Dünden bugüne Apoyevmatini

Türkiye Cumhuriyeti tarihinin yayın hayatını sürdüren en eski gazetesi Apoyevmatini, bu yıl 100. kuruluş yıldönümünü kutluyor. Bellek 365, Apoyevmatini’nin 100. kuruluş yıldönümü vesilesiyle bir belgesele imza attı.

Yönetmenliğini ve yapımcılığını gazeteci Melike Çapan’ın üstlendiği belgesel, ağırlıklı olarak gazetenin Rum toplumu için önemine değiniyor. ‘100: Apoyevmatini’ adını taşıyan belgeselde gazetenin tarihi, eski ve mevcut çalışanlarının yanı sıra Ekümenik Patrik Bartholomeos başta olmak üzere toplumun önde gelen isimlerinin aktarımları yer alıyor.

Apoyevmatini Genel Yayın Yönetmeni Mihail Vasiliadis, her yıl 12 Temmuz’da gazetenin kuruluş yıldönümünü kutladıklarını söylüyor. Gazeteyi bugün Mihail Vasiliadis ile oğlu Minas Vasiliadis çıkartıyor. Minas ise belgeselde, “Enerjim olduğu sürece tüm enerjimi gazetenin çıkması için harcayacağım” diyor.

Belgesel, yapımcısı ve yönetmeni Melike Çapan’la konuştuk.

Belgeseli çekmeyi nasıl kararlaştırdığını sorduğumuzda Çapan şunları söylüyor:  “Bir karardan ziyade hikâyesinin öyle geliştiğini anlatabilirim. Birkaç sene önce, çok yakın bir arkadaşımın kaybının ardından bir yazı kaleme aldım. Mihail Vasiliadis o yazıyı okuduktan sonra beni arayarak, çok duygulandığını söyledi ve ‘Benim ardından neler yazacaksın’ diye sordu. O an ona “Umarım o yazıyı yazacağımız günler çok uzaktadır” demiştim. O da ‘Beni boş ver, Apoyevmatini’nin 100. yılı yaklaşıyor. Muhakkak bir şeyler yapmak lazım’ demişti. ‘Muhakkak’ kısmı muhakkak benim için değildi. 2021 yılında yaptık bu görüşmeyi. Ancak kulağımda bir yerde kalmış Apopyevmatini’nin 100. yıl hikâyesi.”

Bir kent mirası kaynağı

Melike Çapan. Fotoğraf: Berge ArabianAynı yıl, İmroz’un belleğine ışık tutan ‘Yeniden Buluşacağız’ sergisini hazırlamak için çalışmalara başladığını belirten Melike Çapan, belgeselin, sergi sürecinden ötürü sekteye uğradığını, serginin ardından belgesel için çalışmaya başladığını söylüyor: “2022 Kasım ayında serginin İstanbul ayağını tamamladıktan sonra, Apoyevmatini’nin 100. yıl hikâyesi yeniden aklıma geldi. Vasiliadis’i aradım ve müsaadesini aldıktan sonra başladım projeyi yazmaya.”

Azınlıklar ve kent kültür mirası üzerine çalışmalar yaptığını, Apoyevmatini’nin de ilgi alanına girdiğini ifade eden yönetmen, “Çünkü gazete, bu konuda çalışanlar için ciddi, önemli bir kaynak. 1925’ten bugüne, İstanbul’un ve Rum toplumunun belleğinin kaydını tutuyor. Bu açıdan benim de sık sık başvurduğum kaynaklar arasında yer alıyor” diyor ve ekliyor: “Tabii ayrıca Mihail Bey’le kısa bir dönem aynı kanalda çalışma imkânımız oldu. O sıra Mihail Bey ve sevgili eşi Kula ile daha da yakınlaştık. Elbette bu duygusal bağ, Apoyevmatini ile olan bağımı da güçlendirdi.”

“İnanılmaz bir dayanışma örneği”

“Belgeselde gazetenin İstanbul Rum toplumu için önemini sık sık görüyoruz. Siz, toplumun dışından biri olarak bu önemi nasıl değerlendiriyorsunuz?” sorusuna ise şu cevabı veriyor Çapan: “Belgeselin bir bölümünde Minas’ın şöyle bir ifadesi var: ‘Ben böyle bir şey beklemezdim.’ Bu soruyu o ifadeyle yanıtlasam abartılı olmaz. İnanılmaz bir dayanışma örneği. İnsanlar hiçbir maddi beklentisi olmadan bu yükü sırtlanıyor. Bu bir yük. Çok ağır bir yük… Ve bir avuç insan çıplak elle bu yükü kaldırıyor. Apoyevmatini çok önemli bir kaynak. Bu gazetenin varlığı yalnızca Rum toplumu için değil, bu kent için çok önemli. Ancak bizler bu kıymetli kent mirasına gerektiği gibi sahip çıkamıyoruz ne yazık ki. Bir grup insanın yel değirmenlere savaş açmışçasına bu gazeteyi ayakta tutması hayranlık uyandırıcı."

"Bugün bir asrı dolduran kaç gazete var bu memlekette? Jamanak 116 yaşında, Cumhuriyet gazetesi 100 yaşına yeni girdi. Ve Apoyevmatini… Parmakla saysak bitiyor gördüğünüz gibi. Şu an dijitalleşen dünyada Apoyevmatini hâlâ bir geleneği sürdürüyor. Üstelik bunu en geleneksel haliyle yapıyor. Çekimler sırasında dağıtıcı ile sokak sokak gezdim İstanbul’u, gazete dağıttım. İnanabiliyor musunuz, hâlâ elden dağıtılan bir gazete var! Ve bunu bekleyen onlarca insan var. Bu insanların çoğu da yaşlı… Onların toplumla ve kentle bağının kopmaması için bu gazetenin devam etmesi çok önemli.”

“Bu belgeseli çekerken -ki hiç kolay bir süreç değildi- aklımda şu vardı: Nasıl ve ne kadar bir kitleye ulaşabiliriz? Tamam, arşive kaydediyoruz ama böyle önemli bir kent mirasının 100. yılı söz konusuyken bütün kenti bu kutlamaya dahil etmek; tanımayanı tanıştırmak gerekir” diyen Çapan, Yeniköy Panayia Kilisesi Vakfı’nın verdiği desteğin altını çiziyor: “Bu konuda ben ağzımı bile açmadan ilk destek Yeniköy Panayia Kilisesi Vakfı’ndan geldi. Geniş bir katılımla Ağustos-Eylül tarihleri arasında düzenledikleri Theotokia Festivali’ne davet ettiler. Çünkü Apoyevmatini gibi bir mirasın 100. yaşını onurlandırmak istediler. Belgesel, 15 Eylül’de Yeniköy’deki Panayia Kilisesi Vakfı’nda gösterilecek. Bunun için mutluyum ve minnettarım.”

Melike Çapan, belgeseli henüz bir izleyici gözüyle seyretmediğini söyleyerek, sözlerini şöyle noktalıyor: “Projeyi yazmaya Mart 2023’te başladım. Ekim başında İstanbul ve Atina’da olmak üzere çekimlere başladık. Son çekimimizi Mart’ta, Mihail Vasiliadis ile yaptık. Sağlık sebepleri nedeniyle onun çekimi en sona kaldı. Altı boyunca çekim yaptık. 20’yi aşkın insanla görüştük ve röportaj süreleri umduğumuzdan çok daha uzundu. Nisan ayında belgeselin senaryosunu yazmaya başladığımda, bu işin asla bitmeyeceğini düşündüm. İlk bir hafta bilgisayar ekranıyla uzun uzun bakıştık. Sonraki hafta kaleme kâğıda sarılıp yazmaya başladım. Çünkü hiçbir zaman hikâyeyi Word sayfasından başlatamıyorum. Kalem kâğıt şart. Sonrasında da videographer Doğuş Öztürk’ün yardımıyla usul usul ilerleyerek bitirdik."

"Oturup belgeseli bir seyirci gibi seyretmedim henüz. Hâlâ işin içinden çıkamadım. Her baktığımda hata arıyorum ya da bazı kısımların yerini değiştirmek istiyorum. Bir seyirci gözüyle izleyebilmek için daha zamanım var. Ancak o gün geldiğinde kuracağım cümle hiç kuşkusuz şu olacak: Bu belgeseli ben daha iyi çekerim.”

Belgesel, buradan izlenebilir.

‘Her eve bir Apoyevmatini’

Apoyevmatini Gazetesi’nin genel yayın yönetmeni Mihail Vasiliadis, 27 Temmuz Cumartesi günü Radyo Agos’un konuğu olmuştu. Vasiliadis’in, programda söylediklerinden bazı satırbaşları şöyle:

“Mübadeleyle gelenler Apoyevmatini okuyorlardı ama Apoyevmatini’yi Türkiye’nin en çok satan gazetesi haline getiren durum 1925’te eski yazılardı. Türkiye’de Cumhuriyet’ten sonra kurulan günlük gazete niteliğini taşıyan iki gazete var: Apoyevmatini ve Cumhuriyet gazeteleri. Cumhuriyet Gazetesi o dönemde henüz eski yazıyla çıkıyordu. İstanbul toplumunda henüz eski yazıyı bilen okur-yazarlar vardı. Oysa Rum toplumunda yeni alfabeyi bilenlerin oranı %70’leri aşıyordu. Çünkü her mahallede bir Rum ilkokulu vardı. İlk dört sınıfı bütün çocuklar orada okuyorlardı. O açıdan bizim gazetemiz o dönemde 1. tiraja varmıştı.”

“Apoyevmati’nin benden önceki sahibi Doktor Adosoğlu 2002’nin Mart ayında öldüğünde, iki kız arkadaş ellerinden geleni yaparak burayı ayakta tutmaya çalıştılar. Bu arada da ben şahsi sebeplerden ötürü 2002-2000 yıllarında yani milenyuma girerken, Yunanistan’da çıkardığım Eftalopous’u kapatmak durumunda kaldım. ‘Apoyevmatini’nin kapanmaması için çaba harcayabilir misin?’ dendi. Seve seve kabul ettim. Türkiye’ye döndüm, her ne kadar okunacak bir şey kalmamış ise de o ilgi var. O zaman 2500 kişi kalmıştı Rum toplumunda. Her eve bir Apoyevmatini girmesini istedim. Denediğimde bunun pek de zor olmadığını gördüm. Bu sırada Yunanistan’da oğlum kendi işini kurmaya çalışıyordu. Fakat askere gitmesi gerekeceğinden, önce gelip beni görmek istedi. Buraya geldiğinde bizim çalışma durumumuzu gördü. Elimizde sadece küçük bir bilgisayar vardı. ‘Nasıl böyle çalışıyorsunuz?’ dedi. Bu faaliyeti görünce etkilendi ve gazetecilik mikrobu ona o zaman bulaşıverdi. ‘Ben sana bilgisayar getireceğim’ dedi ve Yunanistan’a dönüp oradaki bit pazarından parçalar aldı, işleri görebilecek bir bilgisayarla geriye göndü. Ondan sonra askerliğini yapmaya gitti. Askerliğini bitirip geldikten sonra Yunanistan’dan dönerken Atina’da toplantı yaptı ve destek sağladı. Ancak 2011’lere vardığımızda Yunanistan’daki o kriz bu yardımların kesilmesine neden oldu ve oğlumla birlikte ikimiz ayakta tutmaya çalıştık.”

“İlk geldiğimde 600 gazete bastım. Dağıtıcılarımız bunları alıp her eve dağıttılar. O zaman 2500 kişilik toplumumuz vardı. Şu anda 550’ye düşmüş durumda. Dağıtımcılar kendi ödemelerini gazete basıldığında alıyor. Dolayısıyla bizim gazete satışından bir mali kazancımız yok. Olmasını da istemiyorduk zaten. Ama vakıflar destekleriyle bugün bizi ayakta tutabiliyorlar. Bugün dünyanın dört bir tarafındaki aboneler, en çok da Yunanistan dışındaki aboneler iyi destek veriyorlar.”



Yazar Hakkında

1990 İstanbul doğumlu. Kültür sanat, müzik, insan hakları ve güncel politika haberleri yapıyor.