Gayrimüslimlerden özür diliyorum

Daha ne kadar kaçabilirsin ki hakikatlerden? Geçmişle yüzleşmekten kaçmayı, karanlık bir tarihi iştahla savunmayı, savunmayan, aksi şeyler söyleyenleriyse ''hıyânetkâr'' ilan etmeyi daha ne kadar sürdürebilirsin?

Mekteplerde kaç talebenin daha beynine ''milli yalanlar'' enjekte edecek, kaç talebeye daha  ''ecdadını takdis etmeyi'' öğreteceksin ?

Ogün Samast'ın sırtını sıvazlamak, Orhan Pamuk'a ''akıllı ol'' demekle mi geçecek ömrün ?

''Milliyetçilik'' gibi köhnemiş bir silahla, yaşanmış kederleri ‘’yaşanmamış’’ ilan edebileceğini, buna gücünün yetebileceğini mi zannediyorsun?

O kederleri yaşamışların torunlarının gözlerinin içine baka baka, ‘’ama’’ ile başlayan, ‘’olaylar o günün şartlarında değerlendirilmeli’’ diye süren tümceler kurmaya devam mı edeceksin?

''Yavuz'' olma, ''vicdanlı'' ol! Kabul et gayri, devlet olarak, gayrimüslimlere, gerek 1915’te gerekse 6 -7 Eylül 1955’te, zihinlerinden, hatıralarından asla silemeyecekleri fena şeyler yaşatmışsın.

Onları anayurtlarından tehcir etmişsin uzaklara. Yollarda zulümler etmişsin. Öldürmüşsün hiç terahhum etmeden.

Evlerini, barklarını, dükkanlarını, ibadethanelerini yağmalatmışsın...Polisin, kendisini karakola kitlemiş, yardım isteyenlere ise ''Hiçbir şey yapamam, ben bugün polis değil, Türküm'' demiş âşikâren...

İnsanlar, saldırıya uğramamak, canlarından olmamak için olmadık işlere başvurmuşlar. 

İş yerini korumak için, kendi tabelasını bir Türk dükkanının tabelasıyla değiştirenler,  yağmacılar karşısında biçare bir şekilde pantolonunu aşağı indirip ‘’sünnetli olduğunu’’ gösterenler olmuş…

Devlet tüm bu yaşanmışlıkların üstüne sünger çekme veçhesindeki resmi politikasından caymalı artık. Caymadığı takdirde, ne gayrimüslim vatandaşlarıyla sulh yapabilir, ne de demokratikleşebilir.

Gerekirse, Willy Brandt gibi diz çöküp, ‘’özür dilenmeli’’. Tazminatlar ödenmeli, gasp edilmiş haklar iade edilmeli, dinlerini yaşamalarına müsaade edilmeli insanların.

Devletin nötrleşmesi adına, Diyanet anayasal bir kurum olmaktan çıkarılmalı, özerkleştirilmeli. TRT salt Müslümanların Ramazan ayında değil, Hristiyanların, Yahudilerin ve diğer inanç gruplarının özel günlerinde de neşriyatlar yapmalı…

Kamuda gayrimüslimlerin istihdam edilmelerine, yükselmelerine olanak tanınmalı. Tıpkı Müslümanlar gibi, onlarda Vali, Kaymakam, Emniyet Müdürü, yargıç, savcı, rektör, belediye başkanı olabilmeli, milletin parlamentosunda temsil edilebilmeliler... (Ancak bu sayede, vergi ödedikleri bu devletin, kendilerinin de ‘’devleti’’ olduğunu hissedebilir, ''ötekilik'' gömleğini çıkarabilirler.)

1915 ve 6 - 7 Eylül Hadiselerinin kahramanları

‘’1915 ve 6-7 Eylül hadiseleri’’ dendi mi, sadece ‘’trajediler'' gelmez akla. Bu trajediler yaşanırken, hayatlarını tehlikeye atarak gayrimüslimlere yardım eden, onları evinde saklayıp koruyanlar da gelir:  

''Halep ve Konya Valiliğinde bulunan Celal Bey, Ankara Valisi Mazhar Bey, Kütahya Mutasarrıfı Faik Ali Ozansoy,  Kastamonu Valisi Reşat Bey, Yozgat Mutasarrıfı Cemal Bey, Erzurum Valisi Tahsin Bey,  Malatya Belediye Başkanı Azizoğlu Mustafa Ağa.

Lice Kaymakamı Hüseyin Nesimi Bey, Beşiri Kaymakam Muavini Sabit Bey, Basra Valisi Ferit Bey, Müntefek Mutasarrıfı Bedii Nuri Bey, gazeteci İsmail Mestan, Mardin Mutasarrıfı Hilmi Bey.

Savur Kaymakamı Sıtkı Bey, Midyat Kaymakamı Nuri Bey, Çermikli Muhammed Hamdi Bey, Savurlu Mehmed Ali Bey, Silvanlı İbrahim Hakkı Bey, Urfa’da Binbaşı Sıtkı Bey, Urfalı Hacı Halil''...(Ayşe Hür, Radikal, Nisan 28, 2013)

Öte taraftan… Bakırköy, Cevizlik Mahallesi’nden Albay Reşat Mater, Tophane’den Şükrü Amca, şoför Nusret Amca...(Dilek Güven, 6 -7 Eylül Olayları)

Hepsine selam olsun. Hepsinin önünde saygıyla eğiliyorum.

1915 ve 6 - 7 Eylül’de vâki’ olan ''Büyük Felaket''lerden dolayı kendi payıma gayrimüslim toplumundan özür diliyorum. Hayatlarını kaybedenlerin ‘’güvercin tedirginliğinde’’ yaşayan torunlarına da taziyelerimi arz ediyorum. 

Tıpkı Hrant’ın son yazısında (19 Ocak 2007, Agos) buyurduğu gibi, ‘’biraz ürkekçe ama bir o kadar da özgürce’'.

Kategoriler

Azınlıklar


Yazar Hakkında