Bir zamanlar Galata

Suzan Nana Tarablus’un ‘Bir Sabah Galata’da Uyandım’ kitabı Varlık Yayınları’ndan çıktı. Şalom Dergi’nin yayın yönetmeni olan Tarablus’un kitabında Galata ve Kamondo Han çevresinde yaşamış kişilerle yapılan sözlü tarih görüşmeleri yer alıyor. Kitap, İstanbul Yahudi toplumunun kültürel hafızasının ortaya çıkartılmasına ve korunmasına önemli bir katkı niteliği taşıyor. Tarablus ile ‘bir zamanlar Galata’yı ve günümüzü konuştuk.

Kitabınızdan öğrendiğimiz kadarıyla Kamondo Han, bir binadan çok adeta bir mahalleyi andırıyor diyebilir miyiz?

Kamondo Han, kültürel ilişkilerin biçimlendiği, tarihsellik, dayanışma, komşuluk, biraradalık, aidiyet gibi unsurlardan oluşan bir yerdi. Bu yönüyle en çok bir mahalleye benzerdi, katılıyorum. Bu bağlamda, gündelik hayatın akışı üzerinde her açıdan denetim kuran, çok çağrışımlı bir anlam bütünlüğünü ifade ediyor. Başka bir yönden bakarsak, mahalle kentin sosyal ve fiziki dokusunu belirleyen önemli bir unsurdur. Kamondo Han bu açıdan da mahalle tanımına uyuyor. Çünkü kültürel ve fiziki anlamda Galata’nın kimliğini biçimlendiren mekânların başında geliyor. Ekonomik zorunluluğu göz ardı etmeyerek, şunun altını çizmek isterim ki mahalle yerleşimleri kültürel bir tercihtir. Dolayısıyla Kamondo Han da sakinleri tarafından bilinçli tercih edilmişti. Kitapta da görebileceğiniz gibi, sakinlerinin büyük çoğunluğu Yahudi toplumuna mensuptu. Bunda da kendi toplumunun kültürel ve dini yapılarına yakın olmak, kendi insanlarıyla birarada olmak düşüncesi etkili olmuştur. Azınlık olmaktan kaynaklanan ‘güvenlikli yaşam’ isteği, bireylerin kimlik ve mekân algısını şekillendirmektedir. Zihinlerdeki yerleşim yeri, biraradalık ve iç içe olmakla özdeşleşmiştir. Bu anlaşılabilir bir durum. Bu nedenle Kamondo Han’da bir güven duygusu hâkimdi. Bu güven duygusunun oluşmasında ortak inanç ve değerler en önemli rolü üstleniyordu. Şunu rahatlıkla söyleyebilirim ki, Kamondo Han Galata’nın dokusunu mikro bağlamda analiz etmek için son derece olanaklıydı. Umuyorum ki gelecek çalışmalar için yol açıcı olur.

Suzan Nana Tarablus

Semtin Yahudi mirası dikkate alındığında, Galata için ‘Yahudi mahallesi’ idi demek doğru olur mu?

Prof. Avram Galante’nin verdiği bilgilere göre, 18. yüzyılda Balat ve Hasköy büyük Yahudi mahallelerine sahipti fakat bu dönemde Galata da öne çıkmaya başlamıştı. Galata’nın tarihsel anlamda üç değerli binası Kamondo, Doğan ve Barnathan apartmanlarının sahipleri Yahudi’ydi. Esnafın çoğu Yahudi’ydi, yerleşimciler Yahudi’ydi. Bu konuda Türkçe ve yabancı dillerde oldukça geniş bir literatür de mevcut.

Günümüzde Galata, geçmişinden ne ölçüde izler taşıyor?

Özelde Galata, genel anlamda Beyoğlu için konuşalım… Bu bölge kentin batı kültürüne açılan kapısıydı. Farklı kültürler, özelliklerini koruyarak birarada yaşamayı başarmışlardı. Pera-Galata bu ayrıcalıklı yapısını Cumhuriyet’in ilk yıllarına kadar korumuştu. Bu kimliğin oluşumunda semte yerleşen Levanten ailelerin Batılı hayat tarzı ve varlıklı devlet mensuplarının kültürel yapısı etkili olmuştu. Bunun dışında Beyoğlu bölgesi her zaman Rum, Ermeni ve Yahudi toplumlarına ev sahipliği yapmış, her üç azınlık grubuna da rahat bir yaşam imkânı sağlamıştı. Günümüzde böylesi bir durumdan söz edilemez. Geri gelmeyecek olan budur! İstiklal Caddesi, üç dinin ibadethanesine, camii, sinagog, kiliseye sahip, peki cemaati nerede? Üstelik gayrimüslimlerin dini ve kültürel kurumları büyük ölçüde varlığını korumadı. Varlık Vergisi, 6-7 Eylül, Kıbrıs Olayları bu bölge için sonun başlangıcıydı. Süreç içinde Galata ve çevresinin etnik ve ekonomik çehresi Türkleşme aşamalarına doğrudan tanıklık etti. Yahudilerin bu bölgeden göçleri, yalnızca yeni oluşan şık semtleri seçme kaygısından dolayı gerçekleşmedi. Varlık Vergisi uygulaması ve 1948 yılında İsrail Devleti’nin kurulması Galata’dan göçü hızlandıran sebeplerdi.  İsrail’e yapılan göçler neticesinde Galata’daki Yahudi nüfusu yok denecek kadar azaldı. Günümüzde 500. Yıl Vakfı Türk Musevileri Müzesi, bir Yahudi semti olarak Galata’ya düzenlediği gezilerle, bu bölgenin Yahudi kültür ve tarihini açığa çıkarmakta önemli rol oynuyor. 

Kitaptan

 Vakur ve dingin bir liman

"Galata’da Kamondo Han’la yollarımız 1990’lı yılların ilk yarısında kesişti. Sonraki yıllarda bu ‘karşılaşma’ yepyeni buluşmalara, tanıklıklara, yolculuklara vesile oldu. Aradan geçen yirmi beş yıl boyunca Kamondo Han, yaşamımın merkezinde değilse bile kıyısındaydı, bu kesin! Bu yıllar hayattaki misyonumun ne olduğuna karar verdiğim, kaygılarım, çekincelerim ve belki de en önemlisi beklentilerimle yüzleştiğim dönem oldu. Kendi iç yolculuğumla Kamondo Han’ın zaman tünelinde yaptığım yolculuk örtüştü. Elinizdeki süreç böylesi bir sürecin ürünüdür. Bu yolculuk boyunca tanık olduğum her yaşantıda kendi çocukluğumla, ilk gençliğimle yeniden buluştuğumu fark ettim. Öyle ya, değerli şair Edip Cansever, ‘Gökyüzü gibi bir şey bu çocukluk. Hiçbir yere gitmiyor’ derken boşuna söylememişti. Her kişinin anavatanı çocukluğu belki de ilk gençlik yıllarıydı. Yaşanan ev, bildik sıcak yuva… Çocukluğunu anlatmak ise adeta özüne dönmek veya bir diğer anlamda, zamanla üzerimize kondurduğumuz yaftalardan, takındığımız maskelerden arınmak değil miydi? 

(…) Toplumun modernleşme dönüşümünde önemli bir yere sahip Galata ile Pera ayrılmaz iki dost, iki sevgili gibi her dem el ele, doğunun en batısı, batının en doğusundaydı. Onların öyküsüne katılan niceleri vardı. Cenovalılar, Venedikliler, Fransızlar, Yunanlar, Kıbrıslar, Ermeniler, Rumlar, Yahudiler… Çoğu kez hareketli ama her zaman vakur ve dingin bir limandı Galata. Kırım’daki Feodosya’ya kadar uzanan denizaşırı ticaret yapan soydaşlarımızla bu semtten dünyaya açıldı. Aynı zamanda bu liman, semtinin kozmopolit yapısının da mihenk taşıydı."

Kategoriler

Dosya


Yazar Hakkında

1967 İstanbul doğumlu. Agos yazı işleri müdürü ve kitap eki Kirk'in editörü; güncel politika, dini akımlar, tarihle ilgili güncel tartışmalar ve yeni çıkan kitaplar hakkında haberler yapıyor.