YETVART DANZİKYAN

Yetvart Danzikyan

KARDEŞÇESİNE

Süreç olmayan süreçte yeni dönemeç

İktidar kanadı tüm bu gelişmelere ‘süreç’ ya da ‘açılım’ demekten imtina ediyor. Böyle olunca, ne diyeceğimizi biz de bilmiyoruz. İmralı’daki ilk görüşmeden sonra yapılan açıklamada Öcalan’ın ağzından verilen mesajlarda şu cümleler önemliydi: “Sayın Bahçeli’nin ve Sayın Erdoğan’ın güç verdiği yeni paradigmaya, ben de pozitif anlamda gerekli katkıyı sunacak ehil ve kararlılığa sahibim.” Bu paradigmanın ne olduğu tam olarak anlaşılabilmiş değil. Beri yandan CHP tüm bu gelişmelerin, Erdoğan’ın görev süresiyle ilgili bir Anayasa değişikliğine bağlanmaması şartını öne sürüyor ki bu da anlaşılır bir şey. Her şeyi bu kadar basit açıklayamayız belki de. Kimi iddialara göre Öcalan, “Ben buradan çıkmayabilirim, bunu gündeme getirmeyin, bu tartışma konusu olmasın, yeter ki bu mesele çözülsün” demiş, ne kadar doğru şu an bilemiyoruz. Peki ne biliyoruz?

MHP Genel Başkanı Bahçeli’nin “Öcalan TBMM’de konuşsun, örgütün silah bıraktığını açıklasın, uyum hakkından faydalansın” sözleriyle başlayan gelişmeler, Pervin Buldan ve Sırrı Süreyya Önder’in İmralı’da Abdullah Öcalan’la görüşmesiyle hız kazandı. 

Görüşme sonrasında heyete, yerine kayyım atanan Mardin Belediye Başkanı Ahmet Türk de katıldı ve üç kişiden oluşan DEM Parti İmralı Heyeti, siyasi partilerin temsilcileriyle görüştü.

Burada dikkat çeken bazı noktalar var. Heyet, MHP’nin lideri Bahçeliyle görüştü, AKP’de ise Grup Başkanı Abdullah Güler başkanlığındaki temsilciler tarafından karşılandı. Hâl böyle olunca CHP’de kısa bir tereddüt oluştu. AKP’de Erdoğan görüşmüyorsa, CHP’de kim görüşmeliydi? Kısa bir tereddütten sonra, heyeti Genel Başkan Özgür Özel başkanlığındaki CHP’liler karşıladı.

Görüşmelerden sonra genel olarak olumlu mesajlar verildi, ancak kapsamlı açıklamalar yapılmadı. 

İmralı Heyeti TBMM turunu tamamladı. Şimdi heyetin Edirne Cezaevi’nde 2016’dan bu yanan hapiste tutulan HDP eski Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş ve Kandıra Cezaevi’nde hapis tutulan, yine eski HDP eş Genel başkanı Figen Yüksekdağ’la görüşmesi gündemde; bu temaslardan sonra İmralı’da Öcalan’la yeni bir görüşme yapması bekleniyor. Kapsamlı bir değerlendirmenin İmralı’daki görüşmeden sonra mı yapılacağı, yoksa Demirtaş ve Yüksekdağ’la görüşmeden sonra mı yapılacağı herhâlde yakında netleşir. Belki de ikisi birden olur. Ancak Öcalan’la görüşmeden sonra yapılacak açıklama belli ki kritik mahiyette olacak. 

İktidar kanadı tüm bu gelişmelere ‘süreç’ ya da ‘açılım’ demekten imtina ediyor. Böyle olunca, ne diyeceğimizi biz de bilmiyoruz. 

İmralı’daki ilk görüşmeden sonra yapılan açıklamada Öcalan’ın ağzından verilen mesajlarda şu cümleler önemliydi: 
“Sayın Bahçeli’nin ve Sayın Erdoğan’ın güç verdiği yeni paradigmaya, ben de pozitif anlamda gerekli katkıyı sunacak ehil ve kararlılığa sahibim.”

Bu paradigmanın ne olduğu tam olarak anlaşılabilmiş değil. Erdoğan PKK üyelerini kastederek “Ya silahlarını gömecekler ya da silahlarıyla birlikte gömülecekler” dedi.

Dışişleri Bakanı Hakan Fidan ise bir televizyon programında “PKK/YPG terör örgütü Suriye’den çıkmazsa askerî harekât yaparız” dedi. 

Devlet Bahçeli ise son grup toplantısı konuşmasında “Büyük resme bakınca gördüğümüz, emperyalist bir komplonun üzerimize geldiği, etrafımızı kuşattığıdır. Suriye’nin istikrar ve barış ortamı Türkiye için kırmızı çizgidir. Aynı şey Irak için de geçerlidir. Biz ne içimizde ne dışımızda kandan geçinen terörist ve bölücü terör örgütü istemiyoruz. Türk-Kürt kardeşliğini dinamitlemeyi, Türkiye ve bölge ülkeleri kaosa itmeyi hesaplayan kim varsa alayı birden karşımızdadır” dedi. 

Tekrar Öcalan’ın sözlerine dönelim. Az önce bahsettiğimiz açıklamanın bir yerinde şöyle demişti Öcalan: “Bütün bu çabalarımız, ülkeyi hak ettiği düzeye taşıyacak ve aynı zamanda demokratik bir dönüşüm için de çok kıymetli bir kılavuz olacaktır. Devir Türkiye ve bölge için barış, demokrasi ve kardeşlik devridir.”

Türk-Kürt kardeşliği elbette en çok arzu edilen, uğruna insanların yıllardır mücadele ettiği, kayıplar verdiği bir amaç. Dolayısıyla bu alanda atılacak adımlar hiç şüphesiz çok önemli. Ortadoğu’nun hercümerç içinde olduğu ve yepyeni gelişmelerin kapıda olduğu da bir gerçek. 

Beri yandan CHP tüm bu gelişmelerin, Erdoğan’ın görev süresiyle ilgili bir Anayasa değişikliğine bağlanmaması şartını öne sürüyor ki bu da anlaşılır bir şey. Yani şüphe şu: Öcalan’ın şartlarında yapılacak bir değişiklik karşılığında DEM Parti olası bir anayasa değişikliğine destek verir mi?

Her şeyi bu kadar basit açıklayamayız belki de. Kimi iddialara göre Öcalan, Sırrı Süreyya Önder ve Pervin Buldan’la görüşmesinde “Ben buradan çıkmayabilirim, bunu gündeme getirmeyin, bu tartışma konusu olmasın, yeter ki bu mesele çözülsün” demiş, ne kadar doğru şu an bilemiyoruz. 

Doğruysa, Öcalan’ın çizdiği çerçeve daha geniş. Ama nasıl bir çerçeve, bilmiyoruz. Peki ne biliyoruz? Çok az şey. Sadece temennimiz olabilir. Tüm halkların içine sinecek, adil bir süreç yürütülsün ve sadece TBMM değil, adil bir barış için kafa yoran sivil toplum kuruluşları da sürece katılsın.