Almanya'da köklerine döndü, 'Vartan' ismini aldı, harç talebiyle karşılaştı

Uzun süredir Almanya'da yaşayan Halis Yıldırım, 1915'e kadar uzanan Ermeni köklerine dönmek istedi, 'Vartan' ismini almak için mahkemeye başvurdu. Ancak 'harç' talebi ile karşı karşı karşı kaldı. Vartan Halis Yıldırım, yaşadıklarını ve Tercan'a kadar uzanan köklerini anlattı.

Ermeni kökenlerinizi ne zaman keşfettiniz? Baştan beri ailede bilinen bir durum muydu bu?

Sorduğunuz durum, farkında olunan, dışarıdan anlatılan, ama tam olarak ne anlama geldiği bilinmeyen bir durumdur. Çünkü tam olarak bilmek, insanın yaşamında değişiklikler yapmasını da beraberinde getirir. Tarihsel olarak en eski Ermeni yerleşimlerinden bir olan Tercan’da 1915’de halkından, ailesinden koparılan bir küçük kızın dünyasından asimilasyon sürecini anlamak, ciddi bir çaba gerektiriyor. Ailede büyük bir suskunlukla ve Besi ninemin başına gelenleri bilemeyerek, öğrenemeyerek büyüdük. 1915’den sonra da bu sefer Dersim 38'de sürgüne gönderilmiş bir ailenin ferdi Besi ninem... Kendini ne kadar inkar edersen, yaşama ihtimalinin o kadar yüksek olduğu bir ortamda, Ermeni kimliği bilebilmek çok zor.  Halbuki dedem Toros ve büyük dayım Vartan‘ın nasıl ve nerede öldürüldüğü oranın insanlarının anlattığı ve konuştuğu bir durumdu, tıpkı oradaki diğer öldürmelerde olduğu gibi. 

Halis Yıldırım

İsim değiştirme önemli bir karar, bu aşamaya nasıl geldiniz ve neden Vartan ismini tercih ettiniz?

Vartan, 10 yaşıma kadar beraber yaşadığım Besi ninemin abisinin adı. Birinci Dünya Savaşı'ndaki Ermeni soykırımının ardından 1920'lerin başında kız kardeşini aramak için İstanbul'dan ayrılmış ve bu sırada Ermenilere ait her şeyin yok edildiği Tercan'a gitmişti. Lakin, oraya hiç varamadı ve birkaç kilometre kala öldürüldü. Onun adı benim için, bu akıl almaz suç karşısında küçük bir kızı  aramak için gösterilen cesareti temsil ediyor.  Soykırımın tarihi içinde, insana dair cesaret, güzellik ve umut varsa, kardeşinin peşine yola çıkan bir adamın hikayesinde bu var. 

İnsanların kendi istekleriyle ve seçtikleri dillerde isimleri belirlemesi ne yazık ki mümkün değildi. Çocuk yaşta Müslümanlaştırılan Ermenilerin böylesi bir hakkı kendilerinde görmesi hele hiç mümkün değildi, kayıtlı olunacak bir kilisenin bile kalmadığı bir coğrafyada zamanla anılarda kalan ise paskalyada yumurtaları ailece boyama geleneğiydi. 

Devletin baskısı, insanların buna mecbur bırakılması ve bunları sağlamlaştıran kurallar üretilmesi, tıpkı soyun belirleyiciliğinin erkekten geldiğinin söylenilmesi gibi konularda, benim teraziye koyduğum ise, kimin hakkının yendiği, kime rağmen ne yapıldığıydı. Ninem ve onun hayatta kalma mücadelesi, bunun için ödediği bedel, devletin baskısından, akrabalarımın suskunlukta karar kılmasından ve toplumsal zorlamalardan daha üstün geldi. 

Bu kararı verdikten sonra Almanya'da  hukuki anlamda nasıl bir süreç yaşandı? Neden dava açma gereği duydunuz? 

Alman vatandaşlığına geçmek için 7 yıla yakın bekletildikten sonra, işlemlerin bittiği günün ertesi, isim değişikliği için başvurdum. Hem yurtdışında yaşamam hem de uzun bir süredir vatandaşlık işlemleri için uğraştığım için bu isim değişikliğini Türkiye vatandaşlığı süresince başlatamadım.  Benden Ermeni olduğumu kanıtlamam gerektiğini söylediklerinde ilk tepkim zaten gelmişti. Türkçe isimde kalsaydım ya da Almanca isim alsaydım, böyle bir ispat gerekmeyecekti. Agos’ta yıllar önce yayınlattığım akrabamı arıyorum ilanını ibraz ettikten, soy ağacı bilgileri ve ailenin hikayesini anlattıktan sonra, kısa sürede isim değişikliğime onay geldi. Daha önceleri Ermenice isim değişikliklerinde psikologdan rapor isteniyormuş, bu benden talep edilmedi.  Lakin bu sefer de sözlü olarak söylenilen 250 Euro yerine  400 Euro bir harç talep edildi. 

1915 tarihsel sorumluğunu kendi parlamentosunda kabul etmiş Almanya’nın, mağdurlardan bürokratik işlemleri için harç talep edilmesini mahkemeye  taşıdım, çünkü  yereldeki nüfus müdürlüğü Bundestag kararını görmezden gelmişti. Bunun en temel sebebi, alınan kararın Almanya’nın günlük hayatında hiçbir değişiklik yaratmamış olmasıyla doğrudan ilişkilidir. Okullarda Ermeni, Rum, Süryani çocukların, soykırım konu olduğunda bunu inkar eden öğrencilerle yalnız bırakılması, Batı Ermenilerin tarihi ve kültürü hakkında  hala üniversitelerde tek bir kürsü dahi bulunmaması, soykırım anıtlarının Almanya’da saldırıya uğraması ve sökülmesi;  soykırımın tanınmasının toplumsal bir dönüşümü hedefleyen gerçek bir karşılığı olmadığını göstermektedir. Şu anda mahkeme süreci devam ediyor, idari mahkeme soykırım mağdurlarına harç muafiyeti konusunu özel mahkemeye devretme kararı aldı. 

Türkiye'de kalan akrabalarınız var mı, onlar bu süreci nasıl karşılıyor?

Hem Türkiye’de hem de Avrupa’nın çeşitli yerlerinde yaşayan akrabalarım var. Çekirdek ailemin bu konuda desteğini görüyorum. Bana Tercan’daki öldürülmeleri ve hikayeleri birinci ve ikinci ağızdan aktaran, Besi ninemin de gelini olan babaannem de buna dahil.  Kolektif olarak organize olan bir 1915’den sonra bireysel olarak buna tepki koymanın sınırları var tabii. Akrabalarım ileride kendi bireysel kararlarını verirler.  İki ay önce dünyaya gelen yeğenimin Ermenice/Kürtçe  ismi olması da beni mutlu ediyor tabii.

Kategoriler

Güncel


Yazar Hakkında

Yetvart Danzikyan

KARDEŞÇESİNE