önemli çağdaş sanatçıları olarak tespit edilip adlarına restrospektif sergi açılacağını nasıl o zaman kestiremezsek, Onur Yürüyüşlerini dolduracak kesimin varlığını da tahmin edemezdik. Edebiyat, müzik, tiyatro gibi alanlarda eşcinsel tavrın izleri daima vardı, ama bu alanlar belki de daha eski ve köklü alanlar olduğu için, ‘şifreler’ geliştirmişlerdi. Orada Zeki Müren’den Nahid Sırrı Örik’e kadar nispeten ‘açık sözlü’ figürleri bile konuşurken hâlâ o şifrelerden soymak, yeniden tarif etmek gerekiyor. Çağdaş sanatsa böyle değil; daha genç, tarif umursamayan yeni bir alan... Onun için de yeni kimlik politikalarına çok daha elverişli, akışkan. Bu bakımdan bu iki alanın çakışmasından daha uygun bir şey olamaz. Bu sergi de onun (adı konmuş) dışavurumlarından biri.”
Sergiyi 29 Haziran’a kadar ziyaret ederek, kuir kültürün çağdaş sanata yansımalarını gözlemleyebilir, ‘nerdeen nereye’ sorusuna cevap arayabilirsiniz.