DOSYA
Büyükada Rum Yetimhanesi’nin hâlâ yazılmamış tarihi
Dünyanın ikinci en büyük ahşap yapısı olarak kabul edilen Büyükada Rum Yetimhanesi geçtiğimiz hafta Europa Nostra ile Avrupa Yatırım Bankası tarafından ‘Avrupa’nın Tehlike Altındaki 12 Kültürel Mirası’ arasında gösterildi. Yetimhanenin çökme tehlikesi altında olduğu uzun süredir biliniyor. Restorasyon için Ekümenik Patrikhane’nin maddi imkanları yetersiz. 1964 yılında boşaltılan daha sonra Vakıflar Genel Müdürlüğü’nce el konan bina 2010 yılında Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararının ardından Patrikhane’ye teslim edilmişti. Yetimhanenin yaşadığı hukuki ve siyasi süreç hem bu gazetede hem de konuyu yakından izleyen diğer kaynaklarda sık sık konu edilmişti. Biz bu gelişmeler üzerine “Peki Yetimhane’de nasıl bir hayat vardı?” sorusunun peşine düştük. Ve Yetimhane’de 1955-61 yılları arasında öğretmenlik yapan Yani Kalamaris ile buluştuk. Kendisi bize Yetimhane’nin deyim yerindeyse yazılmamış tarihini anlattı.
1856’da Konya Akşehir’de, Ermeni Kilisesi’nde çözülememiş bir dava*
Münih Üniversitesi Ortadoğu Çalışmaları Enstitüsü'nde Osmanlı ve Türkiye Çalışmaları Bölümü'nde öğretim üyesi ve doçentlik adayı Talin Suciyan, İstanbul Ermeni Patrikhanesi’nin Paris’teki Boğos Nubar Paşa Kütüphanesi’nde bulunan arşivindeki bir belgeyi inceliyor.
‘Akdeniz’de günümüz olguları tarafından beslenen yepyeni bir şiddet var’
Etienne Balibar: Kimileri Yunan sitelerinin agorasına dönmenin imkanından ve bu agorada bulunmanın, dünyayı değiştirmek için bir meydanda buluşmanın yeterli olduğundan. Tabii ki yeterli değil. Varoluşumuzun bağlı olduğu iktidar kesimlerini rahatsız etmiyor ki bu. Onlar bambaşka bir yerdeler, meydanda değil.
Antakya’da görünürde en büyük sorun vakıf malları
Ortadoğu Arap Halkları Araştırma Enstitüsü (Arap Enstitüsü-Der), ‘Antakya’da Yaşayan Arap (Rum) Hıristiyanlar’ başlıklı bir araştırma yayınladı. Projeye katkıda bulunanlardan, Arap Enstitüsü-Der’in kurucularından Şule Can'la konuştuk.
İç savaş Beyrut Ermenileri için de bir kırılmadır
Geçtiğimiz Çarşamba Havak Salonu'nda bir konuşma yapmak için İstanbul'da bulunan Beyrut’taki Haygazyan Üniversitesi Ermeni Diasporası Araştırmaları Merkezi Müdürü Dr. Antranik Dakesyan'la Lübnanlı Ermeni toplumunun dünü ve bugünü
İstanbul’dan Turabdin’e terk ediş öyküleri
Almanya’da Duisburg-Essen Üniversitesi Türkistik Bölümü’nde düzenlenen 1‘Uluslararası Kemal Yalçın Sempozyumu: Anadolu’nun Evlatları’ başlıklı etkinlikte konuşan Herman Hintiryan ve Melke Gabriel’in konuşmalarını özetleyerek sunuyoruz.
‘Parev’de iki kapılı Noel ruhu
Amasya Gümüşhacıköy’de doğan Berç Sözüdoğru'yla, Bakıtköy'deki dükkanı 'Parev' ve memleketi Gümüşhacıköy üzerine bir söyleşi.
Kayseri’de restorasyon zamanı
Surp Krikor Lusavoriç Ermeni Kilisesi ve Sarkis Gümüşyan Okulu, Kayseri Büyükşehir Belediyesi tarafından restore edilecek. Belediye restorasyon için 3,5 milyon TL kaynak ayırdı. Kayseri’deki Surp Krikor Lusavoriç Kilisesi, İstanbul dışında, halen ibadete açık önemli kiliselerden biri. Yaklaşık 900 yıllık geleneğe sahip olan kilise, kapsamlı bir restorasyona hazırlanıyor. Bölgenin önemli okullardan biri olan Sarkis Gümüşyan Okulu da restore edilecek.
Dilde değişimle, adalet ve ceza sorunları aşılabilir mi?
Buenos Aires’deki AGBU Merkezi’nde, Luisa Hairabedian Vakfı’nın işbirliğiyle 18 Kasım 2017’de düzenlenen konferansta Zoryan Enstitüsü’nün müdürü K.M. Greg Sarkissian bir konuşma yaptı. Sarkissian’ın bu konuşması aynı zamanda Enstitü’nün Akademik İdare Heyeti üyesi Prof. William Schabas’ın yayınlarını temel alıyor. Ermeni Soykırımı sonrasına yönelik hukuki tartışmalara dair bir değerlendirme özelliği taşıyan ve “insanlığa karşı suç” kavramı üzerinde durmanın yeni yollar açabileceğini savunan bu konuşmanın Türkçesini paylaşıyoruz.
‘Nakba’yı ve geri dönüşü konuşmaya cesaret eden İsrailli örgüt: Zochrot
Geçtiğimiz hafta Hrant Dink Vakfı ve DVV International tarafından düzenlenen ‘Zor Geçmişlerle Yüzleşme Pratikleri: STK Deneyimleri’ başlıklı konferansın konuklarından biri de İsrailli Zochrot kurumundan Tom Pessah’dı. 2002’de kurulan Zochrot, o coğrafyanın en zor uğraşlarından birini veriyor; İsraillilerin Filistinlilerin yaşadıklarını anlamaları için çalışıyor. 1948’deki Nakba’nın tanınması ve Filistinli mültecilerin geri dönüş hakkı için farklı faaliyetler yürüten Zochrot örgütünden Tom Pessah’la olan söyleşimiz Trump’ın açıklaması sonrası yaşanan gelişmelere de uzandı; ama Pessah’ın anlattıkları aslında birbirini anlamanın yolunun bugünden ziyade geçmişte saklı olduğunu söylüyor.