Ermenistan’ın Tavuş bölgesinde dört köyün Azerbaycan’a geçeceği ortaya çıktığında başlayan protestolar, bu satırların yazıldığı 12 Haziran tarihinde Ermenistan Parlamentosu’nun önünde hâlen devam ediyordu.
Haftalar önce başlayan eylemlerde talepler değişip dönüştü, gözaltına alınanların sayısı yüzlere ulaştı. Paşinyan hükümeti döneminde muhaliflere yönelik polis şiddeti azalmadı ancak bu sorun Ermenistan’daki hak savunucularının odak noktası olmaktan çıkmış gibi duruyor. Tavuş Başepiskoposu Bagrat Galstanyan’ın önderliğinde yapılan ve Ermenilerin dinî merkezi olan Eçmiadzin’deki Katolikosluğun açıkça desteklediği eylemlerde Başbakan Paşinyan’ın istifası talep ediliyor.
Paşinyan ile Ermeni Kilisesi arasında aleni bir çatışmaya dönen bu süreçte eylemlere katılan yurttaşların ihlal edilen haklarını, uzun yıllardır bu alanda çalışmalar yürüten insan hakları savunucusu Nina Karapetyants’a sorduk.
Bagrat Galstanyan liderliğinde şimdiye kadar yapılan eylemlerde polis defalarca orantısız güç kullandı ve bazı günler onlarca kişi gözaltına alındı. Bu süreçte toplantı ve gösteri yürüyüşü hakları ihlal edildi mi?
Polisin eylemlerine ilişkin tek boyutlu bir değerlendirme yapmak doğru olmaz. Olaya yol açan gelişmeleri, protestocuların ve liderlerin konuşmalarını, davranışlarını ve diğer önemli unsurları dikkate alarak her olaya ayrı ayrı bakmak gerekir.
Polis, kamu düzeninin sağlanmasına ve olası suçların önlenmesine yönelik faaliyetlerde bulunmakla yükümlüdür. Bu nedenle, ‘büyük resim’den kesilip alınan bir videoyla polisin tüm eylemlerinin meşru ve haklı olmadığı izlenimini yaratmak mümkün.
Polisin eylemlerine bu açıdan bakıldığında, hukuka aykırı ve orantısız pek çok eylem olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim: gösterinin/yürüyüşün normal seyrinin yasaklanması/kısıtlanması, haksız tutuklamalar, orantısız güç kullanımı vb.
Önceki hükümet döneminde olduğu gibi, eyleme katılanlara onlarca dava açıldı. Bu kişiler hızla sorgulanıp mahkemeye sevk ediliyor, ancak polisin hukuka aykırı ve orantısız eylemlerine ilişkin ceza davaları ya hiç açılmıyor ya da süreç uzatılıp zaman aşımına uğratılıyor, böylece dava düşüyor, çok sayıda tanık ve video kanıtı olmasına rağmen hiçbir polis işlediği suçtan sorumlu tutulmuyor.
Günler önce iki kişinin telefon görüşmesinin dinlendiği ortaya çıktı. Kaydı yayınlayan istihbarat, görüşme yapan iki erkeğin muhalefetin eylemlerine katılmak için para aldıklarını iddia etti, Ermenistan Devlet Televizyonu dâhil birçok mecra bu bilgiyi yayınlayıp kişileri hedef gösterdi ve bu kişiler tutuklandı. Karabağ aksanıyla konuşan kişilerin aslında ayakkabı satın almaktan bahsettiği ortaya çıkınca, yayın kuruluşu özür diledi. Bu manipülasyona ve telefonların dinlenmesine dair yorumunuz nedir?
Para karşılığında gösterilere katılmak 2022 yılından beri suç sayılıyor, yani buna yönelik soruşturma ve dava açmak yasadışı değil. Kolluk kuvvetleri ayrıca, suçları önlemek veya tespit etmek amacıyla telefon görüşmelerini dinleme yetkisine sahip.
Ancak elde edilen malzemelerin kullanılma biçimi son derece rahatsız edici ve kınanmalı. Özellikle bu vakada suçlu olduğu iddia edilen kişilerin Artsakhlı (Karabağlı) olduğu özellikle öne çıkarıldı.
Kanımca bu, Ermenistanlılar ile Artsakh’tan zorla göç ettirilenler arasında gerginlik yaratmak, Artsakhlılara karşı olumsuz bir tutum oluşturmak amacıyla kasıtlı, bilinçli olarak yapıldı. İktidara sempati duyan tanınmış isimler, paylaşımlarıyla, videolarıyla, röportajlarıyla; Devlet Televizyonu da elindeki imkânları sonuna kadar kullanarak bunu yaptı.
Suçlu olduğu iddia edilen kişilerin fotoğraflarının internette yayınlanması kabul edilemez ama maalesef bu sadece bu vaka için geçerli değil. Bu kişilerin fotoğraflarının, videolarının ve kişisel verilerinin yayınlanması, onlarca yıldır süren ve kabul gören bir uygulama. Oysa bu, kişinin hakları açısında ağır bir ihlal olmasının yanında, ailesi açısından da büyük sorunlar yaratıyor. Küçük çocuklar da dâhil olmak üzere tüm aile üyelerini hedef alan bu uygulamaya karşı çıkmalıyız.