ECEM KODAK
Libros Yayınları’ndan çıkan ‘16 Aylık Günlerin Getirdiği’ kitap/ajandasının bu yılki konusu arketipler. Yazar Silvia Arsebük ile bu sıra dışı kitap/ajanda ve arketiplerle ilgili bir söyleşi yaptık.
Kendinizi tanıtır mısınız? Silvia Arsebük kimdir?
Ruhu ile doğum yaşı eşzamanlı ilerlemeyen 56 yaşında ama 40’larında hisseden biriyim. Biraz anne, biraz yazar, biraz ev kadını, biraz gezgin, biraz öğretmen, biraz sanatçı, genelde neşeli, eğlenceli, gülmeyi seven ama gözyaşları her daim hazır bekleyen, duygusal ve bazen de inatçıyım. Hayatının dönüm noktalarını kırk yaşından sonra yaşayanlardanım.
Özgeçmişim ise şöyle; Doğu’nun en Batı’sında, Batı’nın en Doğu’sunda büyüleyici bir şehirde, İstanbul’da doğdum. 40’ıma vardığımda, uzun ve can sıkıcı yöneticilik hayatımı terk ettim, yeniden hayal kurmaya başladım. Bir gün bir de baktım, ilk gençlik aşkım desinatörlük bana geri dönmüş! Çoktan unuttuğum o desenler, yıllar boyu gerçekleştirdiğim Uzakdoğu seyahatlerimde beni çevreleyen sımsıcak renkler ve geleneksel motiflerle buluşup içimde dans etmeye başladılar. Mandala meğer hep bendeymiş, içimi dışıma çıkardım. Mandalayla birlikte, eşzamanlı olarak uzun bir kişisel gelişim yolculuğum başladı. Yaratıcı yazarlık, Yazının gücünü kullanarak yazı ile terapi, Dışavurumcu sanatlar ve yaratıcılık programları, Jungian ve Gestalt terapiler, EFT (Emotional Freedom Techniques), Arketipler, Kahramanın yolculuğu ve diğerleri…
Kitap yazma maceranız nasıl başladı?
Aslında yazı ile uzaktan yakından ilgim yoktu ama çok okurdum ve hâlâ okurum. Yazmama vesile olan ise can arkadaşım Behiye’dir. Behiye çok güzel yazar. Ama tüm ısrarlarımıza rağmen harekete geçmiyordu. Derken bir gün onu Yeşim Cimcoz Yazı Evi adında bir yazı atölyesine götürdüm ve kaydettirdim. Sahibesi Yeşim Cimcoz tatlı mı tatlı bir kadın, bana “sen gelmiyor musun” diye sordu. Ben de yok ben şan dersine gidiyorum dedim. Yeşim bana “Senin farklı bir enerjin var, keşke gelsen” dedi ve ben o hafta şan dersini bırakıp ‘Yazıya Giriş’ dersine Behiye ile başladım. Yeşim’in olağanüstü dersleri bana yazı yazabileceğimi gösterdi. “Herkesin bir okuru vardır, kendinize bir okur seçin” sözü hep aklımda idi, ben de kendime okur olarak kızımı seçtim ve başladım yazmaya…
Gel zaman git zaman Behiye’den evvel ben kitap çıkardım ve Behiye kitaplarımın editörlüğünü yaptı. Editörden öte katkısı ile kendisine minnettarım. Ben de şu an Yeşim Cimcoz Yazı Evi’nin eğitmenlerinden biri oldum.
Kitap yazmaya nasıl karar verdiniz?
Yazma sürecimde, mandala ile tanıştım, çizmeye başladım ve sanat terapisi eğitimi aldım. Mandalanın hem felsefesini hem çizim tekniklerini öğrenmekte Türkçe kaynak bulmakta çok zorlandım. Yabancı kaynaklara ve yabancı online kurslara baş vurdum. Daha sonra öğrendiklerimi paylaşacağım bir atölye tasarladım ve mandalayı yazıyla buluşturdum. Yazının da gücüyle Dışavurumcu Sanat Terapisi tadında bir atölye oldu. Çok ilgi gördü. Mutluydum…
Herhangi bir atölyeye katılmadan Mandala öğrenmek isteyenlere bir kitap hazırlamak istedim. Benim yaşadığım süreci de anlatarak, mandalanın bana kattıkları, felsefesi ve tekniğini bir kitapla aktarabilir miyim diye düşündüm. Arkadaşlarımın da teşviki ile ilk kitabım ‘Dile Gelen Çizgiler’ çıktı.
Ardından ilkini 2017-2018 yılında çıkardığım ‘Günlerin Getirdiği’, sonraki yıl ‘Çiçek Çiçek Günlerin Getirdiği’ ajanda/kitap serim basıldı. Ağırlıklı mandala ile farkındalık atölyelerimin olduğu o dönemlerde, her iki yılın ana teması ‘mandala’ idi. Ajandada bilgilerin ve çizmenin yanı sıra yazının da olduğu alıştırmalar mevcuttu. Bu yılki 16 aylık ajandanın teması, benim için çok önemli bir konu olan ‘Arketipler’.
Ajandanızın oldukça sıra dışı bir formatı var. Ajandayla kitabı harmanlamak nereden aklınıza geldi?
14 yaşında bir kızım var. Benim ajandam okullar açılınca yani eylül ayında başlıyor. Yerli 16 aylık ajanda bulamadığım için yabancı ajanda satın almak zorunda kalıyordum. Mandala ile ilgili İlk kitabım ‘Dile gelen Çizgiler’ çıktıktan sonra bunun devamında yazmayı, çizmeyi ve yaşam döngüsünü içeren farklı bir şey yapmayı düşündüm. Daha sonra bu konsepti acaba çantada taşınan bir boyutta haftalık bir ajandayla birleştirebilir miyim dedim. Her ayın başında bir bilgi ve çalışma olsa, ajandanın kullanımını da engellemezdi. Eylülde başlayacak bir ajandanın genel bir ihtiyaç olabileceğinden de yola çıkarak bu ajandanın 16 aylık olmasına karar verdim. Bu fikri yayınevim Libros yöneticileri ile de paylaştım ve birlikte bu hem kitap hem ajanda konseptini ortaya çıkardık. Her ajanda yılı geçse bile kullanabileceğimiz bir kitap-ajanda. Çalışmalar ve bilgileri her zaman okunabilir ve alıştırmalar daha sonraki yıllar yapılarak dönüşümlerimizi izleyebiliriz.
Arketip nedir?
Arketip kelime anlamıyla ‘ilk tip’ demek, protatip. Arketip, doğduğumuz andan bugüne kadar bizimle olan, davranışlarımızın temelini oluşturan, seçimlerimizi belirlememize, hayatımızı nasıl şekillendirdiğimize, algımızı yönetmemize etkisi olan, davranış kalıplardır. Enerji ile ilgilenenler için şöyle de tanımlayabilirim. Arketip bir enerjidir. Tasarımımızı belirleyen güç şablonlarımızdır, yani enerjinin şekil almış halidir. Ben atölyelerimde arketipleri Carolyn Myss’in tanımına yakın çalışıyorum. Myss’a göre herkesin on iki arketipi var. Bunların dördü herkeste aynı, diğer sekizi herkesin kendi şahsına özel. Herkeste dört tane temel arketip mevcut. Bunlar; Çocuk, Kurban, Sabotajcı ve Fahişe arketipleri. Kısaca İçimizdeki sorumluluk almayan çocuğumuz, Sürekli şikayet eden ve suçlayan kurbanımız, beceremezsin diye sabotajcımız ve güvence için değerlerinden taviz veren fahişemiz bizi yönetmeye başlamadan, bizim onların seslerini duyarak ve taktiklerini öğrenerek biz onları yönetmeye başladığımızda hayatımız dönüşmeye ve kolaylaşmaya başlayacaktır.
Arketipler çok katmanlı bir konu. Her birimiz çok derine inmeden bile, kendi farkındalığımızı, motivasyonumuzu, duygu ve davranışlarımızı daha iyi anlayabilmek, algımızı yönetebilmek için, özellikle temel arketiplerimizi tanıyarak hayatımızı kolaylaştırmaya başlayabiliriz.
Arketiplerini tanımak bir insana neler kazandırır?
Kendimizi tanımaya başlar, hayatımız kolaylaşır ve kendimizi keşfettikçe yaşam amacımıza giden yolu bulmamıza yardımcı olur. Kendi öz gücümüzü fark etme ve seçimlerimizi, kararlarımızı, korkuya dayalı karar vermeden yaşam yolculuğumuzu sürdürmemize yardımcı olur.
Arketiplerimle tanışmak bana; kim olduğumu, neye ihtiyacım olduğunu ve yaşamda mücadelemi nasıl verdiğimi göstererek kendi öz gücümü nerelerde kullanıp, nerelerde kullanamadığımı öğretti. Zamanla sezgilerin ve hayata sembolik bakmanın önemini kavradım ve bakabilmeyi öğrenmeye başladım. Beni neyin iyileştirdiğini ve güç kattığını, neyin güçsüz bıraktığını anlayabilmek ve hayatımı kolaylaştırmak aslında o kadar da zor değilmiş. Algılarımı yönetmeye başladığımda, davranışlarım da değişmeye ve ben dönüşmeye başladım.
Kitap/ajandanızın geçen yılki konusu mandalaydı, bu sene ise arketipler… Bu konuyla ilgili atölye çalışmalarında neler gerçekleştiriyorsunuz?
Arketipler derin bir konu olduğu için bu ajanda biraz tadımlık.
Bu konuda hem sınıf ortamında, hem sanal ortamda atölyelerim var. Atölyelerimin ilk modülü ‘Temel Arketipler’ ki bunlar en önemli arketiplerimiz.
Sınıf ortamında, arketiplerin ne olduğunu uzun uzun konuşuyoruz, dört arketipi tek tek çalışıyoruz, yazıyoruz, kartlarla çalışıyoruz, kolaj yapıyoruz ve bizdeki yansımalarını bulmaya çalışıyoruz.
Sonraki modüllerde diğer sekiz arketipi metodik yollarla bulmaya çalışıyoruz. Yazı yine var.
Sanal ortamda, https://sanalyazievi.com/atolyeler/temel-arketip-atolyesi/
Yılda birkaç kere açılıyor, şu an Sanal Temel Arketip Atölyesi kayıtları açılacak, bu paketi aldığınız zaman süre sınırı olmadan size ait. İçinde bilgiler, videolar, örnekler ve alıştırmalar var. Sanal atölyenin bir özelliği de yazarların karakterlerini tanımaları için, çalışmalar da mevcut.
Kişisel gelişim konusuna yeni merak salanlara ne tavsiyelerde bulunursunuz?
Hayatı bir tiyatro sahnesine benzetiyorum. Zaman içinde, değişen ortamlarda farklı koşullarda yaşamımızı sürdürdüğümüzde rollerimiz de sürekli değişiyor ve adapte olmamız bekleniyor.
Kişisel gelişim çalışmaları ilk başlarda biraz zorlayıcı olabiliyor. Bu süreçte gölgelerimizle, yani kendimizde sevmediğimiz, toplumda kabul görmeyen yanlarımızla yüzleşmek ve onların bizde var olduğunu kabul etmek çok önemli adımdır.
Kendini geliştirme yolculuğu, sürekli bir öğrenme sürecidir. Güçlü ve zayıf yönlerimizi fark etme ve üzerinde çalışma fırsatı yakalarız. Kendimizi tanıyarak, neyi istediğimizi, neyi istemediğimizi öğrenmeye başlayabiliriz. Gelişim, hayatımızın her alanında bize yardımcı olur, ‘büyürüz’, farkındalığımız ve öz güvenimiz artar. Kısaca kişisel bir yolculuktur…
Kitap/ajandanızı okuyup arketiplere ilgi duyanlar için arketiplerin detaylı olarak anlatıldığı bir kitap çıkarmayı düşünüyor musunuz?
Arketiplerle ilgili kendi deneyimlerimi de paylaşacağım bir kitap yazmayı düşünüyorum ve yazmaya başladım. Kitabımda uygulanabilir ve yazıyla desteklenecek alıştırmaların da olması için çalışıyorum.
Zaman veremiyorum…
16 Aylık Ajanda:
Günlerin Getirdiği Arketipler
Hazırlayan ve Yazan: Silvia Arsebük
Libros Yayıncılık