Büyükada Rum Yetimhanesi Kültürel Miras Programı’nda

Büyükada Rum Yetimhanesi, ‘Tehlike Altındaki 7 Kültürel Miras Programı’na seçildi. Şimdi sırada Yetimhane’nin ihtiyacı olan onarım çalışmalarını gerçekleştirmek için gerekli olan maddi kaynağın bulunması var. Avrupa'nın en büyük ahşap yapısı olarak kabul edilen Büyükada Rum Yetimhanesi, çökme tehlikesiyle karşı karşıya.

Avrupa'nın en büyük, dünyanın en büyük ikinci tarihi ahşap yapısı olan Büyükada Rum Yetimhanesi, Europa-Nostra ve Avrupa Yatırım Bankası tarafından ‘Tehlike Altındaki 7 Kültürel Miras Programı'na seçildi. Avrupa'nın kültürel mirasın korunması konusunda çalışmalar yapan prestijli kuruluşlarından olan Europa Nostra ile Avrupa Yatırım Bankası Enstitüsü 15 Mart’ta  ‘2018 yılı Tehlike Altındaki 7 Kültür Varlığı’nı açıkladı. Büyükada Rum Yetimhanesi de bu listede yer aldı.   

Europa Nostra, Avrupa’nın kültürel mirasın korunması ve yaşatılması yönünde çalışan önde gelen  sivil toplum örgütlerinden biri. 2013 yılından bu yana Avrupa’nın tehlike altındaki kültürel miras varlıklarına dikkat çekmek için her yıl bu listeyi yayınlıyor. 2013 yılında Mardin Surp Kevork Ermeni Katolik Kilisesi, 2016 yılında ise Hasankeyf  bu listede yer almıştı.

Özgüner konuştu

Europa Nostra Türkiye Derneği Başkanı Burçin Altınsay Özgüner, Büyükada Rum Yetimhanesi’nin listeye alınmasını ve bundan sonraki çalışmalara ilişkin Agos’a konuştu:

“Tehlikedeki 7 Kültürel Miras Listesine alınmak demek maddi bir kaynak sağlandığı anlamına gelmiyor. Türkiye’ye bir uzman heyet gelecek. Yapıyla ilgili incelemeler yapıp önerilerde bulunacaklar. Uzmanlık ve kaynak sağlamak üzere yol gösterici bir rol üstleniyorlar. Burada önemi olan yapının sahipleri, sorumluları ve yerel aktörler. Yapıyı korumaya yönelik bugüne dek çok çaba harcanmış ancak sonuç alınamamış. Bizim önerimiz de yapının yaşatılması için bütün bu çabaların bir araya getirileceği bir kampanya oluşturmak. Bütün bu birikimleri bir araya getirebileceğimiz büyük bir toplantı yapmak istiyoruz. Yapının korunması için neler yapılabileceğine, finansal kaynakların nasıl sağlanabileceğine dair uzmanların bir araya geleceği, acil önemlerin görüşüleceği aynı zamanda yapının tarihi birikiminin, buradaki geçmiş deneyimlerin belgeleneceği, geleceğine dair önerilerin üretileceği bir toplantı yapmayı amaçlıyoruz. Uzman heyetin yaz sonunda Türkiye’ye gelerek çalışma yapması öngörülüyor. Biz, yaz sonunu beklemeden hemen yakında bu önemli kültürel varlığı yaygın biçimde tanıtmak için Nisan ayında ‘Heritage İstanbul’ fuarında konuyla ilgili sunumlar yapacağız.

Bu seçimin kriterlerinde öncelikli olan yapı ile ilgili tarafların istekli olması. Daha önce ‘Tehlike Altındaki 7 Kültürel Miras’ listesinde yer alan yapılarda da süreçler böyle yürüdü. Daha çok yerel çabalarla kaynaklar bulundu, küçük çaplı katkılarla projeler üretildi.”

Kolektif çalışma

Altınsay, Yetimhane için büyük ölçekli ve çok yönlü bir çalışma yapılması gerektiğini belirterek, kimsenin tek başına bu çalışmanın altından kalkamayacağına şu sözlerle dikkat çekti: “Güçleri birleştirmek gerekiyor. Kısa, orta ve uzun vadeli yapılacakların tanımlanmasına ihtiyaç var. Küçük çalışma toplantılarıyla başlamayı düşünüyoruz.”

Yapının göründüğünden daha kötü bir durumda olduğunu söyleyen Altınsay , “1900’lerden kalma bu ölçekte  ahşap bir yapı olmasıyla çok nadir bir örnek ama yine ölçeği nedeniyle bakımı da zor. Hızla müdahale edilmesi gerekiyor. Çatısında açılmalar var.  Bu tür yapılarda çatı gidince yapı çok çabuk yıkılabiliyor. Yapıya yaklaşmak da zor ve tehlikeli. Yıkılma tehlikesi var ve yıkılmadan kurtarmak gerekiyor” dedi.

Altınsay, Yetimhane’nin nasıl kullanılacağının çok önemli olduğunu belirterek, “Patrikhane tarafından burayı bir diyalog merkezi ve çevre enstitüsü olarak kamusal bir merkez şeklinde kullanılması düşünülmüş. Burası geçmişinde de Zarifi Ailesi tarafından sosyal bir işlev için adanmış bir mekân. Buradan devamla Adalılar ve İstanbullular için simgesel değeri çok yüksek olan böyle bir kültürel değer, kamuya açık herkesin ilişki kurabileceği bir odak olarak varlığını sürdürmeli” diye konuştu.

Çökme tehlikesi var

Büyükada Rum Yetimhanesi Avrupa'nın en büyük, dünyanın ise ikinci en büyük ahşap yapısı olarak kabul ediliyor. Beş kata yayılmış binada toplam 206 oda bulunuyor. Ahşap karkas strüktür, yapının büyük salonundaki ahşap işlemeli sütunlar ve ahşap tablalı, profilli tavan ile zenginleştirilmiş. Yapının yakınında üç katlı ahşap bir ilkokul binası da bulunuyor.

Yapı, dönemin en önemli mimarlarından Alexander Vallauri tarafından 1899 yılında, lüks bir otel ve kumarhane olarak inşa edildi. 1900'lerin başında kentin kozmopolit karakterini yansıtan Adalar, İstanbul'daki değişik dini ve etnik kökenden gelen cemaatlerin tercih ettiği yazlık bir mekâna dönüşmüştü. Yetimhane o dönemi ve dönemin toplumsal yapısını yansıtması açısından da büyük önem taşıyor.

1903'te Sultan II. Abdülhamid, yapının otel ve kumarhane olarak kullanılmasına izin vermeyince, yapı önde gelen bir Yunan bankerin eşi tarafından satın alınıp yetimhane olarak kullanılması şartıyla Ekümenik Patrikhane'ye bağışlandı.

1964'te kapanana kadar yetimhane işlevini sürdüren yapı, o zamandan beri ihmal edilerek giderek yıprandı ve bugün ağır hasarlı duruma geldi. Yapının mülkiyetine ve kullanım biçimine dair çözümsüzlükler, yapının bakımını ve korunmasını zora sokup, kullanılma girişimlerinin önünde engel haline geldi. Böylece yapının durumunun iyileştirilmesi yönündeki çabalar sonuçsuz kaldı. Mülkiyet konusunda anlaşmaya varıldıktan sonra yapının korunması yönünde yapılacak çalışmaların önündeki engeller kalktı.

1980'deki yangından zarar gören yapı bugün olumsuz hava şartlarına tümüyle açık durumda. Denize yakın oluşu durumu daha da kötüleştiriyor. Sonuç olarak, yapının strüktürel elemanları ciddi derecede tehlike arz ediyor. Çatının bazı bölümleri ve köşe dikmeleri düşmüş durumda. Yetimhane ise bütünüyle çökme tehlikesi ile karşı karşıya.


Ekümenik Patrik Bartholomeos: 

‘Dünya kültürüne ait bir eserdir’

Ekümenik Patrik Bartholomeos, konuya dair yaptığı açıklamada, yetimhanenin bu programa seçilmesinden dolayı memnuniyet ve sevinç duyduklarını dile getirdi. 

“Europa Nostra ve Avrupa Yatırım Bankası’nın ortak organizasyonu sayesinde tehlike altındaki 7 kültürel miras arasına girerek, restore edilebileceğinden ve koruma altına alınacağından dolayı memnuniyet duyuyoruz” diyen Patrik Bartholomeos, şöyle devam etti:

“Bu programla 12 eserin içinden 7’si acil koruma altına alınması gerekenler olarak belirlendi. Aynı zamanda Avrupa Birliği 2018 yılını ‘Kültürel Miras Yılı’ olarak seçti. Bu iki neden, finansal kaynak sağlanmasında rol oynayacaktır, diye düşünüyorum.”

Yetimhanenin nasıl kullanılacağına dair düşüncelerini de ifade eden Patrik Bartholomeos, “Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin tapu iadesi kararı vermesinin ardından bu görkemli yapının dinler arası diyalog merkezi ve doğal çevreyi koruma ve araştırma merkezi olması düşüncesindeydik. Şimdiye kadar maddi imkânsızlıklardan dolayı yapamadık. Çünkü ihtiyacımız olan fonu bulamadık” dedi.

Ekümenik Patrik Barholomeos, “Avrupa’nın en büyük, dünyanın ikinci en büyük ahşap yapısını kurtarmak için büyük bir fona ihtiyaç var. Ümit ediyoruz ki yalnız yetimhane için değil, sadece bu 7 eser için değil diğerleri için de fon bulunur. Çünkü bu kültürel miras eserleri yalnız bir etnik gruba ait değildir. Bütün insanlığa ve dünya kültürüne aittir” diye konuştu.


 

 

 



Yazar Hakkında

1985 doğumlu. Güncel politika, insan hakları, azınlık mülkleri ve Kürt meselesi üzerine haberler yapıyor. Musa Anter Gazetecilik Ödülleri 2008 yılı en iyi haber ödülü sahibi.