RİTA ENDER
İstanbul’un Mösyösü, Kuaför Vili’si
Geçtiğimiz aylarda İletişim Yayınları’ndan hayli ilginç bir kitap yayınlandı. Funda Şenol Cantek’in derlediği “Aynanın Önünde Cımbızın Ucunda-Kuaför Kitabı” başlıklı çalışma giderek bir endüstrinin, güzellik endüstrisinin parçası haline gelen bir zanaatı hem sınıfsal farkların canlı bir şekilde yansıdığı performans alanı, hem de erkeklerin icra ettiği bir iş olarak kadın ortamına yansıyan toplumsal cinsiyet karmaşası açılarından ele alıyor. Çok sayıda makalenin yer aldığı kitapta Agos için hazırladığı yazı dizileriyle tanıdığımız Rita Ender’in çok ilginç bir portresi de yer alıyor. Mösyö Vili’nin hikayesi. İletişim Yayınları’nın izniyle bu çarpıcı hayat hikayesini sunuyoruz.
‘Yine de insan doğduğu yaşadığı memleketi arar’
“Yimakh shemo ve zikhro.” İbranice bir deyiştir bu. Şiddetli bir bedduadır. Bunu söyleyen Tanrı’dan diler: Yeryüzünden, onun “adı ve hatırası silinsin.” Belki bu söz, en çok Hitler’e söylenmiştir, ve belki de en çok Almanya’da duyulmuştur. Duyulanların ve yaşananların unutulmaya çalışıldığı günlerde, Almanya’da ihtisasını yapan ve pek çok hastanın pişmanlığa dair sözlerini göğüsleyen Jin. Opr. Dr. Aron Levi’yle, isimleri üzerine söyleştik…
Dünyadaki tek ‘Ohannik’
Amasya’da bir kadın, rahmetli kocasının ismini küçük torununa vermiş. Küçük torunu, bu isme sahip çıkmayı önemsemiş, çünkü bunun, kimliğiyle barışık olması anlamına geldiğini düşünmüş, kişinin kimliğinin kendisine verilen bir lütuf olduğuna inanmış. Bu lütuf adına, Ohannik Akopcan’la, isimler ve Amasya’daki Ermeniler üzerine konuştuk.