Bazen spor için, bazen kendimizi dinlemek, bazen de protesto etmek için tek ya da birlikte yapılan yürümek eylemi, özellikle son yıllarda kenti anlamak isteyenler için önemli bir metot haline geldi. Kent çalışmalarında daha demokratik bir yöntem olarak görülen yürümek edimini kullanan araştırmacılar, kimi zaman geçip gittiğimiz olgulara mikro, kimi zamansa objektifi değiştirerek makro perspektiften bakıyor, kentin dinamiklerini ‘içeriden’ seslerle aktarmaya çalışıyor. Geçtiğimiz hafta Anarad Hığutyun Binası Havak Salonu’nda düzenlenen ‘Kenti Anlamak ve Kentte Adalet için Yürümek’ etkinliği, İstanbul’u yürüyerek anlamaya çalışan araştırmacılara ev sahipliği yaptı. Bu panelde sunumlarıyla yer alan Türkiye-Ermenistan Burs Programı bursiyeri Arpenik Atabekyan ile ‘İstanbul 2023’ kitabının müellifleri Yoan Morvann ve Sinan Logie’ye bağlanıyoruz.
“... Geçmişi de geleceği de düşündürtmeyecek, onları sonsuz bir şimdiki zamanda yaşatacak bir bütünlük...” Geçtiğimiz günlerde İletişim Yayınları’ndan çıkan ‘İstanbul 2023’ kitabının yazarları Yoann Morvan ve Sinan Logie, Tahsin Yücel’in ‘Gökdelen’ romanından aldıkları bu alıntıyla anlatıyor İstanbul’da düşlenen kenti. Gerçekten de, sanki sonsuz bir rant çemberinde her gün yeniden üretiliyor İstanbul. Dün yokmuş, yarının da ne getireceği umursanmıyormuş gibi her gün yenisi eklenen dev projeler sahası olan İstanbul’da özellikle kentin gittikçe genişleyen çeperleri bu oyun alanlarına ev sahipliği yapıyor. Mimar Logie ve antropolog Morvan, özellikle AKP yönetiminin Ankara’dan dikte ettiği ve İstanbul’a uygulanan projelerin çeperlerdeki tezahürünün ne olduğunu anlamaya çalışıyor. İstanbul’un doğu-batı ekseninde, Trakya’dan Bitinya’ya kilometrelerce yol kat edilerek hazırlanan çalışma, AKP’nin ‘2023’ ideali olarak pazarladığı bazıları küçük bazıları dev projelerin hem çevresel hem de rant spekülasyonu anlamında etkilerini nasıl gösterdiğini ortaya seriyor. Daha birkaç gün önce 3. Havalimanı’nda 1453 kamyonun ‘fetih şovu’ yaptığı bir İstanbul’un bugününü ve geleceğini Yoan Morvann ve Sinan Logie’yle konuştuk.
Kitabın metodolojisinden başlayalım. İstanbul’a yürüyerek bakmak fikri nasıl ortaya çıktı?
Yoann Morvan: Metodolojimizde farklı olan sadece yürümek değil. Genel bir panorama vermeye, sistematik bakmaya çalıştık. Gecekondulardan, ekonomik politikten, göçten bahseden pek çok kitap var ama şehrin saçaklandığı 3. köprü aksı üzerine genel bir panorama veren kitap pek fazla yok.
Sinan Logie: Yürümek kısmına gelirsek, Yoann da yürüyordu ben de, bir gün karşılaştık diyelim. Yoann benim makale yolladığım akademik dergide hakemlik yapıyordu, öyle tanıştık. Beraber İstanbul’da yürümeye başladık. O zaman kitap projesi yoktu. ‘Gezi’den altı ay önce Fransa’da bir yayıneviyle temasa geçmiştik. İstanbul olimpiyatları bağlamında fütüristik bir araştırma istemişlerdi. Yoann da 2023 üzerine olsun ve Sinan’la yazayım teklifi götürdü onlara. Kitabın çalışması ‘Gezi’den önce başladı, sonra da devam etti.
Y.M.: Başlangıçta birkaç yürüyüş yaptık, bir gün Beylikdüzü’ne giderken “Otobüs, metro yok, bundan sonra yürüyeceğiz” dedim.
S.L.: Biraz korktum Yoann öyle dediğinde. Günde aşağı yukarı 35 kilometre yürüdük.
Y.M.: Yürüme metodunu biz icat etmedik. Dada akımı, sürrealistler sonra situasyonistlerin eylem gibi yaptıkları bir şey. Sonra Stalker, London Orbital gibi grupların yürüyüşleri, New York, Londra, Marsilya gibi şehirlerde kent çeperinde yürüyenler var. Türkiye’de Serkan Taycan’ın ‘İki Deniz Arasında’ çalışması var. Son beş yılda kent araştırmaları alanında yürümek, yüceltilen bir pratik olmaya başladı. Belki biraz fazla popüler oldu hatta.