Stand-up ve soykırım açılımı

‘Yetenek Sizsiniz’ yarışması geçen hafta sona erdi ve Atalay Demirci kazandı. Hani şu stand-up gösterisiyle izleyicileri ‘gülmekten kırıp’ geçiren adam, fakat gelin görün ki bir sosyal paylaşım sitesinde bambaşka bir gösterisinden bir dakikalık bir videoya rast geldim. Gösteriden izlediğim kesit beni gülmekten kırıp geçirmedi. Neden mi? Buyrun Atalay Demirci’ye kulak verelim.

NAYAT KARAKÖSE
nayatk@gmail.com

“Her sene Çanakkale’yi anıyoruz değil mi? Hani saygı duruşları, şiirler falan… Yahu kardeşim Çanakkale’yi anlatan film yapın, ama öyle bir film yap ki bütün dünya anlasın senin nasıl bir milletten geldiğini, ecdadının neleri başardığını, senin kimlerin torunu olduğunu anlasın. Soykırım olmuş mu olmamış mı? Bak dön bir bak tarihine terbiyesiz! Ecdad kafasına ne koysa yapar, bir soyu kıracaksa kırar, muallâkta bırakmaz, anladın mı? Mevzu biraz ciddi ya yüzler gerildi, cümle nereye gidiyor oğlum lan? Haklı, ama gülecez mi? Gülecez.”

Ürkütücü olan

Şimdi bu durumda herhalde Atalay Demirci soykırımı alenen kabul eden ilk stand-upçı oluyor. Kendi sözlerinin yalancısıyım, “ecdad kafasına ne koysa yapmış, muallâkta bırakmaz” diyen bizzat kendisi. Ürkütücü olan ise bu ‘başarı’dan, ecdadının kafasına koyduğunu yapıp muallâkta bırakmamasıyla övünmesi.

Atalay Demirci’nin nazarında ‘biraz ciddi’ olan mevzu, kılıç artığı bir neslin torunlarının nazarında ise çok ciddi. Atalay Demirci, kendisini mizaha fazla kaptırmış olacak ki bu ciddiyetin farkında değil. Muallâkta bırakılmamış, kesin olarak yok edilmiş yüz binlerce insanın, bir gösteride ‘mizah’ malzemesi yapılması birazcık hakkaniyeti olan bir insanı gülmekten kırdırmaz, ancak kırar, acıtır,  bunun için illa Ermeni de olmak gerekmez.

Bazen böyledir işte Ermeni olmak, televizyonda izleyip gülmekten kırıldığın, sempati duyduğun birisinin gelip seni üç cümleyle kırıp, hayal kırıklığına uğratmasıdır. AEK takımında oynayan Katidis nasıl ki verdiği Nazi selamının ne anlama geldiğini bilmediğini söylediyse yarın öbür gün çıkıp Atalay Demirci de “aslında soykırım denen şeyi bir ata sporu sanmıştım” falan diyebilir. Hatta Emre Belözoğlu taktiğini uygulayarak yanına bir Ermeni arkadaşını falan alır demeç de verir.  Her şey mümkün. Birilerinin hatırlamıyorum, bilmiyorum, sözlerim maksadını aştı gibi cümlelerine alıştık zaten.  Maalesef soykırımın da güldürüsünün yapıldığı günlerden geçiyoruz, asıl yetenek bu sözlere gülebilenler, alkışlar onlara gitsin…

Lale Mansur
(oyuncu)

1- Epeydir yeni bir albüm almadım.

2- Philip Mansel’in Everest yayınlarından çıkan Levant adlı kitabı Akdeniz tarihini ve dolayısıyla ülkemizi daha iyi anlamak isteyenlerin büyük bir zevkle okuyacağı bir kitap.

3- Reha Erdem'in Jin adlı şu anda gösterimde olan filmi. İnsanıyla, doğasıyla, hayvanıyla savaşın yıkımını masalsı bir dille anlatıldığı olağanüstü bir film.

4- İstanbul’da gittiğim son oyun Dot tiyatronun Altın Ejderha adlı çok eğlenceli oyunuydu.

5- AL Daily açılış sayfam olarak sürekli takip ettiğim, dünyada olan bitenlerle ilgili çok ilginç makalelerin, kitap tanıtımlarının,sanat haberlerinin yer aldığı ve çok iyi linkler veren bir web sayfası.


Bowie, sonsuza dek yaşar mı?

GÖKÇE GÜNDÜÇ
gokce.gunduc@gmail.com

İngiltereli müzisyen David Bowie’nin 8 Ocak’ta müjdelediği 27. stüdyo albümü ‘The Next Day’, 3 Mart’ta piyasaya çıktı. Böylece gördük ki 2004’te kalp krizi geçirdikten sonra pek ortalıkta görünmeyen Bowie’nin sesi artık eskisi kadar iyi değil. Seçtiği ‘ün ve ölüm’ temaları da eski albümlerini andırıyor. Ama onu aramızda görmek hâlâ güzel.

Neden mi? Çünkü o, sanat ile rock arasında köprü kuran insan olarak anılıyor. Hatta ‘The Next Day’ yayımlandıktan 20 gün sonra Londra’daki Victoria ve Albert Müzesi’nde açılan sergi, onun kıyafetlerini, sahne dekorlarını, albüm görsellerini ve bugüne dek çektiği videoları ziyaretçileriyle buluşturarak, bu köprüyü hatırlatıyor. (11 Ağustos’a kadar açık.)

Bowie’nin bir zamanlar bir yerlerde söylediği cümleyi ele alırsak “Bowie, başka hiçbir şeye yararı dokunmadıysa bile, en azından rock ‘n’ roll’un şaşırtmak demek olduğunu gösterdi.”

Yukarıda bahsi geçen sergide de incelendiği üzere Bowie, sahnede sekiz ana başlık altında toplanabilecek farklı karakterleri canlandırıyor. Rock tanrısı Ziggy Stardust ile soğuk ve mesafeli Beyaz Dük bunlardan sadece ikisi. Çıktığı her turnede farklı bir konsept benimseyerek, her filmde başka bir role bürünen karizmatik bir oyuncuya benziyor ki kendisinin oyunculuk kariyeri de mevcut.

1977’de “Benim ilkem şudur: Bir sistem ya da bir süreç düzgün işlemeye başlamışsa, artık modası geçmiştir, derhal başka bir alana geçerim” diyerek anlatıyor kendisini. “Buradan nereye giderim bilemiyorum ama size söz veririm ki sıkıcı olmayacak” cümlesini de hatırlayınca, ‘The Next Day’in nerede çuvalladığını daha iyi görüyor insan. Huffington Post’tan Michael Hogan’ın da yazdığı gibi, yeni albümdeki ‘Where Are We Now?’, eski hitlerinden ‘Life on Mars’ ile aynı piyano akorlarına sahip. ‘Ölüm ve Ün’ mevzusu ise 1975’te kaydedilen ‘Fame’ kadar eski.

Mesela albümün çıkış parçası, ‘The Stars (Are Out Tonight)’, ‘Yıldızlardan asla kurtulamayacağız’ diyerek ‘ün’ temasını işliyor. Şarkının videosunda İngiltereli oyuncu Tilda Swinton ile David Bowie, vampirleşmiş yıldızların tacizine maruz kalan bir çifti canlandırıyor. ‘Yıldızlar, sizi göz alıcı gülümsemeleriyle yakabilir fakat aslında sizlerin sıradan yaşantısına özenen zavallı yaratıklardır; yine de sonsuza dek yaşayacaklarını umuyorum’ diyor Bowie.

Sözün özü, ‘The Next Day’i edinin ve hiç değilse ‘Dirty Boys’u bir dinleyin. Nostalji yapmak isterseniz 1973 tarihli ‘Time’ı da öneririm. 3 Ocak’ta 66’ncı doğum gününü kutlayan Bowie, şimdi eskisinden daha yaşlı; ‘yine de sonsuza dek yaşayacağını umuyorum.’




Cirque du Soleil ile İstanbul’dan Michael Jackson’ın ruhu geçti

Yönetmenliğini Jamie King´in yaptığı dünyaca ünlü ‘Cirque du Soleil´in gösterisi, ‘Michael Jackson The Immortal Word Tour’ geçen hafta Ülker Sports Arena’da izleyici karşısına çıktı. Michael Jackson´dan ilham alarak yaratılan gösterinin izleyiciyi büyüleyen yönlerini beş maddede özetledik.

MELODİ ÖZER
melodi_e@hotmail.com

• Gösteri görkemli bir biçimde başlıyor. Dev bir ekran, son derece sofistike yanar-döner bir sahne ve havada uçan akrobatları izliyoruz. Ekrana MJ'in  klasikleşmiş  görüntüleri yansıtılıyor.

• Şarkılar, klip ve konseptlerine uygun kıyafetler ile özenle hazırlanmiş. Kesintisiz, kusursuz ve nefes kesen gösteriler  sergileniyor. Cirque du Soleil bu işi fazla iyi yapıyor. Tüm izleyiciler gözbebekleri büyümüş trans halinde sahneyi seyrediyor.

• Michael’ın sesi tum stadyumu kaplıyor herkesin tüyleri diken diken. Çıt çıkmıyor kimseden. Ruhu aramızda, bize sesleniyor. Geleceğe dair umudundan, yardımlaşmaktan, birlik olmak, barış, eşitlik ve tabiat anadan bahsediyor. Dünya’nın yükünü omuzlarında taşıyor aslında. Ama bu yük tek bir insan için fazla ağır.

• Sahneye gerçekten de o bahsedilen maymun çıkıyor. MJ çocukluğuna dönüyor. Henüz yolun başındaykenki o şirin ve yetenekli hali. Hayaleti stadyumun içinde, aramizda hissediyoruz. Ardından dev bir beyaz çoraplı ayakkabı ile beyaz eldiven çıkıyor sahneye. O artık bir ‘Smooth Criminal’!

• Bu gece hiç bitmesin diye yalvarıyorum. Son şarkılara doğru yüzlerce insan dayanamayıp dans ediyor, şarkılara tek ağızdan eşlik ediyoruz. MJ insanüstü bir yaratıkmış aslında. O müthiş enerjisi ile bu dünyada varlığını sonsuza dek yaşatacak olan bir ‘immortal’!


“40 yıllık hasretimi  Agos gideriyor”

Hüsnüzar Gazaryan-Sydney

Siz de Agos’la çekilmiş fotoğrafınızı paylaşmak isterseniz derkenar@agos.com.tr’ye iletebilirsiniz.

 


  

Nihat Doğan bir siyasi parti kuracak olsa ismi ne olmalı?

 

Afro garfi
Mazlum Halkın Sesi Partisi

Seyyit Bilal Aydın
Yeni Doğanlar Partisi

Hakan Karakoca
Biraz Marksist Tam Muhafazakâr Birlik Partisi

Aslı
Sahte Okeyler Partisi ;)))

Marten Abrahamoğlu
Nihat ve Dava Arkadaşları Partisi. Genel merkezi de Ankara Hilton oteli olur:-)

Triple A
Ben Bana Hayran, Herkes Bana Kurban Partisi

 

 

Kategoriler

Derkenar