Tarlabaşı’nın öteki yüzü

Beyoğlu Tarlabaşı’nda 2007’den beri sosyal uyum ve sosyal destek alanlarında çalışan Tarlabaşı Toplum Merkezi (TTM) bütün zorluklara rağmen faaliyetlerini sürdürüyor. Özellikle 2015’te Suriye’den epey göç alan mahallede haklarına erişemeyen kadın ve çocuklarla çalışan kurum, toplumda var olan önyargıları kırma konusunda çok önemli bir faaliyet yürütüyor. Tarlabaşı Toplum Merkezi’nde yapılan atölyeleri, yaşadıkları sorunları ve gelecek planlarını Merkez’in Koordinatörü Gökçe Baltacı anlattı.

İlk önce sizi tanıyalım… 

Yaklaşık iki senedir TTM’deyim. Koç Üniversitesi’nde Sosyoloji okudum. İki sene önce aslında Suriyeli mültecilerle gönüllü olarak çalışmak için gelmiştim. Sivil toplumda çalışma niyetim vardı. Kendime en uygun yer olarak burayı gördüm. Önce gönüllü olarak burada çok yoğun çalıştım. Daha sonra profesyonel olarak çalışmaya başladım. Halen merkezin genel koordinatörlüğünü yapıyorum.  

Merkezin işleyişini anlatabilir misiniz? Genel koordinatör olarak ne yapıyorsunuz?

TTM yatay şekilde örgütlenen bir sivil toplum kuruluşu. Çalışanlar arasında, yönetim kurulu da dahil olmak üzere herhangi bir hiyerarşi yok. Bizde maddi sorunlar ve bazı projelerimizin bitmesi nedeniyle küçülme yaşandı. İnsan kaynağını azaltmamız gerekiyordu. Halen tam zamanlı sadece ben çalışıyorum. Merkezin gidişatını, çocukların takibini, ev ziyaretleri gibi süreçlerin koordinasyonunu, diğer kurumlarla ortaklıkları ve fon başvurularını ben takip ediyorum. Bir arkadaşımız yeni başladı. O da çocuk güvenliği konusunda başladığımız bir projede çalışacak. Bir de izleme-değerlendirme konusunda çalışan bir iş arkadaşımız var.

Çalışanlar dışında TTM’de gönüllü olarak çalışan çok insan var. Dışardan bakınca bu kadar az insan kaynağıyla bu kadar iş nasıl yapılıyor gibi bir soru akıllara geliyor. Bizim çok geniş bir gönüllü ekibimiz var. Her dönem yaklaşık 60-70 gönüllü ile cocuk ve kadın odaklı olarak çalışıyoruz. En çok da çocuklarla çalışıyoruz. Çocukların çoğu okulda eğitim gördüğü için okul saatleri dışında atölyeler yapılıyor. Bu atölyelerin hepsi gönüllülerin sorumluluğunda. Saat 15.00-18.00 arasında yapılan atölyeleri genellikle sosyal bilimlerden gelen gönüllüler yürütüyor.

Ne tür atölyeleriniz var?

Atölyeleri psiko sosyal destek ve sosyal uyum atölyeleri olarak ikiye ayırıyoruz. 2015’in sonundan itibaren Tarlabaşı özellikle Suriye’den göç aldı. Bütün Türkiye aslında göç alıyor ama Tarlabaşı 2015’lerin sonunda çok yoğun bir göç aldı. Suriyeli çocukların talepleriyle onlarla çalışmaya başladık. Kendileri için burası güvenli bir alan olduğu için sürekli burada olmak istediler. Böylece sosyal uyum atölyelerine başladık. Mesela şu an erbane atölyemiz var; sanat, beden ritmi, hip-hop ve ‘çok güzel atölye’ isimli bir atölyemiz var. Diğer atölyelerden farklı olarak bu her gün yapılıyor. Benim TTM’ye gelmeme sebep olan atölye de bu. Suriye’den gelen Domlarla çalışıyoruz. Onların aslında ‘Domeli’ diye bir dilleri var ama Kürtlerin yoğun yaşadığı bölgelerden geldikleri için çoğu Kürtçe konuşuyor. Çoğu kimliksiz. Türkiye’ye gelirken sınırda kimliklerini kaybedenler de var. Suriye’de zaten kimliksiz olarak yaşayanlar da var. Yarı göçebe olarak çadırlarda yaşıyorlardı. Orada sisteme dahil olmadıkları gibi burada da dahil olamıyorlar, kimlik alamıyorlar. Biz onların güvenli bir şekilde, sokak şiddetine maruz kalmadan vakit geçirebileceği, onlar için güvenli bir alan yaratmak için bu atölyeye başladık. Başladığımızdan beri onların Türkçesi de ilerlediği için şimdi Suriyeli ve Kürt çocuklarla ortak yapıyoruz bu atölyeleri. Halen TTM’de yapılan atölyeler herkese açık.

‘Parlayan Çocuklar’ diye bir atölyemiz var. 10 senedir devam eden bir atölye bu. Çocuk katılımını odağa alan çocuk dergisi, Türkiye’de çıkarılan tek çocuk dergisi var. Orada da çocuklar kendi seslerini duyurmak için araçlar geliştiriyorlar. Röportaj yapıp öyküler yazıyorlar, fotoğraflar çekiyorlar. Senede üç dergi çıkarmaya çalışıyoruz. İsteyenler ücretsiz elde edebiliyor. Donlarla ilgili çalışmamız Suriyeli ve Türkiyeli çocuklarımızın ortak çıkardığı ‘Birlikte oynayalım mı?’ temasıyla çıktı. Sınır, göçmenlik, vatandaşlık, insan hakları üzerinden çocuk haklarını birlikte tartıştılar. Daha önceki sayı şiddet algısı ile ilgiliydi.

‘Sosyal sirk’ atölyemiz ise ilk kez Mardin’de başlatılan sonra TTM’de yapılan bir atölye. Çocukların beden farkındalıklarını, bedensel güçlendirmelerini arttırmanın yanı sıra çocukların ötekileştirme duygularını kırıyor; birlikte hareket etmeyi, ekip olmaya öğreniyorlar. Hayvanların kullanılmadığı şiddetsiz bir atölye bu. 

TTM nasıl kuruldu? Neden Tarlabaşı semti seçildi?Gökçe Baltacı. Fotoğraf: Berge Arabian

İstanbul Bilgi Üniversitesi Göç Araştırmaları Merkezi tarafından yaklaşık bir yıl Tarlabaşı’nda saha çalışması yapıldıktan sonra çocukların eğitime erişemedikleri, eşit erişimin sağlanamadığı kanısına varılıyor. Böylece 2007’de TTM kuruluyor. Bilgi Üniversitesi TTM’nin kurumsal sponsoru oluyor. TTM, başta çocuk ve kadın olmak üzere Tarlabaşı’nda yaşayan halkın kente erişimini desteklemeyi amaçlıyor.

Şu an verilen destek durdurulmuşken, örgüt küçülmeye gitmişken, TTM’yi kim destekliyor? Kurum nasıl ayakta kalıyor?

Finansmanların çekilmesinden sonra mahalleli merkeze sahip çıktı. “Size kirası düşük olan bir yer bulacağız” dediler. Mahalleli burayı buldu. Önceki bina gibi 15 sınıfımız yok şimdi, atölyeler üç sınıfta yapılıyor. Proje bazlı çalıştığımız için geleceği öngöremiyoruz. Üyelerimiz, bağışçılarımız var.

İnsanlar TTM’ye nasıl destek olabilir?

Destek olmanın farklı yolları var. Biri bağış. Bir kereye mahsus veya düzenli bağış olabiliyor. Buranın üyesi olup aidat yatırabilirler. Çocuklara veya kadınlara yardım etmek isteyenler oluyor, onları kabul etmiyoruz. Yardım değil, ortak üretmek ve hizmet alabilecekleri alanları açmak gibi bir derdimiz olduğu için yardımı kabul etmiyoruz. Fakat çocuk ve kadınlarla yapılacak çalışmalarda kullanılmak üzere her türlü materyali yardım olarak alıyoruz. Bir de en büyük desteğimiz insanların gönüllülük yapmaları. Burası gönüllülük sayesinde ayakta kalıyor.

Halen gönüllülere ihtiyacınız var mı?

Gönüllülerimizin çoğu öğrenci ve tatil dönemlerinden genelde burada olmuyorlar. Şu an o değişim aşamasındayız. Ama mesela ‘Çok Güzel Atölye’nin her zaman gönüllüye ihtiyacı var. Örneğin Kütçe bilen gönüllülere ihtiyaç var. Çocuklar Türkçe öğrenmiş olsalar da atölyelerde kendilerini daha rahat ifade etmek için anadillerinde konuşmaya gerek duyuluyor. Mevcut atölyelerin dışında da yeni fikirlerle gelenlere açığız. Belli etik kurallarımız var; gönüllülüğü başlatma sürecinde, onlarla anlaştığımız sürece her türlü atölye açılabiliyor. 

Tatil dönemlerinde gönüllü ihtiyacının arttığını söylediniz. Bu durum, gönüllülüğün sürdürebilirliği açısından bir sorun değil mi?

Sivil toplumda gönüllülerle çalışan birçok kurumun bu konuda zorlandığını söyleyebiliriz. Ama TTM’nin bu konuda çok şanslı olduğunu düşünüyorum. Gönüllülük işini iyi yapıyoruz sanırım. Burada atölyeler yapmalarının yanı sıra, gönüllülerimizin bireysel güçlenmesine çok önem veriyoruz. Dolayısıyla düzenli süpervizyonlar, önemli oryantasyon süreci, tamamen onların taleplerine göre de şekillenen eğitimler alıyorlar. Gönüllülerin TTM ile ilişkilenmeleri haftada bir saat gelip çocuklarla atölye yapmaktan ibaret değil. Onlar TTM’nin bir parçası oluyorlar. Bu yüzden de gönüllülerle çok düzenli devam ediyoruz. Doğrudan gönüllülerle çalışan bir arkadaşımız vardı. Kaynak kısıtlılığından dolayı artık yok ama gönüllüler her zaman ilgi odağımızda. Bu, bizim için sürdürülebilir bir durum. 

TTM’den faydalanan çocuk ve kadınların sayısı ne kadar?

Kadın sayısı yaklaşık 20. Kadın çalışmalarımızda AÇEV’le (Anne Çocuk Eğitim Vakfı) ortaklığımız var. AÇEV’in ‘Hayat Dolu Buluşmalar’ adlı bir programı var; her hafta farklı konularda 13 haftalık modülleri var. Ekonomik güçlenme, analitik düşünme, ev içi ekonomi gibi konular çalışılıyor. Beşiktaş belediyesi ile de bir anlaşmamız oldu. Onlara çocuk katılımı ile ilgili bir dizi eğitim verdik; onlar da bize yaklaşık üç aydır kadın cinsel sağlığı eğitimleri veriyor. Çocuklarla çalışmalarımız dönüşümlü olarak sürüyor. Bu yüzden net sayı vermek mümkün değil. Ama yılda 120-130 çocukla çalışıyoruz.

TTM’nin faaliyetlerinden faydalanan çocuklar genelde hangi yaş gruplarından?

Okul öncesi çağdaki çocuklarla bir süredir çalışmıyoruz. Amacımız 7-18 yaş arasıyla çalışmak. Ama yoğunluk 7-14 yaş arasında. Lise çağındaki çocukları artık cezbedemiyoruz. Onlara uygun atölyelerimiz pek yok. 

TTM neleri hedefliyor? 

Kaynak devamlılığı sağlayamadığımızdan, oluşan belirsizliği ortadan kaldırmak. TTM’nin kendi öz kaynaklarını yaratabilen, kendi kendini çevirebilen bir yer olmasını istiyoruz. Bir hayal olarak mahallelinin de burada bir şeyler yapıyor olmasını görmek istiyoruz. Çocuğunu getirenler belki el işi kursu açar, kendi zanaatını öğretir. Mahalleliyi gönüllüye devşirmek gibi bir niyetimiz var. 

İlk ofis kapandığında mahalleli sahip çıktı demiştiniz. Mahallelilerle ilişkinizden söz eder misiniz?  

İnsanların önyargıları yavaş yavaş kırılıyor. Mahallenin çoğu, hak erişimi konusunda bilgisiz bırakılmış, yoksul ve dezavantajlı bir grup olduğu için bizim buradaki varlığımıza çok saygı duyuyorlar. Biz ise onlara yardım etmediğimizi, haklarına erişmeleri konusunda onları  desteklediğimizi anlatmaya çalışıyoruz. Fakat onlar bunu daha çok emek üzerinden yorumlayarak, saygı duyuyor ve sahip çıkıyorlar. Yetişkinlerin en çok etkilendiği şey, Tarlabaşı gibi güvensiz bir yerde güvenli bir alanın sunulması. Gönüllülerin ilk günleri biraz tuhaf geçiyor. Tarlabaşı uyuşturucu satılan, korkunç insanların yaşadığı bir yer olarak biliniyor. Böyle bir önyargı var. Bu yok demiyorum ama Tarlabaşı aynı zamanda İstanbul’da dayanışmanın en çok yaşandığı mahallelerden biri.



Yazar Hakkında