YETVART DANZİKYAN

Yetvart Danzikyan

KARDEŞÇESİNE

Süreç olmayan süreç nasıl devam ediyor?

Öyle görünüyor ki Bahçeli’nin “Öcalan Meclis’te konuşsun, örgütün silah bıraktığını açıklasın, umut hakkından faydalansın” diye başlattığı hamlelerin asıl amacı, Kuzey Suriye’de yani Rojava’da siyasal Kürt hareketi tarafından oluşturulan otonom yapıyı ortadan kaldırmak. Öcalan, Kandil ya da genel olarak siyasal Kürt hareketi böyle bir adım atar mı? Pek muhtemel görünmüyor. Peki diyelim ki attı, HDP ve DEM Parti’de temsilini en güçlü şekilde bulan Türkiye’deki Kürtlere ne öneriliyor? Kamuoyuna yansıdığı kadarıyla hiç. Sadece Öcalan için, o da hayli belirsiz bir “umut hakkı”. Bütün bu kilitlenme gibi görünen süreç içinde, bir de İsrail Dışişleri Bakanı Gideon Saar, "Kürtler büyük bir millettir, siyasi bağımsızlığa sahip olmayan milletlerden biridir. Onlar bizim doğal müttefikimizdir" deyince tablo iyice karmaşıklaştı.

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin Öcalan çıkışıyla hareketlenen siyasi gündemde peş peşe gelen beyanlara rağmen neredeyse bir aydır herhangi bir gelişme olmuyor. En önemli gelişme Abdullah Öcalan hakkındaki tecridin bir günlüğüne kaldırılması ve Öcalan’ın da “Tecrit devam ediyor. Koşullar oluşursa bu süreci çatışma ve şiddet zemininden hukuki ve siyasi zemine çekecek teorik ve pratik güce sahibim” demesiydi. Bu görüşme 24 Ekim’de basına yansıdı. Bugün 20 Kasım. 
Yaklaşık bir ayda Esenyurt Belediyesi’ne sonra da Mardin, Batman ve Halfeti belediyelerine kayyım atandı. CHP kayyım atamalarına tepki gösterdi. Son olarak İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu Mardin’e giderek yerine kayyım atanan Ahmet Türk ile görüştü. 

MHP lideri Bahçeli hemen her gün benzer açıklamalar yaparken Öcalan üzerindeki tecrit sürdü. Cumhurbaşkanı Erdoğan Bahçeli ile aralarında herhangi bir görüş ayrılığı olmadığını vurguladı. DEM Parti Eş Başkanı Tuncer Bakırhan ise Mezopotamya Ajansına verdiği röportajda şunları söyledi:

“Biliyorsunuz, 1 Ekim sonrası başlayan iç tartışmaları hep ‘beka’ ile açıkladılar. ‘Ortadoğu’da dengeler değişiyor, iç barışı sağlayalım’ dediler. Rojava’ya (Kuzey Suriye) dönük bir saldırıyla ‘iç barış’ adını koyduğunuz siyaset çöker. Kürtlere bir yandan kamçı, diğer yandan kardeşlik hamaseti olmaz. İçeride barış, ancak sınır ötesi barış ile sağlanır. Rojava ile hısımlık kazandırır, hasımlık kaybettirir. Günlerdir Rojava’ya askeri harekat planlarını yazıyorlar, çiziyorlar. Bu savaş kime karşıdır? Savaşlardan medet bularak mı Kürt-Türk kardeşliği kurulacak? Rojava’ya saldırı, Kürtlerin kazanımlarını yok etmenin adıdır”
Bir gün sonra Cumhurbaşkanı Erdoğan “Bizim şu anda derdimiz, Suriye içerisinde 30 kilometrelik o derinliği hiçbir zaman boşa geçmeyeceğiz ve orada da bu mücadelemizi kahraman Mehmetçiklerimizle beraber sürdürüyoruz, sürdüreceğiz” diye konuştu. 

Bu durumda öyle görünüyor ki Bahçeli’nin “Öcalan Meclis’te konuşsun, örgütün silah bıraktığını açıklasın, umut hakkından faydalansın” diye başlattığı hamlelerin asıl amacı, Kuzey Suriye’de yani Rojava’da siyasal Kürt hareketi tarafından oluşturulan otonom yapıyı ortadan kaldırmak.  Öcalan, Kandil ya da genel olarak siyasal Kürt hareketi böyle bir adım atar mı? Pek muhtemel görünmüyor. Peki diyelim ki attı, HDP ve DEM Parti’de temsilini en güçlü şekilde bulan Türkiye’deki Kürtlere ne öneriliyor? Kamuoyuna yansıdığı kadarıyla hiç. Sadece Öcalan için,  o da hayli belirsiz bir “umut hakkı”

Bahçeli açıklamalarından birinde Erdoğan’ın yeniden aday olması gerektiğini de söylemişti. Bunun için Anayasa değişikliği gerekiyor. Dolayısıyla Bahçeli’nin çıkışının “Öcalan’a umut hakkı”  vaadiyle DEM partinin desteğini almaya dönük olduğu zaten yazıldı çizildi. Peki Anayasa değişikliği konusunda DEM Parti ne düşünüyor? Bakırhan az önce bahsettiğim açıklamasında şöyle diyor: 

“Toplumun sağduyusuna, taleplerine açık bir anayasa süreci olmalıdır. Mesela cumhuriyetin ikinci yüzyılında demokratik bir rejim isteniyorsa, tekçi-merkeziyetçi anlayıştan kurtulmak gerekir. Demokratik ulus tanımı esas alınarak bu ülkede yaşayan sadece Kürtlerin değil, her kimlik ve inancın kendisini içinde göreceği vatandaşlık tanımına ihtiyaç var. Yeni anayasada Kürt'ü, Aleviyi bütün dışlanan halkları ve inançları dinleyecek misin? Yoksulun ve emekçinin sesine kulak verilecek mi? Bütün bu kesimlerin talepleri dikkate alınacak mı? Bu sorulara olumlu yanıt veren, çözümü düşünen her siyasi partiyle elbette amasız fakatsız otururuz, anlaşırız. Ama birileri kendi siyasi ikbalini ve çıkarlarını toplumun geleceğinin önüne koyarsa da orda ‘dur’ deriz”

Bütün bu kilitlenme gibi görünen süreç içinde, bir de İsrail Dışişleri Bakanı Gideon Saar, "Kürtler büyük bir millettir, siyasi bağımsızlığa sahip olmayan milletlerden biridir. Onlar bizim doğal müttefikimizdir" deyince tablo iyice karmaşıklaştı. 

Herhalde Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bir soru üzerine söylediği şu sözler de bu durumla bağlantılı: “İstikrarsızlık, bir bataklığın sinekleri topladığı gibi sınırlarımızın ötesine terör örgütlerini çekti. Bu bataklığı kurutmak için biz nasıl çaba gösteriyorsak aynı şekilde Suriye Yönetiminin de bu çabayı göstermesi lazım”

Bu denkleme ABD’de Trump’ın başkan oluşunu ve İsrail yanlısı olarak değerlendirilen kabinesinde dışişleri bakanı olarak düşündüğü Marc Rubio’nun geçmişte Türkiye’nin Suriye’deki varlığına karşı çıkan bir isim olduğunu eklersek tablo daha mı karmaşıklaşır, yoksa daha mı netleşir? Yanıtı ben de bilmiyorum.