HDP, Süryanilerin aktif siyaset yapmasına imkan sağladı. Geçtiğimiz üç dönem boyunca Avukat Erol Dora’yı milletvekili yapan HDP, genel seçimlerde Mardin Büyükşehir Belediyesi Eş Genel Başkanlığı için Februniye Akyol’a görev vermişti. Mardin ve Şırnak’ta da il ve ilçe belediye meclislerinde HDP’li Süryani temsilciler var. HDP, 24 Haziran Genel Seçimleri için de Mardin’den Tuma Çelik’i üçüncü sıradan aday gösterdi. Aday adaylığı sürecinde de pek çok Süryani aday olmak için HDP’nin kapısını çalmıştı.
Süryaniler de Türkiye’deki diğer gayrimüslim toplumlar gibi kronikleşmiş sorunlarla boğuşuyor. Azalan nüfus, nefret söylemi, ayrımcılık, maddi imkansızlıklar yüzünden açılamayan ilkokul, mülkiyet sorunları gibi çözüm bekleyen ciddi sorunlar var.
Tuma Çelik, Avurpa’daki en büyük Süryani sivil toplum örgütlerinden biri olan Avrupa Süryani Birliği’nin temsilcisi. HDP’nin de kurucuları arasında yer alan Çelik, geçtiğimiz dönemlerde de parti içinde görev aldı. Tuma Çelik’le Süryanilerle HDP arasındaki ilişkileri ve çözüm bekleyen sorunları konuştuk.
HDP’nin listelerinde gayrimüslim adaylar var. Bir Süryani’nin de parlamentoda olması konusunda ısrarcı. Süryani olarak HDP’de olmanın nasıl bir anlamı var?
Türkiye tek ulus üzerine inşa edilmiş yapı. İttihat ve Terraki’den bugüne Türk, Sünni İslam kimliği üzerine kurulmuş. Eğitim sistemi buna göre oluşturulmuş; insanını bu şekilde yetiştiriyor. Bunun yarattığı sorunlar var. Ortaya çıkan bütün yapılarda bu mantığı görüyoruz ama bunlar aşılabilir sorunlar. HDP, esas itibariyle Halkların Demokratik Kongresi’nin kurduğu bir siyasi parti. Türkiye’deki bütün kimliklerin temsil edilmeye çalışıldığı bir yapı. HDK’nın kuruluşunda da pek çok sorun ortaya çıktı ve bu sorunları aşabildik. Her aşamada bir adım daha atabiliyoruz. HDP’nin 24 Haziran seçimleri için gösterdiği aday profili bunun en büyük örneği. Türkiye’de iktidarlar, bugün en çok HDP’nin ortaya koyduğu bu yeni yaşam anlayışını engellemeye çalışıyor. Eş Genel Başkanı’ndan, sempatizanına kadar HDP’li binlerce kişi tutuklandı. Devlet her türlü yöntemi kullanıyor. Bütün bunların yaşandığı bir dönemde, bütün şartlar iktidar için uygun olduğu bir dönemde, baskın seçim yapılıyor. Bütün bunlara rağmen HDP’nin böyle bir liste hazırlaması baştan beri egemen kılmaya çalıştığımız mantığın egemen olmaya başladığını gösteriyor.
Süryaniler, HDP’ye yakınlaşıyor mu?
Türkiye’de egemen sistemin yapmaya çalıştığı şey, farklılıkların özgünlükleriyle mücadele etmesini engellemek. Kendisi kullanamıyorsa, asimile edemiyorsa, pasifize ediyor. Süryanilerde de durum böyle. Süryanilerin baskı görmesi, 1915 öncesinden başlıyor. Asimilasyona, fiziki imhaya maruz kalan Süryaniler, kendi içlerine kapandılar. Kendi içine kapanırken, siyasetin içinde de varlık gösteremediler. Kendi hallerinde durgun bir yaşamları olan Süryaniler, yurtdışına göçle beraber, Türkiye dışında da örgütlenmeye başladılar. Önce örgütlenme ve ardından mücadele geldi. Bu mücadele, Türkiye’de çok azalan nüfusu da etkiledi. Süryanilerle Kürtler aynı coğrafyada yaşıyor. Süryani kimliğinin görünürlüğü Kürtleri de etkiledi. Siyasette yer almaları konusunda teşvik ettiler, yer açtılar. Bu durum Süryanileri daha görünür kıldı. Her adım suya atılan bir taş gibidir, hâleler gittikçe büyür. Artık Süryanilerin kendi temsiline, kendilerinin karar vermesi durumuna kadar geldi. Parlamentodaki temsilcinin kendileri tarafından karar verilmesini istiyorlar. Taleplerini örgütlü olarak dile getiriyorlar. Ben elbette HDP’nin bir milletvekili olacağım ama Süryanilere karşı da sorumluluğum olacak.
Süryani toplumuyla HDP arasındaki bu ilişki kalıcı bir ilişki mi?
Bireysel ilişkiler kurmuyoruz. Ben Avrupa Süryani Birliği’nin bir temsilcisi olarak HDP’deyim. Bu ilişki ben gittikten sonra da devam edecek. HDP bileşenleriyle ortak bir ülkede yaşıyoruz, ortak hayallerimiz var. Ortak hedeflerimiz var. Mücadelemiz de ortak. Bu sadece bir seçim çalışması değil.
Bir Süryani milletvekili parlamentoda ne yapabilir?
Süryanilerin tamamını temsil etmek elbette mümkün değildir ama maksimum düzeyde bir temsil için çalışacağız. Süryaniler içerisindeki en büyük siyasal örgütlerden birinin temsilcisiyim. Ama en geniş temsil konusunda bir iddiamız var. Tuma Çelik, herhangi bir kurumun, herhangi bir kilisenin temsilcisi olamayacak. Süryanler, Asuriler, Keldaniler var; Ortodoks Süryaniler, Katolik Süryaniler var. Ben bütünün temsilcisi olmaya çalışacağım. Beni beğensin beğenmesin, desteklesin desteklemesin hepsinin temsili için çalışacağım.
Gündeminizde öncelikli olarak ne var?
Türkiye’deki barış ortamının sağlanması en temel sorunlardan biri. Bu herkesin sorunu. Barış ortamı sağlanmadan rahat olmak mümkün değil. Onurlu bir birliktelik olmalı. Herkesin eşit olabildiği, kimsenin kimseyi dışlamadığı, birbirimize farklı gözle bakmadığımız bir birlikteliğe ihtiyaç var. Hoşgörü ortamının olmadığı bir ülkenin yaratılması için çalışacağız. Hoşgörü, bir alt üst ilişkisidir. Kim kimi hoşgörüyor? “Hoşgörülü bir toplumuz” denir ya sık sık; bu üstenci bir bakışın ifadesidir. Bir üst olma durumunu ifade eder. Kimsenin kimseye müdahale etmediği bir ortama ihtiyaç var. İnsanlar dinle olan ilişkilerine kendileri karar verir, bu ilişkiyi kendileri belirler. Süryani olmaya ben kendim karar vermedim. Sen kimsin de benim Süryaniliğimi inkar etmeye, yok saymaya, kendine benzeştirmeye çalışıyorsun. Kültürel anlamda, alt üst ilişkisinin olmadığı bir ülke için çaba sarf edeceğiz.
Süryanilerin acil sorunları var. Anadilinde eğitim bunların başında geliyor. Lozan Antlaşması, gayrimüslimler için kendi imkanlarıyla eğitim yapma hakkı veriyor. Süryaniler yıllarca bundan da mahrum kaldı. Bu da bir alt üst ilişkisi barındırıyor. Ben vergi veriyorum ama eğitim hakkından yararlanamıyorum. Süryanilerin somut olarak bunu yapabilme imkanı yok. Hem ekonomik olarak hem de nüfus anlamında yok. En önemli öncelik bu. Ayrıca Süryanilerin her dönemde mülkleri gasp edildi. Bunların iadesi de acil konulardan biri. Bunları yapabilmek için de geçmişle yüzleşmek gerekiyor. Süryanilerin 1923’te nüfusları 200 binken, bugün 25 bine inmiş durumda. Bu noktaya gelmemize nelerin neden olduğunu görmek ve bunları ortadan kaldırmak gerekiyor.
Süryaniler uzun yıllar dönüşün yollarını aradı. Dönüşler konusunda da bir hızlanma bekliyor musunuz?
Mücadelemizin temel dayanağı Avrupa’daki Süryaniler. Türkiye’deki sayı çok az ve bir şekilde politikadan soğutuldular. Az bir kısmı politikanın içinde. 2000’ler çok zor bir dönemdi. 1990’ların ortasına kadar faili meçhuller dönemi yaşandı. Süryanilerin Avrupa’ya hızla göç ettiği dönem bu dönemdi. 1990’ların sonuna geldiğimizde Süryaniler bırakın dönüşü, ülkenin adını bile ağızlarına almak istemiyordu. Ama Süryani kimliğinin devamı için ülkede olmak gerekiyor. 2001’de insanları sadece ziyaret edebilmelerini sağlamaya çalıştık. Gruplar halinde Türkiye’ye ziyaretler yaptık. 2002’de Avrupa’da yaşayan bazı aileler dönme kararı aldı. Boşaltılmış bir köyü yeniden inşa ettik. Sonra yönelimler oldu. Turabdin’de bombalar patladı. Kim patlattı bilmiyoruz. Mor Gabriel’in arazilerine el konuldu. Mor Gabriel, Süryanilerin en önemli yaşam alanıdır. Bu durum bütün Süryanileri etkiledi. Dönüşler durdu. Daha temkinli olmaya başladılar. Çözüm sürecinde yeniden dönüşler başladı. Fakat sonrasında, onlar da durdu. Süryanilerin hepsi dönmeyecek elbette ama dönmek isteyenler var. Bunun altyapısını hazırlamak için çalışacağız. Şimdiye kadar yapılanlar yeterli değil.
Türkiye’de gayrimüslim toplumlar yaşanan siyasal gelişmelerden herkesten daha çok etkileniyorlar. Bölgedeki gerginlikler, hendekler, çatışmalar gerginlikleri arttırmıyor mu?
Gayrimüslimler çabuk etkileniyorlar. Geçmişte yaşadıklarından dolayı hafızalarında ve içlerinde hep bir korku barındırıyorlar. Korkuyla beraber yaşıyorlar. Ama artık dünya değişiyor. Sadece köyümüzü, mahallemizi değil bütün dünyayı görüyoruz. Süryanicede bir söz vardır, “Köydeyken dünyayı köy zannederdim, dünyanın var olduğunu köyden çıkınca öğrendim” denir. Süryaniler de artık farklı bir dünya olduğunu gördü. Geçmişteki dağınıklıklarından kurtuldular. Mor Gabriel Manastırı’nın arazilerine el konulduğunda ayağa kalktılar. Devlet geri adım attı. Büyükşehir Yasası’yla beraber taşınmazlara el konuldu. Çok ciddi tepkiler yükselince geri adım atmak zorunda kaldılar. Süryaniler de dünyayla birlikte değişiyorlar.
Dünya artık farklılıkların, özgünlüklerin özgürlüğünü tartışıyor. Kim olduğunun değil, özgürlüklerin bir önemi var. Bu saatten sonra da Türkiye’de tek din, tek kimlik üzerinden bir siyaset yürütmenin imkânı yok. Bizim sözünü ettiğimiz şey, en ufak bir haksızlık barındırmıyor. Artık sen beni görmezden gelemezsin. Süryaniler o kapalılığı yıktı. Midyat’ta çok az Süryani var ama Midyat’ın Süryani kenti olduğunu bilmeyen yok. Midyat’ta Süryanilerin yaşamıyor olması bu gerçeği değiştirmiyor. Bu gerçeği kabul edersek yeni bir başlangıç yapabiliriz. Garo Paylan’ın Diyarbakır’dan aday gösterilmesi de bu anlamda oldukça önemli bir adımdır. Süryaniler artık daha aktif bir şekilde siyasetin içinde yer alacaktır. Avrupa’nın her ülkesinde milletvekilleri var. İsveç’te 6 milletvekili var. Belediye meclis üyeleri var. Süryaniler asında siyasetin içindeler. Türkiye’de bu koşullar ortadan kaldırıldığı için siyasete uzaklar. Önümüzdeki dönemde bunlar da değişir.