Edvin Minassian, yıllardır ABD’de devam eden Ermeni ve Türk diasporaları arasında devam eden mücadelenin yeni oyuncusu olan Azeri lobisini, ABD’deki tabirle ‘havyar diplomasisi’ni yazdı.
EDVIN MINASSIAN
ABD’de çok uzun yıllardır Ermeni ve Türk dernekleri arasında devam eden ve genelde soykırımın tanınması üzerine odaklanan bir lobi rekabeti yaşanır. Yakın zamanlara kadar, bu tartışmanın tarafları Türkiyeli olanlardı. Yıllardır süregelen bu durum, Azerbaycan lobisinin sahneye çıkmasıyla değişti.
Petrol ve gaz rezervleri sayesinde günden güne güçlenen ve zenginleşen Azerbaycan, ABD’nin iki ağır sıklet rakibi, Rusya ile İran arasındaki stratejik konumundan faydalanarak dikkatleri üzerine çekti ve ABD’de aktif bir lobi faaliyeti içerisine girdi. Lobi, sadece Azerbaycan’ın tanıtımı, ekonomik destek sağlanması, ABD’de yaşayan Azerilerin sorunlarına dikkat çekilmesi ve Karabağ konusunda destek aranması çabalarıyla yetinmeyerek, 1915 Ermeni Soykırımı’nın inkârı konusunda da şiddetli bir faaliyet gösteriyor.
Aliyev’in talimatıyla
WikiLeaks tarafından ortaya çıkarılan belgelerden bildiğimiz üzere, 2007 yılının Mart ayında, Bakü’de gerçekleştirilen bir forumda, Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev, “Azeri ve Türk lobileri tek vücut çalışmalı” demişti. Bu ilkeden hareket ederek, büyük bir Azerbaycan desteğiyle bugüne kadar görülmemiş bir şekilde eyalet ve belediye meclisleri dâhil hemen her yerde soykırım reddi çabalarının yükseldiği bir gerçek. Federal ve eyalet meclis üyeleri ile senatörler, büyük gruplar halinde seyahatlere götürülüyor, hediyeler veriliyor. Yüksek masraflı resepsiyonlar ve konferanslar, ABD’nin dört bir yanında düzenlenirken, siyasetçilere, yüksek seçim bağışları yağıyor.
Bu faaliyetler sayesinde, ABD siyasi literatüründe yeni bir terim oluştu: ‘Havyar diplomasisi’. Bu diplomasi faaliyetleri, Azerbaycan ile ilgili olanlar ve “Türk toplumu” yerine tercih edilen şekliyle “Türki toplumların” sorunları ile ilgili olanlar diye ikiye ayrılabilir.
Aliyev rejimi, Azerbaycan’la ilgili olan faaliyetleri ‘hakikatleri yaymak’ olarak tanımlıyor –elbette ki rejimin hakikatlerini. Muhaliflerin ve insan hakları savunucularının otokrasi, hileli seçimler, basın ve ülke içi muhalefete karşı şiddetli baskı yöntemleri gibi eleştirilerini çürütmek için gayret sarf ediyorlar. Bu konuda Ermeni lobisi de aynı derecede suçlu diyebiliriz. Ermenistan’da otokratik rejimin varlığı, oligarşi, halkın büyük çoğunluğunun mağduriyeti ve geçen seneki seçimlerin şaibesine rağmen, Ermeni lobisi, Azerbaycan’ı itham etmekten çekinmiyor.
Paranın gücü
Bu tip çabaların, Amerikan halkı üzerindeki etkileri çok kuşkulu ve tartışılır. Fakat ABD devleti ve büyük şirketler, genelde insan hakları ile petrol/stratejik ittifak arasındaki çarpışmada, ikincisini tercih etmekte. Hal böyleyken, Azerilerin bu kadar para harcayarak lobicilik faaliyetlerine ağırlık kazandırmasının sebebi ise ülke içinde ve kendi halkı nezdinde popülarite kazanmak. Bu minvalde, Ermeni lobisi, İran ile başlayan yakınlaşma belirtilerinden ümitli; en azından Azerbaycan’ın stratejik önemi azalır ve petrol fiyatları düşer beklentisi içindeler.
Türki toplumların sorunları denilince ise anlaşılan genelde soykırım ve Karabağeseleleri. Bu konularda ortak çalışmalar yapılıyor ve Azerbaycan’ın maddi gücü sayesinde lobicilikte gelişmeler kaydediliyor. Başarının maddi harcamalar ile olduğu farz edilerek; neredeyse bir düzine lobi şirketine büyük rakamlar ödeniyor. Buna rağmen, soykırım konusunda elde edilmiş büyük bir ‘başarı’ yok. Fakat yine de, enerji kaynakları ve endüstrisi güçlü olan Texas, Oklahoma, New Mexico ve Arkansas gibi eyaletlerin meclislerinde, Ermeni lobisi tarafından genelde üstü kapatılmaya çalışılan Hocalı Katliamı’nın tanınması konusunda edinilmiş başarılar var.
Buna karşın, geçtiğimiz ay, California Eyalet Meclisi’nden oybirliği ile geçen soykırım eğitimi ile ilgili kanunda, gösterdikleri büyük çabalar genelde verimsiz kaldı. Birçok eyalette, Azeri lobisi için başarısız sayılabilecek gelişmenin yanı sıra, Ermeni lobisinin, Matthew Bryza’nın Azerbaycan’a ABD Büyükelçisi olmasını Senato’da engellemesi, Başkan Barack Obama’nın yanı sıra Azeri lobisi için de büyük bir yenilgi oldu.
Bu başarısızlıkların sebeplerinden biri, kurdukları stratejik söylemlerdeki istikrarsızlık. Bir yandan, ‘büyük bir tehcir bile olmadığı’ iddiasıyla tamamen inkâra başvuruyorlar; öteki yandan ise ‘Ermeniler bizi arkadan vurdular ve o yüzden Anadolu’dan çıkarılmaları gerekiyordu’ diye olmadığını iddia ettikleri ‘tehcir’e gerekçeler gösteriyorlar. Aynı zamanda “zaten çok az Ermeni yaşıyordu Anadolu’da” gibi söylemlere sarılan ‘ciddi’ bir sivil toplum örgütleri bile var. Türkiye’de AK Parti dönemiyle başlayan Ermeni sorununa daha farklı bakış açısı; sivil inisiyatifler ve çok yakın zamanda ‘tehcirin insani olmadığını’ ifade eden bir Dışişleri Bakanı olduğundan haberleri yokmuş gibi, 1990’ların basmakalıp söylemlerini halen tekrar eden bir Türki lobi, havyar diplomasisi desteğini arkasına almasına rağmen, ne derece ‘başarılı’ olabileceği merak konusu.