Ermenistan’da 9 Aralık’ta gerçekleşen seçimler, Ermenistan tarihinin en şeffaf ve adil seçimleri olarak değerlendiriliyor. Oluşacak yeni hükümetten ise halkın beklentileri hiç olmadığı kadar yüksek. Helsinki Yurttaşları Derneği Vanadzor ofisinden Artur Sakunts ile 9 Aralık seçimleri, Nikol Paşinyan’ın seçim öncesi, insan hakları bağlamında yaptığı çelişkili açıklamaları ve yeni hükümetten halkın beklentilerini konuştuk.
9 Aralık seçimleriyle ortaya çıkan tabloyu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Seçimler, yurttaşların özgür iradelerini kullanabildikleri bir atmosferde, bağımsız ve adil bir biçimde geçti. Böylece 20 yıldan fazla süren çürümüş seçim sistemi de son buldu. Bu seçimlerde, kriminal olaylar olmadı. Seçim rüşveti dağıtıldığına dair söylentiler çok çıkmadı. Bir iki yerde, rüşvet olaylarına dair haberler alındıysa da bunların sayısı bir elin parmaklarını geçmez. Seçim sonuçlarıyla oynanmadı. Bazı sandıklarda oy sayımıyla ilgili sorunlar yaşansa da polis daha önceki seçimlerde olmadığı kadar sorunlarla ilgilendi, gereken önlemleri aldı. Bölgesel listelere ve seçim mekanizmasına dair endişelerimiz vardı. Ancak bölgesel listeler, seçimlerin bağımsız ve şeffaf geçmesini büyük ölçüde etkilemedi. Bu seçimler ‘kadife devrim’in mantıksal devamı oldu. Nikol Paşinyan’ın başında olduğu ‘Benim Adımım’ ittifakı oyların büyük çoğunluğunu almayı başardı.
Seçim kampanyası döneminde yapılan tartışmaların içeriği çok dolu değildi çünkü eski iktidar partisi yani Ermenistan Cumhuriyetçi Partisi baştan beri Nikol Paşinyan’ı hedef göstermeye ve toplumun dikkatini dağıtmaya yönelik bir politika izledi. Bu politik yaklaşım başarılı olmadı. Cumhuriyetçi Parti ve Ermeni Devrimci Federasyonu (Taşnak Partisi) yüzde 5 barajını aşamadılar. Buarada şunu da vurgulayalım: Bu iki parti, seçim barajını yüzde 4’e indirilmesine karşı çıktılar. Yani Cumhuriyetçiler ve Taşnaklar kendilerinin parlamentoya girmelerini bizzat kendileri engellemiş oldu.
Ermenistan’da oluşacak olan yeni hükümetten halkın ne tür beklentileri var?
Yeni hükümetten toplumun beklentileri oldukça yüksek. Yurttaşlar, uzun yıllar çözülmemiş sorunların çözümünü Paşinyan hükümetinden bekliyor. Bunlar ‘kadife devrim’e neden olan yapısal sorunlar. Paşinyan’ın halkın beklentilerini karşılayıp karşılamayacağını zamanla göreceğiz. Sivil toplum devrim esnasında ve daha sonra tüm süreçlere çok aktif şekilde dahil oldu. Sivil toplum kurumlarının yıllarca araştırdığı, tespit ettiği sorunlar tüm açıklığıyla ortada. Yolsuzluğa karşı sistemli ve kurumsal mücadele, geçiş dönemi adaleti, bağımsız yargı sistemi, eğitim sistemi reformu, yerel yönetimlerin güçlendirilmesi ve nihayetinde kapsamlı anayasa değişikliği… Seçim kampanyası döneminde Paşinyan bu sorunlara çözüm bulacağını taahhüt etti aslında. Fakat neler olacak bunu elbette şu anda bilemiyoruz; yaşayıp, göreceğiz. Şu çok açık; yeni hükümette muhalif kesimlerin büyük ölçüde yer almayacak olması bazı kesimleri endişelendiriyor. Fakat sivil toplum aktif katılımla, sivil kontrol mekanizmalarıyla hükümetle işbirliği içinde olacak. Sorunları tespit edip, gerekli reformların yapılması için sivil denetim mekanizması kurulacaktır. Eğer sivil toplum kurumlarının önerilerine Paşinyan hükümeti kayıtsız kalırsa daha önceki hükümetler gibi o da eleştirilerin odağında yer alır.
Paşinyan’ın bazı konularda, özellikle LGBTİ+ konusuyla ilgili bazı açıklamaları ciddi tepkiler aldı. Bunu nasıl yorumluyorsunuz?
Sadece LGBTİ+ değil aynı zamanda dini azınlıklara yönelik olarak Paşinyan’ın yaklaşımları ve açıklamaları endişe verici. Emniyet Müdürü, Hıristiyan LGBTİ+ konferansının Ermenistan’da yapılmasını konferansın katılımcılarının güvenliğini sağlamayacaklarıyla gerekçesiyle istemedi. Bu tavır insan hakları örgütleri tarafından eleştirildi. O günlerde Ermenistan’da bulunan Birleşmiş Milletler toplanma ve örgütlenme işlerine dair özel temsilcisine duruma dair rapor verildi. Öte yandan Paşinyan’ın rakipleri de onu ve çevresindekileri milli değerleri yok etmeye çalışmakla suçluyorlardı. Maalesef Paşinyan, yolsuzluklara batmış eski hükümetin suçlamalarına karşı koyamadı. Yeni hükümetin siyasi irade sergileyeceğini, sivil toplum tarafından gündeme getirilen ayrımcılık karşıtı yasayı da kabul edeceğini umuyoruz. Popülizmin seçim öncesi propagandanın bir parçası olarak kalacağını, yolsuzluğa karşı mücadelede olduğu gibi ayrımcılıklara karşı da yeni hükümetin siyasi irade sergileyeceğini, insan haklarına saygı göstererek hareket edeceğini bekliyoruz.