Kültür üzerine düşünmek

BETÜL BAKIRCI

Terry Eagleton, üretken kalemini bu sefer kültür üzerinde oynatıyor. 2016 yılında Yale University Press tarafından ilk basımı gerçekleştirilmiş olan ‘Kültür’ü, şimdi Can Yayınları’nda, Türkçeye çevrilmiş hâliyle okumak mümkün. Okur, bu kitapta Terry Eagleton’ın kültür kavramı üzerine yürüttüğü düşünsel pratiğin ötesine geçerek eleştirmen ile birlikte sorular sormaya başlıyor. Eagleton, kültüre ilişkin kapsayıcı ve kuşatıcı bir tanımın imkânsızlığının vurgusuyla başladığı bu yolda, okuyucusuyla kültürün ne ‘olduğu’ değil ne ‘olmadığı’ üzerine sohbet etmeyi tercih ediyor. Meseleyi modern çağın başlangıcından bugüne getiren yazar, böylelikle idealize edilmiş bir kültür tanımına da itiraz ediyor. 

Eagleton’ın haritası

Berrak Göçer tarafından İngilizce aslından çevrilen ‘Kültür’, Edmund Burke’den T.S. Eliot’a, tüketim ideolojisinden kültürelciliğe, devrime, dirence ve dönüşen endüstriye dair ipuçları yakalamaya, Terry Eagleton ile küresel kapitalizmi tekrardan düşünmeye imkân sağlıyor. 

“Kültür çok yönlü bir kavram, bu yüzden kültür üzerine bütün hâlinde bir sav ortaya koymak oldukça güç” (s.13) der Eagleton, ‘Kültür’ün önsözünde. Gerçekten de keskin sınırlarla çizeceğimiz bir kültür tanımından kaçınmamız gerekir. Dolayısıyla kültür kavramını tanımlamaya çalışmak yerine, onu çeşitli anlamlarıyla birlikte inceleyerek bu kavramın sınırlarını nereye kadar genişletebileceğimizin muhakemesini yapmayı tercih edebiliriz. Terry Eagleton da bu doğrultuda bir yol izleyerek elimizde tuttuğumuz bu kitabın kültüre dair bütünlüklü bir iddia sunmama riskini göze aldığını dile getiriyor ve okuyucusuna bir harita çiziyor. Öncelikle ‘kültür’ terimini anlamlarıyla birlikte inceleyerek kültürün bir yandan sanatsal ve düşünsel bir alana işaret ettiğini, öte yandan köklü alışkanlıkları, insanın yaşamına yön veren değerleri, inançları ve simgesel pratikleri yansıttığının vurgusunun altını çizerken bir yandan da kültürün çeşitlilik, çoğulculuk, melezlik ve kapsayıcılık kavramlarına ilintili hâlini eleştiriyor. Bu bağlamda, Alman filozof Johann Gottfierd Herder, T.S. Eliot ve Raymond Williams’ın kültür üzerine yoğunlaştığı eserlerine referans vererek bir değerlendirme yapıyor. 

Kültürsüzlük çağı mı?

İlerleyen bölümlerde modern çağda kültürün bir meseleye dönüştürülmesine dikkat çekiyor ve bu tutumu ironik buluyor. Çünkü modern çağın bir yandan kültürsüzlük çağı olarak görüldüğü biliniyor. Meydana gelen bu ikilik Eagleton’ın da dikkatini çekiyor. Burada Eagleton, kendisine tanıdık olan okurların da fark edeceği üzere tek bir cevaba yöneltmiyor sorularını. Aslında kendisinin de tek bir cevap alma gibi bir niyeti yok. Bunun yerine bazı sebepler öne sürerek tüketim ideoloji içerisinde kültür meselesini tekrardan gündeme getiriyor ve tartışmayı belli başlı dinamikler eşliğinde sürdürüyor. Böylelikle bir yaşam tarzı olmaktan çıkıp iktidar mekanizmalarının kullandığı, yücelik ve düşkünlük arasında, üretilen ve günden güne büyütülen bir metaya dönüştüğünün vurgusu büyüyor kültür teriminin içinde. Kültür artık ‘aşkın’ olanın kıyılarından çıkıp geç kapitalizm düzeneğinin bir parçası hâlini alıyor. Okur bu kitapta Eagleton ile beraber kültüre dair tanımların eşiğinde dolaşırken bir yandan da endüstrileşmenin bir eleştirisini okuyor. 

Kültür

Terry Eagleton 

Çeviri: Berrak Göçer

Can Yayınları

151 sayfa.

Kategoriler

Kitap ԳԻՐՔ