Başepiskopos Bekçiyan'ı kaybettik

Başepiskopos Karekin Bekçiyan bu sabah hayatını kaybetti

82 yaşındaki Bekçiyan Sırpazan, birkaç ay önce Almanya'dan İstanbul'a gelmişti ve bir süredir Yedikule Surp Pırgiç Hastanesi'nde kalmaktaydı. Başepiskopos Karekin Bekçiyan 21 Kasım sabahı hayatını kaybetti. Duyuru Türkiye Ermenileri Patrikliği'nden yapıldı.

Bekçiyan Sırpazan'ın cenazesine ilişkin ayrıntılar ilerleyen saatlerde Patrikhane tarafından paylaşılacak.

Tüm Ermeni toplumunun başı sağolsun.

Başepiskopos Karekin 1942 yılında İstanbul'da doğdu.  Ruhani mertebe almadan önceki ismi Dikran'dır. 

İlköğrenimini Pangaltı Mıhitaryan Okulu'nda gördü. 

Daha sonra Surp Haç Tıbrevank Okulu'nu bitirdi. 1963 yılından itibaren ruhani dereceler almaya başladı. 1965'te rahip takdis edilerek "Karekin" ismini aldı.1992 yılında episkopos oldu. 

İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Sosyoloji ve Tarih Bölümü son sınıf öğrencisi iken, Ermenice bir sözlük hazırlığında çalışmak üzere davetli burslu öğrenci olarak Almanya’ya gitti. Köln ve Bochum Üniversitesi Pedagoji Bölümü’nü 1972’de bitirdi. Bir süre Türkiye'de bulundu ancak daha sonra Marsilya’ya din görevlisi olarak gitti. 2000'li yılları Köln'de Ermeni toplumu ruhani önderi olarak geçirdi. 

Patriklik Kaymakamlığı engellenmişti

Başepiskopos Bekçiyan 2017'de gerçekleşemeyen Patrik seçimi sürecinde Değabah (Patrik Kaymakamı) Seçilmiş, ancak görevi resmi makamlarca engelenmişti. 

Başepiskopos Karekin Bekçiyan 13 şubat 2028'de Türkiye'den ayrılmasının hemen öncesinde bir veda mesajı yayınladı. Bekçiyan mesajında "Son yaşananlar bir günde ortaya çıkmadı. Ne yazık ki, beni hedef almış gibi görünen bu sonuç aslında 85. Patrik Seçimini sabote etmek amaçlıdır ve oldukça uzun ve planlı bir kampanyanın ürünüdür" ifadesini kullandı. Bekçiyan'ın mektubu şöyleydi: 

"Sevgili din kardeşlerim,

Hastane raporlarına istinaden mahkemenin verdiği Patrik Mesrop Mutafyan Hazretleri’nin iş göremez durumda olduğuna dair kararı üzerine 25 Ekim 2016 tarihinde toplanan Ruhaniler Genel Meclisi’nin “Patriklik makamının münhal” olduğu kararıyla Türkiye Ermenilerinin 85. Patriklerini seçmeleri yeniden gündeme geldi.

Patrik Genel Vekili Aram Ateşyan Srpazanın daveti ile Değabah (Patrik Kaymakamı) seçimine katılmak üzere İstanbul’a geldim. Ateşyan Srpazanın da aday olarak katıldığı, usulüne ve geleneklerimize uygun bir biçimde cereyan eden 15 Mart 2017 tarihli seçimde Ruhaniler Genel Meclisi teveccüh göstererek 11 oya karşı 23 oy ile beni Değabah görevine getirdi.

50 yılı aşan bir süre yurt dışında görevde iken Türkiye’ye geliş nedenim, 9 yıldır devam eden bir geçiş dönemini sona erdirilmesine, Patrikhanemizin ananevi ve meşru bir idareye kavuşmasına hulus-u kalple katkıda bulunmak arzusuydu. 
Bu konuda dini ve vicdani inançla davranmanın yeterli olacağına, kilisemizin ve halkımızın Patrik seçimini akl-ı selim ile başarabileceğine kani idim. Şu anda ne kadar yanıldığımı anlamış bulunuyorum.

Göreve geldiğimde şaşırtıcı gerçeklerle yüz yüze kaldım. Bunlardan en önemlisi, daha ilk günden seçim sürecinin şeffaf, dürüst, adaletli seçim kurallarıyla yürüyemeyeceğinin ortaya çıkması idi. Bunun pek çok tezahürünü, örneğini sayıp dökmeye gerek görmüyorum. O üzücü, yaralayıcı örnekleri hatırlamak da hatırlatmak da istemem.

Karşılaştığım ve beni üzen bir diğer husus da, güçlü iradeye sahip, tarihimizin ve cemaatimizin değerlerini yakından bilen dini ve sivil kişilerin, İstanbul’da yaşadığım geçmiş dönemlere kıyasla, hayli eksilmiş olmasıydı.

Değerli kardeşlerim, son yaşananlar bir günde ortaya çıkmadı. Ne yazık ki, beni hedef almış gibi görünen bu sonuç aslında 85. Patrik Seçimini sabote etmek amaçlıdır ve oldukça uzun ve planlı bir kampanyanın ürünüdür. Bu kampanya Değabah olarak benim seçilmem üzerine daha ilk günden başladı. Yine üzüntü verici, acıtıcı ve ibretlik entrikalar çevrildi. Karanlık kampanyalar çok çirkin boyutlara ulaştı. Bu tutumun toplumumuzu daha da yıpratmasından ve hatta yozlaştırmasından korkuyorum.

Öte yandan yaşadığımız sürecin toplumumuz için eğitici ve öğretici olduğnu umuyor ve diliyorum. Zannediyor ve umut ediyorum ki toplum, yaşananlar sayesinde, hem kendisini bundan böyle daha iyi yönlendirecek değerlendirmeler yapmaya, hem de toplumu yönetenlerin niteliklerini daha yakından görerek onları daha yakından, daha iyi tanımaya imkan bulmuştur.

Sonuçta müşahedelerimin bana telkin ettiği nokta, kısa zamanda istemeyerek de olsa sizlerden ve içinde yaşamaktan mutlu olduğum İstanbul’dan ayrılmaktır. Bilindiği gibi Bakanlığımızdan gelen yazı üzerine böyle bir karar almak zorunluluk oldu. Zira çatışma benim tabiatımda yoktur.

Dinimiz tevazu ve tahammül dini olduğu kadar sevgi ve barış dinidir. Benim mevcudiyetim zaten çok mutazarrır olmuş Ermeni toplumunda herhangi bir nedenle ve herhangi bir biçimde yeni olumsuzluklara meydan vermemelidir. Yönetimler ve cemaat geleceğe ilişkin adımlar atarken benim mevcudiyetimi bir mazeret, bir pürüz olarak görmeden o adımları atabilmelidir. Bu tür bir mazerete yer vermemek de benim anlayışım ve mükellefiyetim içindedir.

Şimdilik ülkemden ayrılarak bundan sonraki dönemi yeni bir görevde, uzun zamandır hasta bulunan Arkyebiskobos Mesrop Mutafyan biraderim için, onun kederli annesi Mari Mutafyan için ve siz sevgili din kardeşlerim için duayla geçirmek kararını verdim.

Biz daha vaftiz esnasında, vaftiz olmanın yanısıra iman ve umut niyaz ederiz. İnancımızı ve umudumuzu asla kaybetmeyelim.

Tanrı hepimizin yardımcısı olsun.

Arkyebiskobos Karekin Bekçiyan"

Yine bugün kaybettiğimiz gazetemiz yazarlarından Nazar Büyüm bu süreci bir yazısında detaylı biçimde anlatmıştı:

Rezilliğin kısa tarihi

Kategoriler

Toplum