Ermenistan’ın 1990’lardaki dış poltikasına damgasını vuran eski dışişleri bakanlarından Arzumanyan, Ermenistan’ın dış politikasını yorumladı: “Rusya’nın Ermenistan üzerindeki etkisi çok büyük. Rusya ile Avrupa arasında bir denge bulmamız lazım. Rusya isterse Karabağ meselesi çabucak çözülür.”
LILIT GASPARYAN
lilitgasparyan@agos.com.tr
Ermenistan’da Levon Ter-Petrosyan’ın cumhurbaşkanı olduğu 1991-98 döneminde Dışişleri Bakanlığı yapan Aleksandr Arzumanyan, bugünlerde Ermenistan siyaset arenasının öne çıkan muhalif figürlerinden biri… Dışişleri Bakanlığı görevinden önce Ermenistan’ın ABD Büyükelçiliğini görevini üstlenen Arzumanyan, ardından ülkenin BM temsilcisi olarak atanmıştı. Bugün Miras Partisi geçici milletvekilliğini yürütmekte olan Arzumanyan ile Kafkasya’daki sorunları, Türkiye-Ermenistan ilişkilerini ve Ermenistan’da gelecek hafta yapılacak olan cumhurbaşkanlığı seçimlerini konuştuk.
Kafkasya’daki bugünkü durumu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Güney Kafkasya bugün aktif bir değişim sürecinde. Gürcistan demokratikleşme yolunu tercih etti ve bu yönde ilerliyor. Ekonomi ve insan hakları konusunda ciddi kazanımlar elde etti. Ülkede uzun zamandan beri ilk defa muhalefet, yarışı önde tamamladı ve iktidar da kaybettiğini kabul etti. Bu, Azerbaycan ve Ermenistan’ı da doğrudan ilgilendiren bir durum… Güney Kafkasya ancak Ermenistan, Azerbaycan ve Gürcistan’ın işbirliği yapması halinde ortak bir piyasaya sahip olabilir, çünkü bu ülkelerin her biri küçük hacimli piyasalara sahip ve kendi başlarına etkinlik gösteremiyorlar. Küresel iktisadi düzen içinde etkin olabilmek için işbirliği tek çıkar yol. Ancak Karabağ meselesi olduğu gibi duruyor ve böyle devam ettiği sürece işbirliği sadece bir hayal gibi görünüyor.
Rusya’nın Güney Kafkasya bölgesinde ne derece ağırlığı var?
Rusya’nın Ermenistan üzerindeki etkisi çok büyük. İki ülke arasındaki ilişkilerin sadece ekonomik değil ayrıca askeri ve stratejik boyutu da önemli. Ülkenin yavaş yavaş Rusya ile Avrupa arasında bir denge bulması lazım. Rusya’ya bu denli bağımlı durumda olmak Ermenistan’daki muhalifler için kabul edilemez bir durum. Eğer Rusya Ermenistan’la arasındaki iyi ilişkilerini sürdürmek istiyorsa bu ilişkilerin mahiyetini karşılıklı saygı çerçevesinde yeniden düşünmeli. Müzakerelerin ne yönde ilerleyeceği çoğu zaman Rusya’ya bağlı durumda. Rusya istediği takdirde Karabağ meselesi çabucak çözülür. Minsk Grubu’nun en etkili öğesi Rusya. Öte yandan bugün Ermenistan ve AB arasında bir işbirliği anlaşması için çalışmalar yapılıyor. Bu anlaşmanın bazı maddeleri ise Rusya’nın isteklerine uyumlu değil.
Türkiye-Ermenistan ilişkilerinde bugüne kadar alınan yolu değerlendirirsek, sınırların açılması ne kadar mümkün?
Bu tür soruların cevabını Türkiye ve Ermenistan’ın iç politikasında aramak gerekir. Benim için iki toplumun bir araya gelip konuşabilmesi her şeyden önemli. Türkiye toplumu hareketli ve orada değişiklikler oluyor. Hrant Dink için bir araya gelen insanlar o ülkede nelerin değiştiğine tanıklık etti. Toplum değişiyor ve bence Türkiye’nin AB’ye üye olması Ermenistan için de olumlu bir netice olacak. Avrupa’ya sınırımız olacak ve ayrıca Türkiye toplumu daha özgürlükçü olacak. Toplumlar değişiyor ama diğer yandan sınır kapısının açılması Avrupa’ya, Rusya’ya ve ABD’ye bağlı.
Birkaç gün sonra Ermenistan’da cumhurbaşkanlığı seçimleri gerçekleşecek. Sanki toplum siyasi açıdan doğru seçim yapabilme kapasitesine sahip değil ve sadece şu an iktidarda olan Cumhurbaşkanı’na karşı besledikleri duygularla hareket edecek. Sizce bu seçimlerin diğerlerinden farkı ne olacak?
Toplumla ilgili tarifinize katılıyorum. Bunun tek suçlusu yirmi yıl boyunca seçimlere hile karıştıran siyasi güçlerdir. Ermenistan toplumu 90’lı yılların başında bağımsızlığı seçebilecek ve kendi hakkını arayabilecek kadar akıllıydı. Maalesef yıllar boyunca devam eden bu sistem Ermenistan halkını ekmeğinin peşine düşürdü. İnsanlar artık projeleri bile dinlemiyor. Serj Sarkisyan’a karşı ciddi bir nefret duygusu var. İnsanlar kim gelirse gelsin diyor. Halk onların hayallerini gerçekleştirebilecek bir kahraman istiyor. Bu yüzden Gagik Tsarukyan bir fenomen haline geldi. Mucizeler yaratan bir kahraman… Bu yıl seçimler rekabet ortamında geçmese de ortaya siyasi projeler sunan üç muhalif aday var. Adayların hepsi de AB ile bütünleşmeyi savunuyor. Bu iyi bir gelişme.