‘Çocukluğu Olmayan Adamlar’ anı-romanda (Aras Yayıncılık, 2016), Gürün doğumlu yazar Antranik Dzarugyan, öğretmenlerin o dönem hakim olan kasvetli iklimi dağıtmak amacıyla yetimhaneye bir mizah yazarının geleceğini müjdelediğini anlatır. Soykırım’dan sonra Halep’te kurulan yetimhanedeki herkes sabırsızdır. Beklenen gün geldiğinde, çocuk ve öğretmenler salona toplanmış misafiri beklemektedir. Birden 50’li yaşlarını süren, yorgun görüntülü bir adam çıkar sahneye. Büyük bir sessizlik içinde herkes kendilerini güldürecek bir şeyler anlatılmasını beklerken, adam “Ben sizi çok seviyorum, yetimlerim!” der ve birden ağlamaya başlar. Çocuklar şaşkındır, ne olduğunu anlamazlar. Arka sıralarda duran öğretmenler de ağlamaya başladıktan sonra, bulaşıcı bir hastalık gibi çocuklar da niçin olduğunu anlamadan ağlamaya başlar. Tüm salon ağlamaktadır... O günün anısını ve ziyarete gelen yazarın siması Dzarugyan’ın hafızasına o kadar derin kazınmıştır ki, yıllar sonra, okul sıralarında, ‘Ermeni Edebiyatı’ ders kitabında karşılaştığı bir fotoğrafta yetimhane yıllarında kendilerini güldürmek için ziyarete gelen, fakat ağlatan mizah yazarını tanır. Çocukken hafızasında kalmayan ismini o gün bir daha unutmamak üzere öğrenir: Yervant Odyan...Meşrutiyet'in ilanından sonra İstanbul’a döndü. Farklı gazete ve dergiler yayınladı, çalıştı, yazılar yazdı. Mayıs 1915'te tutuklanıp Suriye içlerine, Der Zor’a tehcir edildi, ağır koşullarda mucize eseri sağ kaldı. İstanbul'a 1918'de geri döndü. Döner dönmez, Soykırım yıllarını anlattığı ‘Lanetli Yıllar’ı ‘Jamanak’ gazetesinde tefrika etti.
Bugün olduğu gibi, 100 öncesinin o yıllarında da Odyan insanların hafızasında bir mizah yazarı olarak yer alır. Tabii ki, bu ününü aralarında ‘Yoldaş Pançuni’ (Aras Yayıncılık, 2018) gibi eserlerin de bulunduğu siyasi ve toplumsal olay ve figürleri hicveden damarına borçlu. Fakat daima adının beraber anıldığı büyük mizahçı Hagop Baronyan’dan farklı olarak, Yervant Odyan Osmanlı Ermeni edebiyatında realizmin öncüsü ‘Arevelk’ gazetesinin etrafında toplanan yazarlardan biri olarak, çoğunu aceleyle, gazete baskısına yetişme telaşı ile günü gününe yazmış olsa da, usta bir hikaye, tiyatro, anı ve en önemlisi tefrika yazarı ve çevirmendi aynı zamanda.
Hayatına bir bakış
150 yıl önce, 19 Eylül 1869'da İstanbul, Yeniköy’de doğdu Odyan. Aristokrat denebilecek bir aileye mensuptu. Ermeni Nizamnamesi’nin hazırlayıcılarından Kirkor Odyan'ın (1834–1887) yeğeniydi. Amcası Krikor Odyan'la birlikte 1879'da Paris'e gitti. 1882'de babasının konsolosluk görevi yaptığı Romanya'nın Circova şehrinde bulundu. 1884'de kısa bir süre İstanbul Üsküdar'daki Berberyan okulu'na gitti. Okul sıralarındayken ‘Vararan’ [Soba] adlı elyazılı öğrenci gazetesini yönetti. Öğrenimini evde dönemin ünlü Ermeni aydınlarından aldığı derslerle, sanat ve edebiyatın hüküm sürdüğü bir ortamda sürdürdü, zengin aile kütüphanesinde çok sayıda Ermenice ve Fransızca eseri okuyarak yetişti.
İstanbul Ermeni basınında ilk yazı ve çevirileri 1887'de yayınlandı. ‘Arevelk’ [Doğu] ve ‘Manzume-i Efkar'da yazıları yayınlandı. Yazar Arpiar Arpiaryan'ın daveti üzerine Arevelk'in yardımcı editörlüğünü üstlendi ve günlük yazılar, tefrika öykü ve romanlar yazmaya başladı. 1894'de ‘Hayrenik’ [Vatan] gazetesine yazmaya başladı. 1896'da Arevelk'in editörlüğünü üstlendi. Osmanlı Bankası olayı ertesinde Ermenilere yönelik saldırılar sırasında Galata rıhtımına demirli bir gemiye binip İstanbul'u terk etti. 12 yıl yurtdışında kaldı, İngiktere’den Hindistan’a farklı ülke ve şehirlerde yaşadı, gazete ve dergiler yayınladı, yazdı.
İstanbul’a dönüş
Meşrutiyet'in ilanından sonra İstanbul’a döndü. Farklı gazete ve dergiler yayınladı, çalıştı, yazılar yazdı. Mayıs 1915'te tutuklanıp Suriye içlerine, Der Zor’a tehcir edildi, ağır koşullarda mucize eseri sağ kaldı. İstanbul'a 1918'de geri döndü. Döner dönmez, Soykırım yıllarını anlattığı ‘Lanetli Yıllar’ı ‘Jamanak’ gazetesinde tefrika etti. Kuvayi Milliye’nin İstanbul’a girişinden sonra bir çok aydınla beraber İstanbul'u 1922'de terk edip Bükreş'e geçti. Hayatının son yıllarını Kahire’de yaşadı ve 1926’da da orada öldü. Marmina Ermeni Mezarlığı'nda, ustası A. Arpiaryan'ın yanına gömüldü.
Odyan’ın kronikleri
Yervant Odyan hemen hepsi farklı ülkelerde yayımlanan dönemin gazete sayfalarında bulunan çok zengin bir külliyata sahip. Tefrika romanları yıllar içinde kitap olarak yayımlanmış olsa da, 1915 sonrasını anlatan ve kanımca en uzun tefrika romanı olan ‘Yeşil Şemsiyeli Kadın’ henüz kitap olarak yayımlanmış değil. Birkaç yıl süren uzun uğraşlar sonucunda tefrikanın eksik sayılarını farklı kütüphanelerde bulup tamamladığımı ve Aras Yayıncılık olarak romanı yayın listemize aldığımızı ve üzerinde çalıştığımızı burada ilan etmek isterim.
‘Domsag’ adını verdiği günlük kısa kronikler, tüm hayatı boyunca yazı yazan Yervant Odyan külliyatının en önemli ögesi. Şehrin günlük hayatının, önemli mekanların, simaların, toplumsal yaşamın adeta bir yansıması olan bu kronikler, kuru olarak niteleyebileceğimiz haberlerden epeyce farklı olarak, Yervant Odyan’ın mizahi ve çoğunlukla alaycı bakış açısıyla bugün dahi okuyucuya her anlamda çok şey katıyor. Odyan’ın şehrin ve toplumun günlük hayatını günü gününe kayda geçirme pratiği, yazarın yazma pratiğini de yeni arayışlara yönlendirmiştir kuşkusuz.
Kınalıada’da kadınlar tarafından bir hayır işi için yapılan, fakat kilise yönetim kurulu tarafından bir türlü onaylanmayan imza kampanyasından tutun da, Yeni Cami’nin kemerli yolunda yapılan restorasyon çalışması nedeniyle yayaların ve at arabalarının çektikleri eziyete, İstanbul’u sel altında bırakan ve yolları çamura çeviren yağmurlara, Tünel ve tramvay için sıra beklerken çıkan kavgalar ve kavgaları engellemek için yapılan önerilere, tramvaydaki bir olaydan sonra tutuklanan bir kişiye, Pangaltı Ermeni Mezarlığı’nın köşesinde bulunan kahvede yeni tesis edilen sinema gösterilerine kadar her olay, her şey Odyan’ın dikkatini celbediyor.
Acılara tanıklık etmiş bir yazar
Odyan’ın 1915 sonrasında yazdığı kronikler özellikle dikkat çekici. 1915’te tutuklanıp tehcire çıkarılan ve uğradıkları kırımlardan arta kalanların varabildikleri Der Zor çölüne kadar giden, hayatta kalabilmek için kısa bir dönem İslamiyet’i kabul edip, bildiği diller sayesinde yabancı askerlere tercüman olarak hizmet eden Odyan halkının çektiği tüm acılara tanıklık etmiş bir yazar. Hayatta kalma içgüdüsü, zekası ve becerisiyle Soykırım’dan sağ salim kurtulabilen Odyan demiryolu ile İstanbul’a döner dönmez, ‘Jamanak’ gazetesinin Bab-ı Ali’deki yazıhanesine gider ve oturup, 3-4 uzun yıl boyunca tanıklık ettiklerini, halkının şehadetini ‘Lanetli Yıllar’ başlığı altında tefrika etmeye başlar (Odyan uzmanlarının dahi unuttuğu ve gözden kaçırdığı bu tefrika, kitap olarak ilk kez 2004’te Yerevan’da Krikor Hakopyan tarafından yayınlandı. Daha sonra İngilizceye de tercüme edilen bu eserin Türkçe çevirisi Aras Yayıncılık tarafından yayınlanacak). Bir yandan bu uzun soluklu tefrikayı yayımlarken, diğer taraftan, hep yaptığı gibi, muntazam bir şekilde, günlük kroniklerini yazmaya başlar. Kroniklerin teması da değişmiştir artık. İstanbul ve Osmanlı’daki günlük yaşamla sınırlı kalmayıp, yeni kurulan Ermenistan Cumhuriyeti’ni de kapsamaktadır. 21 Kasım 1918’de yayımladığı ve Soykırım’dan arta kalan Ermenileri selamladığı meşhur “Selam Size” ile başlayan bu kroniklerde Odyan oluşmaya başlayan Soykırım-sonrası yeni toplumun hiç de iç açıcı olmayan durumunu çoğu kez kendine özgü bir mizah ile çizmeye başlamıştır. Zor olsa da, başlayan yeni dönemin farkındadır ve kendisinin de bizzat yaşadığı acılarla barışıktır... Tehcir yollarında tasvir ettiği ‘Yoldaş Pançuni’ serisinin son bölümünü de bu dönemde yazacaktır.
Türkçe’deki Odyan
Meşrutiyet’in ilanından sonra tefrika ettiği bazı eserler (Abdülhamit ve Sherlock Holmes ve Saliha Hanım veya Ordu Müstebite Karşı) Türkçe olarak da Osmanlı okuyucusuyla buluşmuştu. Uzun bir zaman sonra Odyan eserleri bugün tekrar Türkçe olarak Türkiyeli okuyucunun masasında. Aras Yayıncılık tarafından yayınlanan Yoldaş Pançuni, Everest tarafından yenden basımı yapılan Abdülhamit ve Sherlock Holmes ve Kor Kitap tarafından yakın bir zamanda yayımlanan Ermeni Diasporası toplumda Odyan’a karşı olan ve oluşmaya başlayan ilginin bir ispatı. Dileğimiz Ermenice ve Türkçe bu yayınların devam etmesi ve Odyan külliyatının adeta bir yazın mezarlığı olan basının küflü ve sararmış sayfalarından çıkarılıp mümkün mertebe kitaplar içinde toplanması.
Öldüğünde yalnızdı
Yervant Odyan 1926’da kanserden öldü. Öldüğünde yalnızdı. (Hastaneye gidip gelen dostu şair Vahan Tekeyan’ın anılarını belki bir gün tercüme edip paylaşırım ilgilenen okuyucularla). Aile kurmamıştı. Erken sayılabilecek bu ölümde, 1915’ten sonra bizzat yaşadığı ve tanıklık ettiği büyük acıların yanında, içkiyle yakın ve samimi dostluğun da payı vardı kuşkusuz. Günlük yazı bekleyen dizgiciler kendisini matbaaya yakın olan meyhanede bulurlarmış. Yazılarını son dönemde orada yazardı.
Kendisine niçin bu kadar fazla içtiğini soranlara “Acılarımı unutmak için”, demiş bir keresinde. “İşe yarıyor mu bari?” diyenlere verdiği cevap ise şu olmuş:
-Hepsi de yüzmeyi çok iyi biliyor...