İranlı şair Furuğ Ferruhzad'ın söyleşileri, hatıraları ve mektuplarını bir araya getiren ‘Sonsuz Gün Batımında’ kitabını Engin Taşkaya, 'Derkenar' için yazdı.
ENGİN TAŞKAYA
engintaskaya@gmail.com
Bir tarafta Şah'ın saltanatının sembolize ettiği Batı’ya bağımlı sermayenin diktası ve diğer tarafta düşünmeyi neredeyse günah sayan bağnazlığın sembolü, Furuğ'un cenaze namazını bile kılmayan, mollaların dini diktası. Kendi anlamlarını yitirmiş bütün kavramların ve mukayeselerin sarsıldığı bir zamanda yaşadığından bahseden kadın, “Yaralarım aşktandır” diyerek şiirleriyle inanmak istemediği dış dünyayı öyle bir sarsmıştır ki!
‘Şiirden ayrı değilim’
Şöyle diyor şiirden bahsederken Furuğ: “Şiir benim için bir ihtiyaç şeklidir. Yemekten ve uykudan önce gelen, nefes almak kadar bir ihtiyaç. Amacım bu ihtiyacı kendim için zaruri bir hale getirmektir. Şiir bende dağılmıştı, bir zamanlar ben bu varlığı benim dışımda soyut bir şey olarak tasavvur ediyordum. Şimdi bir süredir o bana nüfuz etti yani beni ele geçirdi işte bu yönden ben şiirden ayrı değilim.” Şiir, yemek ve uykudan önce geliyor derken hiç de yalan söylemiyordu Furuğ. Çoğu zaman ay sonunu bile getiremeyen geliriyle, sobasız soğuk evinde, kimsesiz, yalnızca sanatıyla uğraşmış ve her zaman daha iyisine ulaşmaya, daha güzelini söylemeye çabalamıştı şair. Ve sanatı, toplumu için bunca emek vermiş kadına ise toplumunun yanıtı hiç de hoş olmamıştı çoğu zaman.
Erkeklerin, eril zihniyetin egemenliğindeki dönemin İran'ında kadınlığını, aşklarını anlatan ve dönemin dili kesilmiş, diri diri gömülmüş kadınlarının sesi olan Furuğ! Kendisine dil uzatanlara boyun eğmemiş Furuğ! Toplumun ahlak bekçileri tarafından fahişelikle ve nankörlükle suçlanan, evladı elinden alınan ve bunlara göğüs geren Furuğ! 1977 yılında yayınlanan radyo programında Bernardo Bertolucci'ye konuşur: 'İranlı bir aydın neredeyse kendisine sırt çeviren kendi toplumunun izleyicisidir.' Onun için aydın olmak, şair olmak ve sanat için çabalamak her türlü koşulda elzemdir.
“İnandığım başka bir şey de hayatın bütün anlarında şair olmanın gerekliliğidir. Şair olmak, insan olmaktır. Günlük davranışları şiirleriyle hiç bağdaşmayan bazı insanlar tanıyorum. Yani sadece şiir yazdıklarında şair oluyorlar, sonra bitiyorlar. İki yönlü olduklarından fakir, kıskanç, mutsuz, dar fikirli, zalim, pisboğaz, açgözlü bir insan olup çıkıyorlar. İşte, ben bu adamların sözlerini kabul edemiyorum.”
Furuğ Ferruhzad söyleşileri, hatıraları ve mektuplarıyla ‘Sonsuz Gün Batımında’ diyerek bu kez okuyucunun karşısına doğrudan kendisi, şair bir kadın olarak çıkıyor.